Hoca bu konuyu niye açtı

HERKÜL adlı internet sitesinde, 6 Nisan 2009 günü, bir mülakat yayınlandı.

Mülakat yapılan kişi Fethullah Gülen Hoca.

Yöneltilen ilginç bir soru var:

"Seçim sürecinde irtica meselesi hiç gündeme gelmedi. Bu açıdan, artık Türkiye’de irtica oyununun sona erdiği söylenebilir mi? İrtica geri döner mi?"

Fethullah Gülen Hoca şu cevabı veriyor:

"Dün olduğu gibi bundan sonra da, dışardan da beslenen bazı şer odakları en samimi müminleri ve hakiki Müslümanları terörist gibi göstererek irtica yaygarası koparabilirler."

Bu seçimde gerçekten AKP "din faktörünü", CHP ve DSP de "irtica" faktörünü hiç koz olarak kullanmadı.

Ne türbandan söz edildi, ne imam hatip lisesinden, ne de "Müslüman cumhurbaşkanı seçmek"ten.

O yüzden çok merak ettim.

Hoca durup dururken, bu konuyu niye yine gündeme getirdi?

Ortada fol yok, yumurta yok.

Neden böyle bir uyarı ihtiyacı duydu?

Yani bunu laikler kaşımazken, Fethullah Gülen niye kaşıdı?

Merak edip, Hoca’ya çok yakın bir kişiye sordum.

Onun izahı şöyle.

Son 2 yılda özellikle Güneydoğu Anadolu’da, Hizbullah’a bağlı kişiler, Fethulah Gülen adına hareket ettikleri izlenimi yayıyorlarmış.

Evlerine Said-i Nursi’nin, Fethullah Gülen’in resimlerini asıp, polis geldiğinde "Buraları Işık Evleri" diyorlarmış.

Gülen bundan rahatsız olmuş.

Hoca, mülakatta "Hizbullah"ın adını hiç telaffuz etmiyor, ama 28 Şubat sürecinde bazı kişilerin "Allah’ın ordusunun eriymiş gibi sahne aldığını" belirterek, araya mesafesini koyuyor.

Yani Hoca’ya yakın kişinin söylediğine güvenirsek, bu sözlerin adresi, "laik çevreler" değil, "Hizbullah" üzerinden iş yapmaya çalışanlar.

* * *

Seçim öncesinden itibaren, laik kesimin makul insanları ve siyasetçileri, eski alışkanlıklarını bir kenara bıraktı.

Nitekim seçimde bu temalar hemen hiç işlenmedi.

Medya da bu konuyu kaşıyacak konulardan uzak durdu.

Ancak son günlerde Avrupa’dan başka sesler gelmeye başladı.

Mesela Fransa Dışişleri Bakanı Kouchner’in "Artık Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemiyorum" sözleri çok önemli ve çarpıcıydı.

Düne kadar Sarkozy’den farklı düşünen bakan niye böyle bir noktaya geldi?

Gerekçesi şu:

"Erdoğan’ın Rasmussen inadı şaşırttı. Türkiye’de din pekiştirilip, laiklik vurgusu zayıflatılıyor."

"Canım ne olacak alt tarafı bir bakan"
deyip geçemezsiniz.

Bir ülke ile ilgili algılar böyle değişiyor.

Nitekim bundan 24 saat sonra bu defa İngiliz "Independent" gazetesinden ikinci bir şok geliyor.

Gazete, Obama’yı dinleyen öğrenciler arasında hiç türbanlı kızın bulunmamasını yorumlarken, "Bu fotoğraf sizi aldatmasın.

Çünkü Türkiye’de laiklik zayıflıyor"
diyor.

Bu görüşler giderek yaygınlaşır mı bilemem.

Ancak yaygınlaştığı takdirde lehimize olmaz.

O nedenle, AKP seçim sonuçlarını değerlendirirken, bu muhtemel gelişmeyi de dikkate almalı diye düşünüyorum.

* * *

Ama AKP tek başına bu algıyı değiştiremez.

Bunun için Meclis’te ve toplumda güçlü bir mutabakatın oluşması gerekir.

Eğer önümüzdeki günlerde anayasa değişikliği veya yeni anayasa gündeme gelirse, bu konu üzerinde hepimiz dikkatle düşünmeliyiz.

Çünkü bu ülke hepimizin ve Avrupa Birliği üyeliği birinci öncelikli hedefimiz.

Biz Avrupa’yı eleştirirken, "AB bir Hıristiyan kulübü değildir" diyorsak, Müslümanlığa ait konuları gündeme getirirken de aynı hassasiyeti göstermeliyiz.

Yavaş yavaş içerde bir uzlaşmaya doğru giderken, dışarıda yol kazasına uğramayalım diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları