MİT Müsteşarı Emre Taner göreve geldikten sonra kendisiyle konuşan ilk gazetecilerden biri bendim.
O sohbette, çok ilginç bir şey öğrenmiştim.
Taner daha önceki görevleri sırasında İmralı’ya giderek, Abdullah Öcalan’la görüştüğünü söylemişti.
Bu, sadece benim için değil, herkes için çok yeni bir bilgiydi.
Nitekim üç gün sonra bunu yazmıştım ve Türk kamuoyu, cezaevinde Öcalan’la askerler ve savcılar dışında ilk temasın yapıldığını öğrenmişti.
Teröristbaşı, karşısında Emre Taner’i görünce, "Nerede kaldınız, sizleri ne zamandan beri bekliyordum" demiş.
Demek ki o da bu teması bekliyormuş.
Meğer Öcalan’la üst düzey başka temaslar da olmuş.
Bu temasların bence çok ilginç bazı yanları var.
O nedenle bu konuyu gündeme getirmek istiyorum.
* * *
Geçtiğimiz günlerde Referans Gazetesi yazarı Cevdet Aşkın yazdı.
Arkasından Hürriyet’te Yalçın Bayer ona atfen bu konuyu gündeme getirdi.
Dün de Cumhuriyet’te Hikmet Çetinkaya üçüncü defa yazdı.
Ama hayretle görüyorum ki en küçük tepki veya tartışma yok.
Olay şu:
Fırat Haber Ajansı, bir süre önce teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın bir konuşmasını yayımlıyor.
Öcalan konuşmasında, Ergenekon davasıyla ilgili, bana göre abuk sabuk denilebilecek bir analiz yapıyor.
Konuşmanın o kısmı önemli değil.
Ancak o arada çok ilginç bir bilgi veriyor.
Öcalan, 9 yıl önce İmralı’da iki Türk yetkiliyle görüştüğünü söylüyor.
Bunlardan biri asker, öteki sivil.
Asker olan kişi, Albay Atilla Uğur.
Yani bir askeri istihbarat yetkilisi.
Öteki ise Emre Taner.
O dönemde, MİT Müsteşar Yardımcısı.
Her ikisi de Öcalan’a şu mesajı vermişler:
"Hem Atilla Uğur hem Emre Taner bana şöyle dediler: ’Biz bu sorunu KDP, YNK ve Amerika ile değil sizinle çözelim.’ Bana konuşmaları olumlu geldi.Ama onların durumu şimdi ortada. Benim sorguma katılan paşa cezaevinde yatıyor ve neden tutuklandığını bilmiyor."
Evet, Öcalan’ın sözleri böyle.
* * *
Şimdi gelelim bu işin devamına.
Atilla Uğur, Ergenekon davasından içeride.
Öcalan’ın, "Sorguma katılan paşa" dediği kişi, emekli Orgeneral Hurşit Tolon.
O da Ergenekon davasından içeride.
Yani istendiği an, hem savcı hem hákim tarafından şu soru kendilerine sorulabilir:
"Siz, Öcalan’a bu sorunu seninle çözelim mesajı verdiniz mi?"
Tabii aynı soruyu, devletin resmi görevlisi olan MİT Müsteşarı’na da sorabiliriz:
"Siz Öcalan’a böyle bir mesaj verdiniz mi? Verdinizse ne cevap aldınız? Sorunun çözümü konusunda bir ışık gördünüz mü görmediniz mi?"
Bu soruları hem içeridekilere hem dışarıdakilere sormamız ve mutlaka cevabını almamız gerekiyor.
Çünkü teröristbaşının dediği doğruysa, Türk devleti kendisiyle bu sorunun çözümü için bir konuşma yapmış ve kendisine bir teklif götürmüş demektir.
Yanlış anlaşılmasın.
Ben böyle bir şeye karşı değilim.
Tam aksine, terörün durdurulması için her yola başvurulması gerektiğine inananlardanım.
O nedenle 9 yıl önce böyle bir yolun açılıp açılmadığını, açıldıysa bunu kimlerin engellediğini bilmek istiyorum.
Bu arada şunu hatırlatayım:
Son 9 yılın 6 yılında iktidarda AKP vardı.
Aynı soruyu onlara da soruyorum.
Tabii biri çıkıp "Bu yalan" derse ben de ona şunu söyleyeceğim:
Ben yeni bir şey yazmıyorum.
Bu konuda ilk yazı 4 Ekim’de çıktı.Üzerine iki yazı daha çıktı.
Bugün ayın 10’u...
Bizi, golf oynarken kendisine haber verilmeyen paşa yerine koymayın.