Paylaş
Nereden bilebilirdim bunun bir ayrıcalık olduğunu?
Sanırdım ki,
Tüm yaşıtım kızlar yakan top oynar geniş ara caddelerde kızlı erkekli,
Geniş balkonlarda kadınlı erkekli gruplar hep beş çayı içer; yanında kek ya da gevrek, peynir, domates, reçel yer ve keyifli sohbetler eder.
Bisiklete binmeyi hep babalar öğretir sanırdım kızlarına;
“Hep önüne bak kızım, korkma! Çevir pedalları, korkma sakın, düşmezsin, arkanda ben varım!” diyen babalarıyla...
Amca, dayı, eniştelerle; teyze, anne, hala, yengeler gibi çekinmeden sarılmanın da bir ayrıcalık olduğunu bilmedik.
Bizler akrabanın kadını ve erkeği olduğunu hiç öğrenmedik!
Bizlere taciz de olmadı belki de hep bu yüzden, tecavüz de.
Bizler babamızın göğsünden kıllar kopardık. “Acıyor, yapma kızım!” dese de, yataklarına gidip anne babamızın sabah saatlerinde, oynaşırdık.
En çok ben severdim rahmetli babamın göğsündeki kılları çekmeyi. Deri de gelirdi beraberinde, pıt diye çektiğimde kılını, deri yerini alırdı gerisin geriye, ben eğlenirdim...
Babacığım çekme dedikçe çekesim gelir, az biraz kızar gibi olurdu. Büyüdükçe anladım, canı acırdı; ama ne hikmetse anlık kızgınlık yerini; güzelim masmavi gözlerinde sevgiyle bir ışıldamaya bırakır, yüzü yumuşar, güzelim bıyıkları neredeyse çek beni der -öyle yumuşak yani- bir eli hep üstümde olurdu.
Utandırılmadan kızlığından, kadınlığından yaşamak bir armağanmış meğer...
Biz bilemedik!
Her kız çocuğu annesi kadar babası tarafından da sevilir, destek görür zannettik...
Bizi utandırmadı ne ailemiz, ne de komşularımız!
“Şşşttt! Girin içeriye!” de demediler!
Balkonlarda oturanlar, sokaktan geçen yabancıların hal ve tavırlarından anlardılar, bizi suçlamak yerine yabancıları sorgulardılar; “Hayırdır, kimi arıyorsun, kimseyi aramıyorsan neden üç gündür buralarda dolanıyorsun?” tarzında…
Hırlılar, hırsızlar, namusa göz koyanlar böyle püskürtülürdü. “Kız sen açık giyindin, ondan takıldı bu adam peşine.” hiç denmedi bize.
Ah gözünü sevdiğim İzmirim!
Doğduğu, yaşadığı kent ile övünenleri hiç haz etmezdim, yıllar öncesinden bana deseler böyle bir yazı yazacağım, kafamı keserim de yazmam derdim.
Birileri damarına basıyor işte!
Damara basanları savuşturmayı da bilirim. Hiç ciddiye almamak en güçlü tepkidir!
Ancak, susmak, bazen yanlış anlaşılıyor, sanki kabul gibi, sanki tepkisizlik gibi ve o edepten sakin olma hallerini birileri öyle bir kullanıyor ki, zıvanadan çıkabiliyor insan!
Buysa eğer, hiç uymasa da tarzıma, evet, bazen aynı dilde konuşmak gerek.
Gecenin üçünde tek başıma yürüdüğüm sokaklarda, kaç ilde yürüyor kadınlar korkusuzca?
Kaç kadın ve erkek güveniyor karısına kocasına?
Ne ilgisi var demeyin, özgür yetişen kişiler özgürlükler içinde sevdiklerini seçerler, anne ve babaları bilirler ki dünyaya getirmekle mükelleftirler, evlatlarının seçtiklerine müdahale etmezler, ne başlık parası söz konusudur, ne de berdel!
Gavur İzmir, iyi ki gavurdur ki, töre cinayetlerine de prim vermemiştir!
Ne din iledir işim, ne siyasetle aslında.
Göğüslerim babamın göğüslerine yapışırken en ufak bir tereddüt duymadan sarıldık ya!Anneme sarıldığımca… Annemle de göğüslerimiz rastlaşırdı birbirimize!
Annem ve babam!
Hiç sakınmadım ya hiçbir organımı beni var edenlerden, cinsiyetine göre!
Özel, güzel yetişmişim, nerden bilebilirdim, her genç kız böyle yetişiyor sanıyordum!
Sekiz yaşındaki kızına bisiklete binmeyi öğretse keşke her baba...
“Korkma!” dese kızına, “İleriye bak!” dese...
Korkmasa babalar kızlarının ileriye bakmalarından!
İzmirlilik bu kadar özel midir?
Hiç bilmezdim!
Hiç de söylenmemişti bana!
İzmirli olmamdan dolayı ne başıma kakıldı sahip olduklarım, ne de pembe gözlükler takıldı!
İzmir’de kadın olmak…
Kordon’da dolaşmak, yalnız başına…
Laf atılmadan, peşine adamlar takılmadan…
Tut ki birisi bir şey ima etti, başını çevirip gitmen yeterlidir.
İmbata savurur saçlarını İzmirli kadınlar, dekoltelerini de denize ve sevdiklerine açarlar, hiç umurlarında değildir, bir başkası üstüne mi alınır...
Üstüne alınanların problemidir, ne korkarlar ne yerinirler.
Bir bakış ile bir duruş, en fazlası bir söz ile İzmirli erkekler halden zaten anlarlar.
Ne tecavüz, ne taciz!
İzmirli olmak bir ayrıcalıkmış, nereden bilebilirdim, her genç böyle yetişiyor zannetmiştim!”
***
Bu yazıyı Milliyet Blog’ da okuyan okurlarım yollamışlar bana.
Yazının yazarı Yazarkafe yazarlarından Gülgün Karaoğlu. Kendisinden izin istemek için mail attım, ama cevabını bekleyemeden yayınladım.
Çok hoşuma gitti Gülgün yazın, dayanamadım!
Tanışmıyoruz ama... affet beni...
Umarım seni kızdırmadım.
Bugün yazmayı hiç planlamıyordum oysa.
Ama bu yazıyı okuyunca coştum, bahar da yolda ya, İzmir’ li kadınları selamlayasım geldi, hafta sonu başında...
Burnumda tütüyor Kordon kokusu, buzlu badem ve İzmir’ e ait olan her şey,
Şu anda...
Offf yaaa!
Yonca
“Ankaralı”
Paylaş