BİR bildiğimiz yüzde 47 var. AKP’nin 2007 Temmuz’unda aldığı oy oranı.
Bir de, bilmediğimiz yüzde 47 var. Bu bilmediğimiz yüzde 47 tam ibretlik hikaye. Hikaye içinde hikaye.
Bir zamanlar Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın aynı zamanda ve yine bir zamanlar Üniversitelerarası Kurul Başkanı. YÖK’ün başına AKP yanlısı malum Yusuf Ziya atanıyor. Yusuf Ziya, yine malum, hızlı başlıyor. Bilim adamından çok, militan ruhla.
Prof. Akaydın onun uygulamalarına karşı net tavır alıyor. Kaçak güreşmeden. Bunlar geçen yıl.
GÜL’ÜN SEÇİMİ
O sırada Akdeniz Üniversitesi’nde Akaydın’ın rektörlük süresi sona eriyor. Üniversitede seçim var.
Akaydın yüzde 47 oy alıyor. Tesadüfün böylesi. Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy oranı. Üniversitedeki seçimde en yüksek oy.
Hikayede heyecan bundan sonra başlıyor.
Seçim sonuçları YÖK’e gidiyor. YÖK’te sıralama yapılıyor. Sıralamada Prof. Mustafa Akaydın da, ister istemez rektör adayları arasında, Abdullah Gül’e sunuluyor. Atamayı o yapacak. Tercih onun. Abdullah Gül ne yapıyor?
AKP’nin aldığı yüzde 47 oy sonucu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Gül, sürpriz yapmıyor, kendisinden bekleneni yapıyor, yüzde 47 oy alan Akaydın’ı yeniden rektör atamıyor.
Bunlar yüzde 47 üzerinden hep kahramanlık destanları yazıyor. Ama, işlerine gelmeyince, yüzde 47 nafile. Lafını bile etmeden, kolayca sırtlarını çeviriyor.
’BİZ’ VE AH O ’BİZ’
Hikaye şimdi biraz daha heyecan kazanıyor.
Prof. Mustafa Akaydın şu anda CHP Antalya Büyükşehir Belediye Başkan adayı. Erdoğan Antalya mitinginde, Prof. Akaydın’a sataşıyor:
"Bu hoca üniversiteyi bile yönetemedi, biz de onu rektör yapmadık."
Ne, ne, ne? "Biz yapmadık" öyle mi? "Biz".
Siz kimsiniz? İki yüksek şahsiyet. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan.
Yasaya göre, rektörleri atama yetkisi Cumhurbaşkanına ait. Erdoğan, "biz" derken, asıl Gül’ü kastediyor. Kağıt üzerinde kendisinin rektör atamalarıyla ilgisi yok. Buna rağmen, "biz".
Tarafsızlığı üzerine yemin etmiş olan Gül, şimdi biz parantezinde, AKP ruh ve imanıyla, Erdoğan’la kol kola.
Erdoğan’ın bu sözüyle, en çok açığa düşen Gül. Gel gör ki, ağzını açamıyor. Ne de olsa, karşısında kendisi o koltuğa oturtan irade var.
Yüzde 47 ile "biz" arasında kayak yapan ülkede ibretlik hikayelere bir yenisi ekleniyor.
Militan vali
1930’lu, 40’lı yıllar. CHP’nin tek parti iktidarı. Valiler aynı zamanda CHP il başkanı gibi. Demokrasiyle uzak-yakın ilişkisi olmayan, baskıcı bir rejim.
Aradan 70 küsur yıl geçiyor, AKP iktidarında valiler, 30’lu, 40’lı yıllardaki gibi. Hele, Aydın Valisi Mustafa Malay tam militan, Deniz Baykal ile siyasal polemiğe girecek kadar, arkasını güçlü hissediyor. Vali Bey:
"Kendi partisi veya halk, Sayın Baykal’ı APS ile gönderecektir."
Vay canına, CHP’nin tek parti dönemini andıran militan bir vali.
Vali Bey bir parti liderini hedef alıyor. Kendisinde, boyunu aşan siyasi tavır alma cesareti nereden buluyor?
Tayyip Abisinden. Tayyip Abisi, bu gözü pek Vali Beyi seçim zamanı nasıl olsa unutmaz ve uygun bir mekan ve sırada milletvekili adayı gösterir. O artık Vali Bey ile Tayyip Abisi arasında.
Ya halk? Devletin valisi olması gereken, bu gibi valilere nasıl güvenecek?
Elif Şafak (Aşk) parmak ısırtıyor
1240’lı yıllar Konya.2008 Boston (Amerika). Konya’da Mevlana dönemi. Boston’da sıradan bir aile ve yaşamı.
Elif Şafak’ın son romanı Aşk Konya ile Boston arasında gidip geliyor. Aradaki 800 yıllık zaman farkı ve mesafe, romanda müthiş bir bilgi birikimiyle örülüyor, olaylarla ustalıkla işleniyor.
Elif Şafak son yılların en iyi romancılarından biri. Dil zenginliği ve Türkçeyi kullanışı insana parmak ısırtıyor. Aşk’ta bir bölümden diğerine geçerken, aklınız, yeni bilgilerin heyecanıyla okuduğunuz bölümde, ama anlatılanların peşinde, merakla okuyacağız yeni bölümde. Roman, işte bu.
Ayrıca ve daha önemlisi, not edilmesi, üzerinde düşünülmesi gereken pek çok yer var. İster istemez, kendi hayatınıza göndermeler. Örneğin:
"Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım, diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an, her nefeste yenilenmeli". (Elif Şafak, Aşk, s.400).
Nefes nefese okuduğum Aşk’ı bitirdiğimde heyecana kapılıyorum. "Her an, her nefeste yenilenmek" için.