Toplum dışına itilen, damgalanan, hor görülen kim varsa, yanındaydı.
Cüzzamlılara hizmet götüren, sokak çocuklarına sahip çıkan, genelev kadınlarının sağlığını düşünen, depremzedelere yardım eden o, Cumhuriyet kızlarının iyi eğitim almasını sağlamaya çalışan, şiddete maruz kalan kadınların elinden tutan hep oydu.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin başkanı.
Lepra Hastanesi’nin kurucusu.
Kemalist, feminist, hümanist.
Sıfatları ve özellikleri saymakla tükenecek gibi değil.
Ve bu kadın darbeci ha!
Artık her şey utanç verici.
Ve aynı zamanda gülünç.
Esefle kınıyorum.
Sokaklara çıkmak ve protesto etmek istiyorum.
Bizi tutan ne?
Neden yapamıyoruz?
KEMOTERAPİ ÖNCESİ TÜRKAN HOCA’YLA KISA BİR KONUŞMA
Sabah kapı çaldı. Geldiler...
Evet sabah 8 civarıydı. Eskiden gece geliyorlardı biliyorsun. İki gece beklemiştim. Sonra unuttum. "Bitti, gitti" diye düşündüm. Ama işte karşımdaydılar...
İlk his?
E bir miktar sürpriz oldu tabii.
Korktunuz mu?
Yok hayır.
Öfkelendiniz mi, kızdınız mı?
Ben kendime yapılan hiçbir şeye çok kızmam. Atlatırım. Gelir, çarpar gider. Ama arkadaşlarımızdan 20 kişi tutuklandı. Memlekete hizmet etmek isteyen son derece masum insanlar, öğretim üyeleri. Onlar geceyi emniyette geçirdi. İşte bunu affedemiyorum. Ama bunun rövanşını alacağız. Hukukla. Dünyanın da desteğini alarak. Biraz baltayı taşa vurdular gibi geliyor bana.
Sağ basın sizi sürekli hedef gösteriyordu...
Evet. Zaman olsun, diğer gazeteler olsun, "Bu kadın ne zaman tutuklanacak?" diye sürekli yazıyordu. Her ne kadar "Ne darbe ne şeriat!" diyorsam da, beni de o gayya kuyusuna çekmeye çalışıyorlardı. Başardılar, kendilerine göre. Buna başarı denirse tabii...
Karşınızda dikilmiş duruyorlar...
Evet, ben sadece benim evime geldiklerini düşündüm. Sonra öğrendim ki, genel merkeze ve şubelere de gitmişler. Gerçi normal bu, bir sivil toplum örgütünü durmadan ararlar, bizim de korkacak, tedirgin olacak bir durumumuz yok. Ama tutuklamalar olunca, öfkelendim. Çünkü bu, hukuka aykırı. Şimdi, bir sivil toplum örgütü olarak, Türkiye’de adaletin oturması için neler yapmamız gerekir diye kafamda planlar yapıyorum...
Tüm bu olup bitenler müthiş bir infial yarattı...
Evet sorma, bizim evin önü miting meydanı gibi oldu. Ben "Kimse gelmesin" dediğim halde. En ilginci komşularımızdı. Bütün Arnavutköy, bizim kapının önüne aktı, pankartlar, bayraklar asıldı, resmen türbeye çevirdiler sokağı. Ben sağlığımdan dolayı merdiven inemiyorum, o yüzden pencereden seslendim. Bu arada dikkat ettim de, sadece kızların adı geçiyor, oysa aylık burs alan kızlı erkekli 21 bin üniversite öğrencisi var. Aklım onlarda kaldı, bir ay bile burs alamamaları çok fena, büyük bir açık verecekler. Bize de hiçbir belgenin kopyasını vermediler, her şeyi götürdüler. Böyle bir şey olabilir mi?
Şu an sizin için hayattaki en önemli şey nedir?
Tabii ki bu mesele. Sağlığımdan bile önemli. Zaten ben bugün varım, yarın yokum. Ama bu genç arkadaşları ürkütmeleri, korku toplumu yaratmak için uğraşmaları, "Sıra bize ne zaman gelecek" hissi vermeye çalışmaları felaket.. Yine de pabuç bırakmayacağız. Herkes bağırdı zaten, "Madem Türkan Hoca’ya geldiniz, bizi de tutuklayın..." diye.
Sizce ne olacak?
Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama benden söylemesi, onlar kaybediyor. Gereksiz yere halk infiale sürükleniyor. Nöbetçi hakim imzalamış bizim arama emrini. Arama emrinde, "Ergenekon’da ele geçirilen silahlarla ilgili herhangi bir delil bulursanız arayın, onları bulun getirin" diyor. Ümraniye’deki silahlarla bizim ne alakamız olabilir Allah aşkına?
Doktorlar sağlığınız için ne diyor?
Pek iç acıcı şeyler söylemiyorlar. Kan değerlerim düşmüş, dünden bugüne daha da fazla düşmüş. Biraz sonra karnımdan kemoterapi olacağım. Hem karnımdan hem damarımdan oluyorum. Dinlenmem gerekiyormuş.
Size çok ihtiyacımız var, lütfen çok çok iyi bakın kendinize...
Elimden geleni yaparım. Ben de sağlıklı kalabilmek için uğraşıyorum.
HAMİŞ: Yer yok. Cemaatler, "Birlikte olduğun insanın hayat tarzı, günün birinde küt diye değişirse ne olur?", New Yorklu kadın, Fethullah Gülen, "Ahmet Hakan’a değil bana sor!", "Aracıya ne gerek var, Fethullah Hocaefendimizle görüşmeyi dene" olaylarına maalesef giremiyorum. Yakında, pek yakında... Bu sinemada...