Paylaş
- Politbüro üyeleri...
- Yerel siyasetin önünü Ankara’dan tıkıyorsunuz...
- Tanımadıkları adayları teşkilatlara ve halka rağmen atıyorsunuz...
- Listeleri kapalı kapıların ardında hazırlıyorsunuz...
- Hiçbir yeniliğe açık değilsiniz...
- Genel merkezden dışarı çıkmıyorsunuz.
- CHP’yi bir "devlet dairesi" gibi yönetiyorsunuz...
- Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’da kimsenin kapısını çalıp ne düşünüyorsunuz diye sormadınız... Kürt meselesinden kaçıyorsunuz..
- Dünyadaki gelişmelere karşı gözlerinizi kapatmış, 40 yıl öncenin zihniyetiyle siyaset yapıyorsunuz... Zaman tünelindesiniz.. Enerjiniz tükenmiş..
- Halktan kopuksunuz.
FARKINDA MISINIZ
Bu liste daha uzayabilir. Üstelik bu eleştirilerin çoğu teşkilatlardan geliyor.
Bildiğim bir şey var. O da şu:
- Eğer alırsa İstanbul’u siz değil, Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin alacak...
Bunun farkında mısınız?
İstifa yeter mi?
MEHMET Sevigen partisindeki görevlerinden istifa etti.
Peki görevi neydi?
Genel Sekreter Yardımcılığı... Çok kritik bir görev...
Böylesine önemli bir görevden istifa ettiğine göre ortada bir şey var demektir...
Siyasette, "yarım hata", "az hata", "yarım etik" diye bir şey olmaz...
Bu yüzden şimdi daha keskin bir üslupla sormak gerekiyor:
- Partideki görevinden istifa yetmez. Neden dokunulmazlığını kaldırıp aklanmıyorsunuz?
Aynı şey Şaban Dişli için de geçerli...
İKİNCİ YAZI
Ne yapayım!
TUNCELİ ’deki "beyaz eşya yardımı" yalnızca bir "yardım" meselesi değildi.. Vali yardımı yapıyor, YSK dur diyor... Savcı ortada kalıyor...
İşte o gün Tunceli Başsavcısı Zekeriya Bayazıt YSK’ya bir telefon açıyor...
Soru şu:
- Ne yapmamı istiyorsunuz. Durum ortada...
YSK cevap veriyor:
- Kanun çiğnendiği zaman ne yapıyorsanız şimdi de onu yapın...
Üstelik kar altında yardım devam ediyor.
Peki bu arada başsavcı, YSK’nın isteği üzerine bir soruşturma açıyor mu?
Açsa ne olacak?
Şimdi Ankara’da bu olayın "hukuki derinliği" tartışılıyor.
Adalet Bakanlığı’nda, yüksek yargıda ve tabii YSK içinde kapanmamış bir yara gibi duruyor bu soru...
NE OLACAK ŞİMDİ?
YSK’nın etkisi nedir?
Bir ilin başsavcısı bu şekilde valilikle karşı karşıya kalırsa ne olacak?
- Başbakan valiyi kutluyor. YSK suç duyurusu yapıyor...
Ne olacak şimdi?
O ilin başsavcısı ne yapsın, valisi ne desin?
Ankara’da siyaset ve hukuk, icra ile yargı böyle karşı karşıya gelince yerel yönetim ne yapacak?
Doğrusu böyle bir dönemde savcılık da, valilik de zor...
Biliyorum ki nice ilde, nice beldede, savcılar, hákimler, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri böyle bir açmazın sıkıntısını çekiyorlar...
Gittiğim her yerde gördüğüm için açıkça yazıyorum;
- Doğu’da, Güneydoğu’da fedakárca görev yapan o valiler, savcılar, kaymakamlar, polisler, okul müdürleri bu nedenle ciddi sıkıntılar, açmazlar yaşıyorlar...
- Bir yaz tatili yapacak geliri olmayan, sinemasız, tiyatrosuz şehirlerde çocuklarını okutmak zorunda kalan bu insanlar bir de böyle bir açmaza düşünce ne yapsınlar...
HAKİM BEYİN OĞLU
Burada adını yazmayacağım. Şu sahneye ve konuşmaya dikkat edin...
10 yaş çocuklar arasında Türkiye Tenis Turnuvası’ndayız...
Güneydoğu illerimizden birisinde hákimlik yapan bir babayla sohbet ediyoruz.
Hákim beyin oğlu benim oğlum Kuzey’le oynayacak...
Otobüse binmiş gelmişler. Oğlan pırıl pırıl bakışlı, yetenekli bir tenisçi...
Hákim Bey heyecanlı:
- Nasılsınız?
- Sağolun Fatih Bey... (Oğluna bakarken gözlerinin içi parlıyor. Az sonra maç başlayacak.)
- Biliyor musunuz, oğlum çok seviyor tenisi, daha önce görev yaptığım bir ilde öğrendi. Ama şimdi tayin olduğumuz bu ilde ne tenis kortu var ne de hoca. Oynayamıyor. Buraya da sırf oynasın diye geldik.
YALNIZ KAHRAMANLAR
Budur işte durum... Budur acılı ve yalnız ülkemin hákimi... Budur ıssız şehirlerin, beldelerin yalnız kahramanları.. Yapmayın öyleyse... Daha fazla zorlamayın bu fedakár insanları...
Tunceli olayı sessizce unutuldu. Ama bilin ki sistemde derin bir yara olarak duruyor....
ÜÇÜNCÜ YAZI:
Irak’ta ölen 1.5 milyona eşbaşkanlıktan mı sustunuz?
ÖNCEKİ hafta Cüneyt Ülsever çok ilginç bir yorum yaptı... Özetle dedi ki:
- Numan Kurtulmuş Saadet Partisi’nin başına geçtikten sonra Başbakan Erdoğan’ın kimyası bozuldu...
Merak ettim... Önceki gün Numan Kurtulmuş’la uzun bir yemek yedim... Gerçekten de Erdoğan’ın kimyasını bozacak bir kişi mi? Böyle bir derinlik ya da vizyon var mı? Her şeyi sordum. O da büyük bir açık yüreklilikle her şeyi anlattı. İşte izlenimlerim:
- Numan Bey, Erdoğan’ın aksine "sert, kavgacı, öfkeli" bir görüntü vermiyor... Yumuşak bir tondan anlatmayı ve ikna etmeyi tercih ediyor...
OY MU BÖLECEK AKP’nin oylarını bölecek diyenlere, "Biz bölmeye gelmedik. Dağılan parçalarımızı toplamaya geldik" diyor...
YARDIM KONUSU Biz yardıma karşı değiliz. Ama öyle yardım yapılmaz. Bir kere yardım yapan da, yardım alan da birbirini görmez... Sosyal devlet, sadaka veren devlet değildir. Çamaşır makinesi vereceğine asgari ücretten vergiyi kaldır. Gelir adaletsizliğini dengele. İşsizliği azalt...
IMF İÇİN Başbakan şimdi bizden çekindiği için IMF ile anlaşmıyor. Çünkü zaten yıllarca IMF ile yönettiler. Şimdi anlaşma imzalarsa gelecek eleştiriyi biliyor. Seçimden sonra imzalayacak...
GAZZE OLAYI Gösterilen tepki yerindedir. Ama siz Filistin’de ölen Müslümanlar için bu tepkiyi veriyorsunuz da, Irak’ta suçsuz yere katledilen 1.5 milyon Müslüman için neden sustunuz... Birilerinden mi çekindiniz. Yoksa BOB eşbaşkanlık görevi mi sizi susturdu?
SINIF YARATMA Müslümanlık iddianız varsa, önce ruhbana, sınıflaşmaya karşı olacaksınız. Ama bakın şimdi sanki ayrı bir Müslüman sınıf yaratır gibi bir hal aldılar. İşte durakta bekleyen başörtülü kızımızla, önünden ciple geçen başörtülü kızımız... Pahalı takılar, lüks otellerde tatiller, yatlar, markalar...
HARUN KARUN Herkesin mal varlığı ortaya konulsun. Biz bu yüzden diyoruz ki, Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğiz. Dokunulmazlık herkes için kalksın...
AB MESELESİ Alman Büyükelçisi bana geldiğinde, kendisine dedim ki: "Siz önce Doğu Avrupa için bir genişleme kararı alın. Niyetinizi görelim. O karar alınmadan biz ne yapsak boşuna...
Evet, Numan Kurtulmuş’la yaptığımız sohbetin satır başları böyle... Peki bu sohbetten sonra Cüneyt Ülsever’in yaptığı yorum için ne diyebiliriz?
Başbakan’ın kimyasının nasıl etkilendiğini bilmem, ancak Numan Kurtulmuş "Milli Görüş" anlayışını bir "üçüncü dünya hevesi" olmaktan çıkartıp, küresel dengeye taşıma gayretinde...
Dahası, kimseye bir "diyet borcu" yok ve aynı kökten geldiği için AKP’deki birçok önemli ismi çok iyi tanıyıp analiz edebiliyor...
DÖRDÜNCÜ YAZI
Seçimde kritik şehirler
YEREL seçim için kritik şehirler var...
İSTANBUL Tamamıyla Kılıçdaroğlu farkıyla gidiyor...
ANKARA MHP adayı Mansur Yavaş çok ciddi çalışıyor. Eğer böyle gider de Melih Gökçek’in oylarını bölerse, aradan Karayalçın’ın çıkma ihtimali kuvvetleniyor..
TRABZON Saadet Partisi yoğun bir etki sağlıyor. Bu da AKP’nin oylarını zorluyor. Aynı şekilde DSP etkisi CHP’nin oylarını zorluyor. Bu nedenle kritik...
ŞANLIURFA AKP burada bayrağı Saadet Partisi’ne bırakabilir...
ADANA Aytaç Durak’ın MHP adaylığı, AKP’yi çok ciddi zorluyor. Sonuç CHP ile MHP arasında kiritik bir çizgide duruyor...
ADIYAMAN DTP ve Saadet Partisi etkili... CHP yok. Bu nedenle Üç parti arasında çok küçük farklarla sonuç çıkabilir...
MALATYA Saadet Partisi burada da etkili. Eğer son dakika seçmen, "oylarımızı bölmeyelim" derse AKP alır...
AYDIN CHP adayı Özlem Çerçioğlu çok iyi bir seçim. CHP’nin ötesinde oy potansiyeli var. Bu nedenle sonuç az farklarla alınacak...
BURSA CHP adayı Sena Kaleli etkin bir isim. Klasik sol oyların ötesinde de oy alabilir. Bu nedenle bu ilde de sonuç az farklarla olacak...
Kritik iller analizine önümüzdeki hafta da devam edeceğim... Mutlu bir hafta dileğiyle...
Paylaş