Başbakan'ın çevresinde 'derin savaş'

ÖNCE size Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çevresini anlatayım.Başbakan’ın çok yakın çevresindeki bu tabloyu size, kendi gözlemlerimden değil, geçen pazar ve pazartesi günü Zaman Gazetesi’nde yayınlanan bir mülakattan aldığım çok ilginç ayrıntılarla göstereceğim.

Mülakatı yapan gazeteci Nuriye Akman.

Konuştuğu kişi ise Başbakan’ın eski basın danışmanı Akif Beki.

Aslında Akif Beki bir şey anlatmıyor.

Nuriye Akman soruyor, o da, şifreli konuşma sanatının en büyük ustalığı ile anlatıyor.

Ama bakın bu soru-cevaptan nasıl bir "Başbakan ve çevresi" tablosu çıkıyor.

* * *

Nuriye Akman: Ayrılmanızda Ömer Çelik faktörü var mıydı? Onu siz Başbakan’ın yanından uzaklaştırmışsınız. O da intikam almış, yumruklaşmışsınız.

Akif Beki:
Ömer Çelik’le hiçbir zaman yumruklaşmadık. Aramızın uzun süre iyi olmadığı doğru. Fakat birbirimize kötü söz sarf etmedik. Bir zamanlar çok iyi arkadaştık. Sonra aramıza ihtilaflar girdi.

Nuriye Akman: Başbakan’ın diğer adamları arasında kıskandığınız oldu mu? Egemen Bağış’ı kıskandınız mı?

Beki:
Geçmişte ihtilafa düştüğümüz zamanlar oldu.

Nuriye Akman: Cüneyd Zapsu ile niye geçinemediniz?

Beki:
Görüş ayrılığı yaşadığımız belki çok olmuştur. Ama geçinemediğimiz doğru değil. (...) Tabii ki tartıştığımız zamanlar oldu. İki mesai arkadaşı arasında olmaz mı tartışma?

Nuriye Akman: Ahmet Davutoğlu ile neydi ihtilafınız?

Beki:
Yine aynı şekilde görüş ayrılığına düştüğümüz çok olmuştur. Ama sonuçta onun yaptığı iş belli, benim yaptığım iş belli. Kesişen yerlerde ihtilafımız olmuştur.

Başbakan’ın yakın çevresindeki 5 kişi arasındaki ilişkileri görüyor musunuz?

Sizce bu normal midir?

Mülakatın gelişmesine ve ondan yansıyan görüntüye bakarsanız, tam bir iktidar savaşı var.

Hayır, ben tam aksini söyleyeceğim.

İnsan, medya ve iktidar olan her yerde, ilişkiler böyledir.

Bu cümlenin altını iyi çizin, çünkü biraz sonra yine döneceğim.

Nuriye Akman’ın mülakatına bakarsanız, şu sonuca varabilirsiniz.

Yakın çevredeki bu derin savaşı Akif Beki kaybetti.

Hayır, hiç öyle bir şey olmadı. Bunun tanığı da benim.

* * *

Akif Beki’
nin ayrılışı hakkında bugüne kadar bir şey yazmadım.

Ama burada çok az insanın bildiği bir durumu aktarayım.

Hürriyet’le Başbakan Erdoğan’ın en gergin günlerinde bile, ben ve Ankara Temsilcimiz Enis Berberoğlu, Akif Beki ile görüşmeye devam ederdik.

Bundan 8-9 ay kadar önce uzun bir öğle yemeği yedik.

O yemekte bana, artık ayrılmak ve tekrar gazeteciliğe dönmek istediğini söyledi.

Nitekim öyle yaptı.

Yani onun gazeteciliğe geçişi, bu "yakın çevre" fotoğrafından dışarı yansıyanlarla ilgili değildir.

Ben o çevreden Ömer Çelik’i de çok iyi tanırım.

Onunla da uzun yemeklerimiz, sohbetlerimiz vardır.

Bana göre, dünyada onu en iyi anlayacak insanlardan birinin Akif Beki olması gerekir.

Tabii bunun tersi de geçerli.

Ama bakın bütün bu benzerliklere rağmen, "yakın çevre" belli bir tansiyonu, görüş ayrılığını barındırıyor.

İşte bu noktada toplumsal bir gerçeğe geliyorum.

Aynı şey, bütün güçlü liderlikler çevresinde ve kurumlar içinde de yaşanır.

O yüzden liderlikleri ve kurumlarını "monoblok" yapılar olarak düşünmemek gerekir.

Böyle olunca da, en gergin ortamlarda bile, "karşı tarafta" sorunları çözecek, tansiyonu düşürecek ve işlerin kontrolden çıkmasını önleyecek geçerli bir veya birkaç "muhatap" bulunabilir.

O muhataplar, karşılık bir güven oluşturabilirlerse, bundan herkes yararlanır.

Bu durum kişiler için de geçerlidir, kurumlar için de geçerlidir.

Ülkeler için de.

Demirel’in o sözünü hiç unutmamak gerekir.

"Barış yapmayı bilmeyenler, savaş yapmamalıdır..."
Yazarın Tüm Yazıları