FATİH Terim’in Bernabeu Stadı’na gönderdiği on bir, bir inanç ve kararlılığın izlerini taşıyordu.
Dünya Kupası eleme maçlarında 75 yıl evinde hiç yenilmeyen... 2006’dan bu yana hiç maç kaybetmeyen... Ve Avrupa’yı silip süpüren İspanya’nın karşısına çift santrforla dikilmek öncelikle bir yürek işi.
Dahası var... Patlayacak eleştirilere kulak tıkayarak, bu kadroyu hücüm motifli isimlerle donatıp iştahla İspanya’nın üzerine göndermek, çılgınlığın bir başka parçası...
Doğru veya yanlış, benim gururumu okşadı!
Maç öncesi duygularım bu doğrultudaydı. Ve oyunun ilk 45 dakikalık bölümünde düşüncelerimin sahaya yansımasını da işin gerçek yönüydü.
Kalemizi iyi savunuyorduk. İspanyolların ayağa ve çabuk paslarını tehlikeli bölgelerin uzağında tutmayı beceriyorduk.
İlk yarıda yakaladığımız 3 net pozisyon hep gözlerimde canlanıyor. Nihat’ın dışarı giden plasesi... Semih’in şutu ve Casillas’ın plonjonu... Ve Tuncay Şanlı’nın akıl dolu pasında Arda’nın ayağından kaçırdığımız gollük bir pozisyon...
Düşünüyorum da, böylesine fırsatlarla İspanya kalesinde turlar atarken, rakibin yüreklerimizi kaldıracak tek pozisyonu yoktu.
Volkan Demirel’in ilk kez yere yattığı dakikayı ve pozisyonu hatırlatayım... Dakikalar 41’i gösteriyordu. Ve Torres’in şutuna uzanıp aldı Volkan...
Elbette zorlanacağımız dakikalar da olacaktı. O da ilk yarının son 10 dakikasına sıkıştı. İspanyolların ayağa pasları kısa bir süre takım bütünlüğümüzü bozdu. Hepsi bu...
İlk yarının kısa bir muhasebesini yaparsam, birkaç isimden etkilendiğimi söyleyebilirim. Tuncay Şanlı, İbrahim Üzülmez gibi... Ancak, kötü oynayan tek adam söylemekte zorlanırım.
Arasam da bulamam!
* * *
İKİNCİ yarının ilk 15 dakikasını yine aynı tempoda oynadık. Terim’in Semih Şentürk’ün yerine Ayhan Akman’ı alması da mantıklı bir değişimdi.
İspanyolların hızlanan ve etkili bir biçime dönüşen pas trafiği oyundaki dengeleri bozabilirdi. Oysa, kolay ve basit bir gol bozacaktı bütünlüğümüzü.
Torres’e yapılan bir frikik atışında yine aynı felaketi yaşadık. Adam paylaşımında bir hata... Boşta bırakılan rakip futbolcu... Ve yenilen berbat bir gol...
Tüm emekleri aldı götürdü!
Bu gol bütünlüğümüzü bozdu. Hücum etkinliğimiz kayboldu. İlk 45 yarının canlı-diri ve moralli onbiri gerçek kimliğinden uzaklaştı.
Bir golün bütün takım üzerine çöken karamsarlığı oyunun geri kalan bölümünü de etkiledi. Bu dakikalarda çarşamba günü oynayacağımız rövanşı düşündüm.
Ve millilerin moral açıdan benzeri çöküntüyü Ali Sami Yen’de de yaşamanın hiç bir yarar getirmeyeceğini bilmelerini istedim.
Yiyecekleri bir gole, rahatlıkla karşılık verecek fırsatı Ali Sami Yen’de bulabilirler. Yeter ki, akıllarında hep onları destekleyen 70 milyonun varlığını hatırlasınlar.