MUHATABINIZ sizin sözlerinizi saptırmadan kendi düşüncelerini savunuyorsa, onunla konuşun. Çünkü anlaşabilirsiniz.
Ama lafın yarısını anlıyor, öteki yarısını kafasındaki kalıba döküp sonra ona yanıt veriyorsa, bırakın... Çünkü öyle biriyle tartışarak sağlıklı bir sonuca ulaşmanız mümkün değildir.
Başbakanlık’ta böyle biri var.
Başbakan’ın Basın Başdanışmanı Akif Beki’den söz ediyoruz.
Bu zattan söz etmeye mecbur kalışımızın nedeni de basit:
O sadece kendisini ve Başbakan’ı memnun edecek gazetecilerin Başbakan’la ilgili olayları izleyip kamuoyuna duyurmasını istiyor. Örneğin Başbakanlık binasındaki koruma görevlilerinin "iftar topu atıldı" diye görev yerini terk edişlerini fotoğrafla tespit eden Hasan Tüfekçi gibileri istemiyor.
İstemediği için de, etik açıdan yetkisi bulunmaması gerektiği halde, Tüfekçi dahil 7 gazetecinin "Başbakanlık Akreditasyon kartını" iptal ediyor.
Akif Beki’ye yazıyla, sözle birkaç defa anımsattık ki, "Akreditasyon" uygulaması doğru yapılması kaydıyla gerekli olabilir.
Uygulamada yanlış yapan, örneğin Basın Meslek İlkeleri’ni ihlal eden gazeteci varsa, onu siz değil, Başbakanlık dışında bir mekanizma örneğin bir hakem kurulu veya bir kurum, belli kriterler bazında değerlendirmelidir.
Siz Basın Meslek İlkeleri’ni esas aldığınızı söylediğinize göre bu mekanizma Basın Konseyi olabilir. Ama burada şart olan şikáyeti değerlendirmek için Basın Konseyi’nin değil, Başbakanlık dışında bir mekanizmanın yetkili kılınmasıdır. Bu bir. İkincisi hangi ilkenin kaç kere ihlali "Akreditasyon kartının iptal edilmesi" sonucunu doğuracaksa onun da başta ilan edilmesi gerekir. Bu da iki.
Aynı şeyi daha önce Cumhurbaşkanlığına, TBMM Başkanlığına, Genelkurmay Başkanlığına ve İçişleri dahil birkaç bakanlığa da yazıyla bildirdik.
Bu kadar açık olan ifadeyi dünkü gazetelerde yayınlanan açıklamasına göre Akif Beki saptırmış. "Basın Konseyi’nin karar verici olmayı istediğini" söylemiş.
Tekrar ediyoruz. Basın Konseyi’nin karar verici olması değil, şikáyeti Başbakanlık dışında bir mekanizmanın değerlendirici olmasıdır istenen... Gerisi ilan edilen kurallara göre yürür.
Kaldı ki Beki’nin "Basın Konseyi’nin daha önce yazılı açıklamasında önerdiği akreditasyon esaslarıyla Başbakanlık’ta başından beri uygulanan kriterler aynıdır" şeklindeki sözü de gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Başbakanlığın uygulamasında, o önerinin "şikayetin değerlendirilmesi"ne ilişkin koşuluna uyulmamaktadır.
Dahası... Eğer meslektaşlarımızın kartlarının iptali, onların Basın Meslek İlkeleri’ni ihlal etmeleri yüzünden olmuşsa, Akif Beki iptale sebep teşkil eden konuları Basın Konseyi’ne neden şikayet etmemiş, açıklayabilir mi?
Biz sözü bitirmeden Akif Beki’ye ve bu konuda onun gibi düşünenlere uyarıda bulunalım:
Üç beş meslektaşımızın kartını keyfi kararlarla iptal ederek öteki meslektaşlarımıza göz dağı vermeyi umuyorsanız, kendinizi aldatıyorsunuz. Ne o yolla ne de başkasıyla bizi susturabilirsiniz.