Saat 11:45... Ağır epilepsi hastası olan çocuğunuzu kapıp hastaneye götürüyorsunuz çünkü başı dönüyor, bedeni uyuşuyor, kendini iyi hissetmiyor.
Diyorlar ki "Genel Bakım Ünitesi’ne alalım, takip edelim", e siz doktor değilsiniz, ama doktorlara, hastanelere güveniyorsunuz, "Tamam" diyorsunuz, muvafakat veriyorsunuz.
22:00... Üç kere ziyaret ettiniz gün içinde. Kızınız bir kolunda serumla yatıyor. Ama bilinci açık, odadaki diğer iki hastanın ise kapalı. Üç erkek sağlık görevlisi dikkatinizi çekiyor, "Kızım emin ellerde" deyip ertesi gün gelmek üzere eve gidiyorsunuz.
Ve ve ve...
Kızınız ertesi gün taburcu oluyor ama pek bir sessiz görünüyor, eve geldiğinde de katıla katıla ağlamaya başlıyor, "Anne, beni bir daha asla oraya götürme!" diyor.
"Dur sakin ol, ne oldu, anlat bana" diyorsunuz, o da anlatıyor.
Sağlık görevlilerinden biri, kolunda serum yatarken, sessizce yanına gelmiş, öpüp, okşamış, elle taciz etmiş. O tabii çok korkmuş. Görevli "Sakın sesini çıkarma" demiş, "Zaten çıkarsan da kimse inanmaz sana! Halüsinasyon görüyor ya da uyduruyor derim."
Anne de bana soruyor "Bu olay kızımı çok sarstı, akıl verin n’apim? Üstelik o yoğun bakımda bilinci kapalı hastalar da var ve o kişi hálá orada çalıştırılıyor..."
"Şikayetçi olmadınız mı?" diyorum.
"Olmaz mıyım?" diyor, "Dilekçe yazdım. Baş hekime gittim. Pişkin pişkin ’Hanımefendi, yeminli ifadesi var, benim personelim doğru söylüyor.
Kızınızı götürüp bir yerde tedavi ettirin, böyle bir şey yok. Hadi Allah’ın selameti başınızda olsun’ diye beni yolladı."
* * *
Her gün korku filmi gibi mailler alıyorum.
İnanılmaz moral bozucu. Bizler gerçekten böyle bir ülkede mi yaşıyoruz? Bizler farkında değiliz de, her yerde olduğu gibi Yoğun Bakım Üniteleri’nde bile taciz vakaları mı yaşanıyor? Ve sonuçlarından ürktükleri için insanlar, sessiz mi kalmayı tercih ediyorlar?
HAMİŞ: Bu olayı daha ayrıntılı ve isim vererek yazmak için, anne-kızdan onay bekliyorum.
Her şeyi hoş mu göreceğiz?
Ben Ertuğrul Özkök’ü ya da Aydın Doğan’ı Hürriyet Medya Towers’a böyle girerken görsem bitmiştir.
Resmi bir pantolon gömlek ve altına terlikler...
Aman Allah’ım!
Rezalet!
Saygım- maygım kalmaz.
Daha yumuşak yazamayacağım kusura bakmayın, kıvıramayacağım da.
Beynimden asla kazınmayacak bir görüntü.
Anlayışla karşılamam, empati yapabilmem de mümkün değil.
Bir insanın bu şekilde dolaşabilmesi için 1- Ayağını filan kırmış olması lazım. 2- Plajda/ tatil kasabasında/ yazlıkta olması lazım. 3- Ya da şehirde yaşayan bir bohem olması lazım. O zaman da keten pantolonlar, uçuşan gömlekler, deri bilezikler ve deri terlikler, tercihen parmaktan geçme giyer ki, THY Yolları Genel Müdürü Temel Kotil böyle biri değil.
Evi ve yukarıdaki şıklar dışında bir insanın bu halde olmasını, evet ben görgüsüzlük olarak değerlendiriyorum. Fena buluyorum.
Elitistlikse elitislik. Bir genel müdürün, bir CEO’nun kamu içinde terlikle dolaşma özgürlüğü yok. Yeter canım!
Her şeyi hoş mu göreceğiz? "N’apalım bu da onun tercihi!" mi diyeceğiz?
Ben kendi ülkemi temsil eden bir hava yolu şirketi yöneten kişiden daha farklı bir şey bekliyorum. Makamına yakışır bir estetik, görgü ve ciddiyet...