Lugano hapse atılmalı

PAZAR akşamı Maraton’da, "Lugano’nun arkadan Emre Aşık’ın beyincik ve ense köküne vurması insanlık suçudur" dedim. Altını çizerek de şu cümleyi ilave ettim: "Bu adam öldürmeye teşebbüstür."

Bazılarına şaka geldi. Çok net söylüyorum. Lugano hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulabilir. Lugano hapis cezası yemelidir. Mutlaka tecil olur ama bu ceza Lugano’yu ömür boyu başka işleyeceği suçlardan kurtarır. Çünkü, Lugano bundan sonra ne sahanın içinde bir maçta, ne de sahanın dışında sivil olarak hiçbir kavgaya girip ceza almaya cesaret edemez. İkinci alacağı ceza ile hapsi boylar. Biz üçüncü dünya ülkesi olduğumuz için bu tip şeyler bizde az cezalandırılıyor.

Doktor raporunu göreceksin

Ama hemen birincisi kadar tehlikeli olan ikinci olaya dönelim. İlk yarı Ali Sami Yen’deydim, ikinci yarıyı televizyondan seyrettim Maratona çıkacağım için. Kaleci Volkan’ın erkeklik organlarını tribünlere gösterdiğini görmedim. Statta olan herkes, "Önce o hareketi yaptı. Sonra infial karşısında korktu. Seyircinin sahaya atlayıp, yaralanmalar ve ölümler olacağı olayları hissettiği için bu sefer kasığını tuttu" diyorlar.

Arkadaşlar, kasık sakatlıkları bellidir. Kolay kolay geçmez. Bir kısmını MR’da çok net görürsünüz. Ben Futbol Federasyonu’nun yerinde olsam onu tam teşekküllü bir hastaneye çağırır, kasık MR’ını çekerim. Doktor raporu isterim. Bu da şaka gelebilir size. Eğer sakatlığı yoksa, Volkan’a inanılmaz bir ceza veririm. Bir daha o hareketi tek başına bile yapamaz.

Federasyon bunu yapabilir mi? Biraz zor. İnşaallah bir gün bir Federasyon Başkanı gelir, ortalık bir-iki sene toz duman olur. Ama sonunda herkes haddini bilir.

N’olur bana küfür edin

BURSASPOR’un tribünlerde yer alan ve sürekli küfür eden (tamamı değil bir grubu) taraftarı var. "Bunları kesinlikle kontrol altına almak ve tedavi etmek lazım" dedim. Bursa’da beni mahkemeye vermişler. İşin daha ilginç yanı bu konuda RTÜK, Digitürk’e bir uyarı yazmış. İnanamadım. Şimdi de ben sonunda şunu yazıyorum. "Ey Bursalı. Ben dahil, önüne gelene küfür eden o seyirciler. Sizden milyon kere özür diliyorum. Sizlere çok ayıp ettim. Sizlere karşı mahcubum. Sizlere özürden ayrı ne isterseniz isteyin, bütün borçlarımı ödemeye hazırım. Bir daha sizin hakkınızda ne konuşacağım ne de yazacağım. Bir daha yazarsam ve konuşursam RTÜK, Maraton’u kapatacak. Allah’ınızı, kitabınızı severseniz küfür etmeye devam edin. Sonuna kadar arkanızdayım. Bir daha Bursa’ya gelirsem ve bana küfür ederseniz, size stadın çatısından el sallayacağım. Öpücükler göndereceğim. N’olur bunu benden eksik etmeyin."

Zavallılar

DERBİDE kavga eden futbolcular hangi takımın futbolcuları? G.Saray ve F.Bahçe. Birbirlerine acımasızca vuran, ana-avrat küfür eden, tehdit savuran, "Dışarıda görüşürüz" diyen hangi takımın futbolcuları? Galatasaray ve Fenerbahçe. Bence bu çocukların yaptıkları normal. Şimdi diyeceksiniz ki "Dalga mı geçiyorsun?" Çok ciddiyim. Az bile yapıyorlar. Fazla uzağa gitmeyin. Bu maçın Kadıköy’de oynanan ayağında "Ben seni evinden aldırırım", daha da ileri giderek, "Ben seni karının yanından yatağından aldırtırım" diyenler kimler? Hangi takımın yöneticileri? Fenerbahçe ve Galatasaray... Bunları da Spor Bakanı, İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü’nün önünde yapıyorlar.

Daha başka şey yazmaya, izah etmeye, anlatmaya gerek var mı?

Zavallılar... Ama kim bu zavallılar? Biz mi hakediyoruz bu lafı, yoksa hakedenler utanmıyorlar mı, yüzleri kızarmıyor mu?

Dört büyük yeter

ŞANSAL Büyüka, Maraton’da, "Kulüp başkanları ve yöneticiler istese Türkiye’de..." dedi ve devam etti. Ben de diyorum ki "Kulüp başkanları ve yöneticiler değil, Türkiye’de 4 büyük kulübün başkanı perdenin önü ve arkasında ayrı oynamasınlar, bütün bu olaylar olmaz." Çok net ve kesin söylüyorum. Bu konuda kamuoyu önünde isteyenle istediği biçimde tartışırım. Ama, tarafların kendileri olacak. Tetikçileri değil.

İstanbul’un göbeği

PAZAR akşamı bir bayan arkadaşım Şişli’den çift katlı Bostancı otobüsüne biniyor. Otobüsün ön üst katında iki Fenerbahçe formalı bayan oturuyorlar. Şans bu ya, otobüs tam derbi bitiminde Ali Sami Yen Stadı’nın önünde duruyor. Dışarı çıkan seyirciler o kızları görüyor. O kızlara ulaşmak için bütün otobüsün camlarını kırıyorlar. Olmuyor, otobüsü devirmek için sallıyorlar. Yolcular çığlıklar içinde. Bağırış, çağırış. Polis yetişemiyor. En sonunda iki polis gelebiliyor. Otobüsün içine giriyorlar, sonra diğer gelen polisler otobüsün etrafında güvenlik çemberi oluşturuyorlar. O sırada yanında 12-13 yaşlarında oğlu olan bir anne, kapılar açılınca oğlunu otobüste bırakıp bağırarak kaçmaya başlıyor. Annenin durumunu düşünebiliyor musunuz? Çocuğu gözünde değil. Çığlık çığlığa koşuyor. Çok korkan ama bu olay karşısında şoke olan bayan arkadaşım, otobüste kalan çocuğu tutarak kadının arkasından gidiyor. 400-500 metre ileride kadını buluyor. Sinir krizleri geçirip ağlayan kadına çocuğunu teslim ediyor. Acil bir taksiye binerek oradan ayrılıyor.

Sizler yayında stadın içini gördünüz. Bu da dışarıda olanlardan sadece bir tanesiydi. İnanılmazlardan biri.

HELAL OLSUN BOLU’YA

BOLU
’da bir çocuk ve bayan tribünü yapılmış. Tek başına gelen çocuklar da var annesiyle gelenler de. Bu tribünde onlara şeker ve balon dağıtılıyor. Bunları gören diğer seyirciler de utanıyorlar. Yani Bolu, inanılmaz örnek bir girişimde bulunmuş. Bununla da kalmıyorlar. Civar köylerden çocukları stada getiriyorlar. Bu çocuklara da "Bundan böyle ve bundan sonraki hayatımda küfür etmeyeceğim" diye de yemin ettiriyorlarmış. Helal olsun onlara...

THY gerçeğini gözümle gördüm

HİÇ unutmam. Şansal Büyüka ile beraber Avrupa Şampiyonası için Cenevre’ye gidiyoruz, THY ile. Benim yemek yiyeceğim ön koltuktaki tabla kırık. Yemeğimi yiyemiyorum. Bunu Hürriyet’te yazıyorum. THY Genel Müdürü ertesi gün toplantı yapıyor ve diyor ki "Erman Toroğlu ve onun gibi THY’nin hatasından dolayı mağdur olan yolcularımız haklıdır. Aslında kabin amirlerinin bu yetkileri kullanmaları gerekir. Şu an emir veriyorum. Bu tip yolcular her kim olurlarsa olsunlar Business’a alınacaklardır ve orada ağırlanacaklardır." Bunu da bana ertesi gün Genel Müdür’ün basın danışmanı bizzat telefon ederek bildiriyor.

Tarih 8 Nisan. Bodrum-İstanbul-Ankara uçuyorum. Sefer sayısı TK-0287. Saat 10.20 Bodrum-İstanbul ayağında uçtuğum 6-D’nin yemek tablosu yine kırık. Kabin amirini çağırıyorum. Gereğinin yapılmasını istiyorum. Bana verdiği cevap, "Hiçbir şey yapamam. Bize en ufak bir şey söylenmedi."

THY uçakları niye leblebi gibi düşüyorlar? Niye sivil yerine askeri havalimanlarına iniyorlar? Düşüre, düşüre bitiremedikleri RC’lerin en son kalanını sattıktan sonra neden apronda deve kesiyorlar şimdi daha iyi anlıyorum. Zaten onlar, bizi deve gibi görüyorlar. Bizi de zaten hem söğüşlüyorlar, hem de kesiyorlar. İşte en son örnek. Bana bunu kimse anlatmadı, ben yaşadım.

Sistem değiştirin beyler, sistem

ÜÇ ay önce Yıldırım Demirören basın toplantısı yapıyor. "Hakemler bizi doğruyorlar, mahvediyorlar. Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu, Galatasaray ile Fenerbahçe’den biri şampiyon olsun, Beşiktaş olmasın diye çalışıyorlar" diyor. Beşiktaş seyircisi de "Şansal ananı, Erman ananı" diye bize küfür ediyorlar.

Aradan üç ay geçiyor, bu kez Galatasaray Başkanı Adnan Polat basın toplantısı düzenliyor. "Beşiktaş ve Sivas’tan biri şampiyon yapılmak isteniyor. G.Saray ve Fenerbahçe’nin önü kesilmek istendi, sonunda da başarılı oldular" diyor. Yani televizyonu ortadan ikiye ayırın. İki konuşmayı da yan yana verin. Sonunda gidin aynaya, "Biz bu kadar gerizekalı mıyız? Bu kadar aptal mıyız, hıyar mıyız?" diye kendi suratınıza bakarak sorun.

Yıllardır yedirdiler ama artık at terli, yemiyorlar. Sistem değiştirin beyler sistem. Ettirdiğiniz her küfür, hedef gösterdiğiniz adamlara yapılan her hareket, fiili veya sözlü bir gün size döner. Unutmayın.

Anlayana!..

DİYORLAR ki "Türkiye’de hakem yetişmiyor." Kabul etmiyorum. Hakemi yetiştiremiyorlar veya kafası çalışanlar hakem olmuyor. Veya hakemlerin kafası çalışmıyor. Öyle futbolcular var ki maça dinamit koyarlar. Benim futbolculuk ve hakemlik zamanımda da böyleydi, bundan sonra da böyle olacak. Hem maçı, hem de seyirciyi dinamitlerler. Aslında bunlar kolay oyunculardır. Hakemler maça kesinlikle şartlı çıkmayacaklar. Sabri ve Lugano’nun oynadığı bir maçta hakemin direksiyonu ele alamaması demek yani Sabri ve Lugano’ya hakim olamaması demek çok net söylüyorum, "O hakem değildir" demektir. Fazla uzatmaya da gerek yok.
Yazarın Tüm Yazıları