PaylaÅŸ
Hazineden Sorumlu Bakan Mehmet Şimşek Başbakan Tayyip Erdoğan'dan nihayet geçen hafta sonu aldığı onayla önümüzdeki günlerde Amerika'ya gidip son noktayı koyacak.
Rakam 20 milyar doların biraz üstünde olacak.Â
Üst düzey bir kaynağıma göre 24 milyar dolar.
Anlaşmanın şekli stand-by yani gerektiğinde kredi kullanmayı içeren ihtiyati stand-by değil.
Süre 18 ay.
Ve piyasaların en çok merak ettiği "önden salınım" miktarı.
IMF stand-by imzalandıktan hemen sonra Türkiye'nin de talebi doğrultusunda 4-5 milyar dolar krediyi serbest bırakacak.
Hazine yetkilileri başlangıç için daha fazlasına ihtiyaç olmadığını düşünüyor.
Gelelim şu IMF'nin hükümetten "sıfır büyüme ve KDV artırımı" talebine.
Tamamen manipülatif.
IMF, dünya ekonomileri resesyon yaşarken Türkiye'nin de olası bir resesyon riski ile karşı karşıya olduğunu dile getiriyor. Bu yüzden de sıfır büyüme dahil hükümetten temkinli bütçe yapmasını bekliyor.
Yani 2009'da "illa sıfır büyüyün ve bütçeyi de ona göre yapın" gibi bir dayatma kesinlikle söz konusu değil. Fakat IMF'nin AK Parti hükümetinin yüzde 4'lük büyüme hedefini hiç gerçekçi bulmadığı da sır değil.
Zaten AK Parti hükümeti de hiç kimseyi ikna etmeyen yüzde 4'lük büyüme hedefini şimdiden revize etmeye başladı.
2008 için en iyi büyüme senaryosu yüzde 2.
Bu oranın yüzde 1 civarında olacağı ise genel kabul görüyor.
Dolayısıyla 2008 için bile yüzde 2 büyümeyi yakalaması şüpheli hükümetin tüm dünya piyasalarının daralacağı 2009'da sıfır büyüme ihtimalini dikkate almasından daha normal bir şey olamaz.
Nitekim Mehmet Şimşek şimdiden IMF ile yapacağı son görüşmeye götüreceği çantasına farklı büyüme senaryoları ve kendi hedefleri üzerinde yaptıkları revizyonları eklemiş bulunuyor. KDV artırımı talebi ise hükümetin IMF üzerinden sektörel KDV indirimi taleplerini püskürtme operasyonu.
Şu anda piyasaların en çok merak ettiği, imzanın ne zaman atılacağı?
Her ne kadar bayram mesaisi ve yeni yıl mesaisi yapılsa da imzaların yeni yıla kalma ihtimali çok yüksek. En geç ocak ayının ilk haftası imzaların atılması bekleniyor.
Peki ama IMF ile yeni bir stand-by neden bu kadar zaman aldı?
Lafı dolaştırmadan söyleyeyim: Başbakan Tayyip Erdoğan, başından beri Türkiye'nin IMF ile yeni bir anlaşma yapmadan yola devam etmesinden yanaydı.
Bu yüzden gayet bilinçli bir biçimde "ümük" tartışmasını başlattı.
Son ana kadar IMF'ye muhtaç kalmadan bu işi çözebileceğini zannetti.
Bu yüzden de IMF ile yeni bir stand-by'a resmen direndi.
FED ile yapılacak bir swap-line anlaşmasını ve "körfez" fonlarından gelebilecek kredileri IMF'nin alternatifi olarak gördü. Maalesef ekonomi kurmayları Başbakan'ı bu hayalci yaklaşımdan döndürmek için gerekli dirayeti ilk günden itibaren gösteremedi.
Şimşek, Başbakan'dan yediği fırçalara yenisini eklememek için en fazla konuşması gereken yerlerde susmak zorunda kaldı. Her teknik analiz girişiminde Erdoğan'dan "Meselenin bir de siyasi boyutu var Mehmet. Sen, siyasetten anlamazsın" azarı işitti.
Nazım Hoca her zamanki gibi elini taşın altına sokmak yerine hocalık pozisyonuna çekildi. Kemal Abi mali disiplini sağlamış olmanın verdiği rahatlıkla en olmadık yerlerde Erdoğan'a hak verdi. Ve sonunda IMF ile yeni stand-by hiç gereği yokken uzadıkça uzadı.
En sonunda geçen hafta Erdoğan kamu yatırım ve harcamaları konusunda en azından yerel seçimlere kadar hareket alanına sahip olacağını anlayınca piyasaların beklentisine direnmekten vazgeçti ve Şimşek'e "Mehmet bitir artık şu işi" talimatını verdi.
Şimdi top Şimşek'in önünde. Fakat zemin fazlasıyla kaygan.
Sorun ne büyüme ne KDV ne de kredi miktarı.
Şimşek'i kara kara düşündüren, bütçede hiçbir karşılığı olmayan alabildiğine siyasi kamu harcamaları.
Hele bizzat Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla geçen hafta Ziraat Bankası üzerinden devreye sokulan 540 milyon YTL'lik bir ödeme var ki, Şimşek'i kara kara düşündürüyor.
İşin garibi fırçalar eşliğinde yapılan ödemenin devamı da var.
Bakalım Şimşek tüm bu karşılıksız harcamaları makyajlayıp IMF'yi nasıl ikna edecek?
PaylaÅŸ