Paylaş
Ulema diye ağzına aldığın insanlar, dincilik fesat ve hıyanetine karşı benim verdiğim bugünkü mücadeleyi asırlarca verdiler. Ulema dediğin vakit, bunlar içinde İmamı Âzam (ölm. 150/767), İbnül- Cevzî (ölm. 597/1200), Ebu Şâme (ölm. 665/1266), Necmuddin Tûfî (ölm. 716/1316) İbn Teymiye (ölm. 728/1327) ve benzeri bilginler yok mu?
Fıkıh, hadis ve tefsir alanının bu âbide isimlerini sevdiğini söyleyebilir misin? Söylersen yalan olur. Çünkü onlar senin söylediklerini değil, benim söylediklerimi savundular. Kandırdığınız halk bunları bilmez ama bu ülkede bunları bilenler var.
Tabiî senin gibi Yezitlikler yapanları bilenler de var.
Söyle bakalım!
İbn Teymiye’nin ‘Şeytan Evliyası ile Rahman Evliyasını Ayıran Kitap’ı ‘el-Furkan’ı seviyor musun? Hiç okudun mu? Arapçasını okumak gibi bir şansın yok. Tercümesi var mı bilmiyorum. Yayıncısın; bir yığın hurafe pisliğini bu millete yıllardır yutturdun. Hadi, samimi Müslümansan, İbn Teymiye’nin, asırlara ruh ve şuur vermiş bu anıt eserini tercüme ettirip yayınlat. Ben tercüme edeyim yayınla.
Bunu asla yapmazsın, çünkü o zaman sen de okumak zorunda kalırsın. Ve eminim, okursan çıldırırsın. Çünkü İbn Teymiye ve benzeri Kur’ancı ulema, kendi ifadeleriyle, ‘uydurulan din’i değil, Kur’an’ın getirdiği ‘indidrilen din’i, Kur’an’daki İslam’ı anlattılar. O anlatım senin canına okur.
Ben de işte bu ‘indirilen din’i anlatıyorum. ‘Kur’an’daki İslam’ kitabım bunun için yazıldı.
İbnül-Cevzî’nin ‘İblisin Dine Soktuğu Pislikler’i anlatan ‘Telbîsu İblis’ini seviyor musun? İbn Teymiye’nin eseri için yaptığım teklifi bu eser için de yapıyorum.
O eserlerin birer özetini, benim ‘İslam Nasıl Yozlaştırıldı’ adlı kitabımdan okuyabilirsin.
Hemen kaşlarının çatıldığını, böyle bir şeyi asla yapmayacağını, onların ve benim eserimi asla okumayacağını söylediğini duyar gibiyim. Sen ve senin gibi hurafe hamalları o iki büyük bilginden asla hoşlanmaz, biliyorum.
Şimdi sana bir soru sorayım:
İbn Teymiye ve İbnül-Cevzî, Ehlisünnet’in en büyük bilginlerinden değil mi? Yoksa onlar ulema değil mi?
Bak, ben, onların devamıyım. Bunu biliyorsun; senin gibi hurafecilerin toplandığı mahfillerde itiraf da ediyorsun, ama yazdığın yazıda söylemiyorsun. Söyle de halk bilsin.
Bunu neden saklıyorsun, onursuz müfteri?
Bak, iki binli yılların koca Diyanet Teşkilatı, benim yıllardır karşı çıktığım ‘uydurma hadisleri din kitaplarından temizlemek’ için ‘uydurma hadisleri ayıklama’ çalışması başlattı. Aynı çalışma, birçok Müslüman ülkede yıllardır yapılıyor.
Asrın ‘Hadis Allâmesi’ diye anılan Nâsıruddin Elbânî (ölm. 1999) gibi bir büyük bilgin, bu güvenilmez hadisleri tanıtmak için yirmi cilt yazdı.
Sen bunları bilir misin, irfansız adam!
Bunlardan haberin yoksa bu işlere burnunu neden sokuyorsun? Yoksa bunlardan haberin var da, bana saldırmak için bilmezlikten mi geliyorsun?
İslam iman ve vicdanı senin gırtlağından aşağı geçmişse bu kadar edepsiz, bu kadar haddini bilmez nasıl olabiliyorsun?
Konuş, söyle! Bir kere olsun, namuslu adamlara yaraşır tavırla konuş!
Şöhrete aldanarak âhiretimi berbat ettiğimi söylüyorsun.
Hurafe hamalı, dalalet sembolü adam!
Sen Allah mısın ki elâlemin âhireti hakkında hüküm veriyorsun? Senin gibi, dini kin aracı yapıp ülkenin insanlarını birbirine kırdıran, dinden imandan nefret yaratan birinin bile âhiretine ilişkin söz söylemek hakkı yok iken hayatını İslam’ı sevdirmekle, dine sırt dönmüş insanları dine çevirmekle geçirmiş bir ilim adamını, senin hezeyanlarına onay vermiyor diye ‘âhireti berbat olmak’la itham etmeye utanmıyor musun?
Nereden utanacaksın? Sende hayadan eser mi kalmış! Haya duygusunun olmadığı yerde imanın olmayacağını söyleyen hadisi görmedin mi?
Bak işte, o hadis uydurma değil. Ama senin gibiler bu gerçek hadisleri değil, uydurmaları öne çıkarır. Çünkü iblisliklerine o uydurmalarda destek bulurlar, gerçek hadislerde değil.
YALAKALIĞINI NE ÇABUK UNUTTUN!
Daha iki üç ay önce, bir stüdyoda bana, “Biz seninle kardeşiz ama zıt kardeşleriz” diye yılışıyordun. Ben de, “Bu, her halde edeplenmiş” diye senin eski saldırı günahlarını unutmaya çalışıyordum. Ne oldu, seni kimler yemleyip yalladı da durup dururken yine saldırmaya başladın! Kardeş kardeşe böyle mi hitap eder?
Ha bire benim servetime, şöhretime sataşıyorsun.
Ne serveti be adam!
Ben sizin gibi, Müslümanları Allah ile aldatıp da zekât, fitre toplayarak holding mi kurdum? Benim servetim ilmim, kalemim ve kitaplarımdır.
Ha, bir de şunu bil:
Ben; fitre, zekât parasıyla beslenmedim. Onun için başı dik, alnı açık bir adamım. Benim babam da dedem de hem bilgin hem tüccardı. Şükürler olsun, kursağımda onların helal ticaret kazançları, kafamda ve kalbimde onların verdiği ilim ve irfan var.
Ya sen ve senin gibiler?
Şöhretime gelince, ben şöhretimi senin gibi kinle, fesatla, kanlı Pazar provokasyonlarıyla elde etmedim; Farsça’dan Almanca’ya, İngilizce’den Rusça’ya kadar birkaç dile de çevrilen altmış küsur eserimle kazandım.
ESAS SEN TÖVBE ET!
Beni tövbeye davet ediyorsun. Ben, Kur’an müminiyim, her gün birkaç kez tövbe ederim. Kur’an, “İstisnasız hepiniz tövbe edin!” buyuruyor.
Peki, sen, dini-imanı kana ve kine âlet eden günahlarından hiç tövbe ettin mi! ABD’nin buyruğuyla yaratıp bu ülkenin evlatlarını birbirine kırdırdığın o hain eylemlerinden, Kanlı Pazar günahlarından hiç tövbe ettin mi?
Bu ülkede senin bütün bu melunluklarını bilenler var.
Senin gibiler, bir zamanlar, İmamı Âzam’ı da böyle tövbeye davet etmişlerdi.
Sahi, olmaya sen, İmamı Âzam hakkında geçen haftalarda yazdığım iki yazıdan rahatsız oldun da azdın? Allah biliyor ya, İmamı Âzam’la ilgili o iki yazının, senin gibilerin tâğût virüsünü azdıracağı aklıma gelmişti.
Kancı ve kinci yobaz!
Sen bu hezeyanlarını elli yıldır kusuyorsun. Türkiye’yi ve İslam dünyasını getirdiğiniz yer ortada. Sizin anlattığınız Kur’an dışı dinin yarattığı sonuç, işgal altındaki Irak’tır. Nasıl, beğeniyor musunuz?
Sana son sözüm yani nasihatim şudur:
Altmış küsur yıllık müflis bir ömür geçirmiş, gözlerinin feri uçmuş bir fosilsin. İlmin yok, irfanın yok, eserin yok. Bunlarda sıfırsın. Ama insanlığın, edebin, utanman, ilme, hakka saygın olsaydı durumunu yine kurtarırdın.
Edebe, efendiliğe sığınman gerekirken sen, bir musibet yaratığı gibi, elli yıldan beri fesat üretip ona buna saldırıyor, senin gibi düşünmeyenlerin dinine imanına kalite kontrolü yapmaya kalkıyorsun. Bütün ömrün bu şerir tasallutla geçti.
Yeter artık! Kuyruğunu kıvırıp yerine otur; Allah’a sığın, ifsat ve gıybet günahlarına tövbe et. Yoksa esas senin âhiretin berbat olur.
Sadece âhiretin değil, dünyan da berbat olur. Zaten oldun olası berbat bir bozguncusun sen!
Rahat dur da hiç değilse âhir ömrün berbat olmasın!
Paylaş