İNSANA dair nitelikler arasında baş edilmesi en zor duygulardan birisi öfkedir. Ancak, yine de öfke insana bazen cazip gelir.
Bunun için öfkenin baldan daha tatlı olduğunu düşünenler de vardır.
Öfke genelde insanın kendisine haksızlık edildiğine inandığı ortamlarda gelişir. Haksızlığıngiderilmediği duygusu hákim olunca da öfke patlar, dışa vurur.
Ancak, haksızlığa uğrayan herkes öfkelenir diye bir genelleme yapılamaz.
Haksızlığa öfkeyle tepki veren insanların iki ortak özelliği vardır:
Öfkeyle haksızlığa tepki verenler genellikle geçmişleri itibarıyla kendilerini ezik hisseden insanlardır. Diğer ortak özellik de öfkeye kapılan insanların analitik yeteneklerinin fazla gelişmemiş olmasıdır. Haksızlık karşısında analitik tepki veremedikleri için öfke saçarlar.
Öfkeli insanları yakın çevresi de çok kolay kışkırtır. Örneğin, karınız siz haksızlıkla mücadele ederken ağlama seline kapılıp yaşına, başına, görevine bakmadan kızdığınız kişiye "yalancı" diyebiliyorsa öfkeniz katmerli artar. İyice gaza gelirsiniz.
Öfke çok da popülist bir duygudur. Toplumda ne kadar eziklik duygusu taşıyan insan varsa öfkenize alkış tutarlar.
Ardından yalakalar da "milletin sesine tercüman olduğunuz" için sizi kutlarlar. Bu yalaka entellerin mantığına göre, milletin topyekûn Yunanistan’a gıcık olduğu bir dönemde, 1989’da Davos’ta, baba Papandreu ile el sıkışıp Yunanistan ile barış kapılarını araladığı için rahmetli Turgut Özal halt etmiştir!
* * *
Ancak, öfke bir duygu olarak aynı zamanda kalleştir de! Öfkelenen kişiyi en haklı olduğu davada bile haksız duruma düşürür, kişiyi sonradan çark etmek, söylediklerini yutmak zorunda bırakır. Örneğin, bir millete, o milletin dünyanın bilime en fazla değer veren milletlerinden birisi olduğunu unutup, "Siz öldürmekten başka bir şey bilmezsiniz!" derseniz, sonradan o milleti değil, onu yönetenleri kastettiğinizi söylemek zorunda kalırsınız.
Öfkelenen adamın bir özelliği de öfke anında çocuklaşıp "Oynamıyorum işte!" demesidir. "Bir daha gelirsem..." diye yola çıkar, öfkesi geçince de "Bakalım düşünürüz!" demeye başlar.
* * *
Psikiyatrlar, denetlenemeyen öfkeyi insan sağlığı için zararlı bulurlar. Uzmanlara göre öfkesini denetleyemeyen kişi hem çevresine, hem kendisine zarar vereceği için, belki profesyonel yardım da alarak, bu durumu aşması gerekir.
En önemlisi, öfkesini denetleyemeyen insanlar meslektaşları tarafından güvenilmez bulunurlar, insanlar onunla suret-i haktan birlikte bulunurlar ama onu ciddiye almazlar.
Uzmanlar; öfkeye muhatap olan kişi öfke saçandan eninde sonunda intikam alacağı için, bu intikamdan korunmak amacıyla da öfkenin denetlenmesini tavsiye ederler.
* * *
Askeri dönemde komutanlara meyhanede söven sarhoşun, karakolda "Ben Patagonya’nın komutanlarına sövdüm" diyerek çark etmesi gibi öfkeli insanlar da kime öfkeleneceklerini çok iyi bilirler.
Örneğin, Darfur’da işlenen soykırım suçu onları öfkelendirmez. Müslüman Çeçenlerin okul basarak Hıristiyan çocukları öldürmesi de onları öfkelendirmez. Askerin başına çuval geçince de öfkelenmezler. Irak’ta, Afganistan’da öldürülen Müslümanlar da onları hiç öfkelendirmez.
Akıllı-öfkeli insanlar kime öfkeleneceklerini iyi bilirler. Onlar öfkenin kár-zarar hesabını yapmaya çalışırlar. Öfkenin "kár hanesine" yazılması için gayret gösterirler. Ancak, kısa vade için hesap yaptıklarından, uzun vadede nasıl bir ücret ödeyeceklerini/millete ödeteceklerini hesap etmezler.
Karşı taraf alttan alınca, "Bravo, haddini bildirdi!" diye alkış alırlar ama kişinin kişiyi sevmeden önce öptüğünü hem kendileri hem de şakşakçıları görmezden gelmektedirler.