Güncelleme Tarihi:
Yaz geldi! Hatta geçiyor. Şimdi, yaz aşklarının mevsimindeyiz. Kışın sıkıntılı, insanı bunaltan havasının uzaklaşmasıyla birlikte her yaz gelişinde, neredeyse herkes aynı duyguyu yaşar, mutlaka aşık olmalıymışız gibi gelir, eğer olamazsak boşa geçmiş bir yaz yaşamış oluruz. Çünkü güneşin, denizin, tatilin ve iş stresinden arınmanın verdiği keyifle dinlenen ruhumuz ve vücudumuz birden bire kendine ait olanı, yani aşkı aramaya başlar.
Psikiyatr. Dr Armağan Samancı yıllardır sürdürdüğü araştırmalarında bu olgunun çok dikkat çekici olduğunu söylüyor. Samancı, "Dikkat ederseniz yazlar, güneş, tatil, ve mutlulukla eş anlamlı anılır. Bu nedenle, mevsimsel olarak güneş ışığının arttığı zamanlarda insanlar kendilerini iyi hissediyorlar. Güneş ışığı ile ruh durumu arasındaki bağlantı zaten biliniyor. Yani insanlar yaz sezonunda doğal olarak canlanıyor, ve yaz dönemleri, insanların tatile gittiği, yaşadığı ortamın stres ve yoğunluğundan uzaklaştığı dönemler. İnsanların stres ve sıkıntısı azalınca doğal olarak kendi yoğunluklarına dönebiliyorlar. Kendilerine dönüce de daha yoğun duygular içine giriyorlar. Çünkü yaşamın içinde insanın karşısına çıkan yoğun stresler, sıkıntılar, doğallıkla duygularından uzaklaştırıyor ve sevginin, aşkın azaldığı bir toplum oluşturuyor. Bizde öyle değil miyiz?" diyor.
Psikiyatr Dr. Bahadır Bakım'da, stres ve sıkıntı içinde yaşayan insanların, yaz mevsiminde doğal olarak, tatilin, güneşin etkisiyle duygusal bir serbestleşme yaşadıklarını ve o duygusal serbestleşmeyle bağlantılı olarak da yaz aşklarının karşımıza çıktığını söylüyor.
Peki ama uğruna şiirler yazılan, filmler çekilen yaz aşkları ne kadar gerçek?
Psikiyatr Dr. ArmaÄŸan Samancı'ya göre, aÅŸk aslında çok illüzyonel bir olgu. Ancak bununla birlikte illüzyon olsa bile her yaÅŸanan da bir gerçek sonuçta. AÅŸk, insanların kendi iç dünyalarındaki modeli karşısındaki kiÅŸide yakalaması ve yoÄŸun duyguya girmesidir ki, bunun için duyguların serbest bırakılması lazım.Yani, yaz, bir nevi aÅŸka kapı açıyor denilebilir.Â
Ve herkes tarafından çok iyi biliniyor ki, yaz aşkları genellikle başladığı gibi kısa sürede bitiyor. Psikiyatrlar, her yaz aşkına tutulanda bu beklentinin hakim olduğunu ve bunun yanlış bir beklenti de sayılmayacağını çünkü hayatta yoğun yaşanan her şeyin hızlı da bitebileceğine dikkat çekiyorlar.
Samancı bu konuya ilişkin olarak şunları söylüyor. "İnsanlar bir duyguyu yoğun olarak yaşamaya başladıkları zaman, ilişkinin her türlü noktasına da yoğun olarak bakıp, inişe geçebiliyorlar. Duygusal yoğunluklar kısa sürede belirli bir noktaya yükselip, inişe geçebilir. Sıkı olarak kapatılmış duygular aniden serbestleştiği zaman doğal olarak sağlıklı yaşanmayan durumlar meydana gelebilir.
Yaz aşklarının ardından
Bu bitişin ardından insanı sonbahara doğru ne bekler? Kayıp reaksiyonu olabilir ama daha çok kızgınlığın bir parçası olarak yaşanıyor bu reaksiyon. Bir grup insan bu reaksiyonu kendine yöneltir ve depresif sürece girer, karşısındakine yöneltirse agresif olur. Ama temel anlamda yas, özleme, arama, depresif semptomlar görürüz. . Bir çok şarkıda yaz aşklarına bu nedenle rastlarsınız. Yaz aşkları, hoş zamanlarda yoğun yaşanan duygular olduğu için hafızaya yerleşmesi mümkün. Duygusallığı yoğun yaşanan olaylar akılda kalıyorlar."
Yaz aşkları için tüyolar
* Yaz aşklarının çoğu tatil beldelerinde başlar. Buralardaki mekanlarda tanışacağınız insanların gerçek kişiliklerini ve dünyaya bakışlarını asla anlamak mümkün olamaz. Bu nedenle ilk karşılaştığınız ve hoşunuza giden insana hemen yakınlaşmak yerine onu mekanın büyüsünün dışında tanımaya çalışın.
* Hoşlandığınız birinin sizin fark etmediğiniz bir partneri olabilir o nedenle hareket geçmek için sabırsız olmayın.
* Çekingen ve kendine güvensiz biri olabilirsiniz ama bu yaz tüm önyargılarınızdan kurtulup beğendiğiniz birine kendinizi beğendirmenin yollarını arayabilirsiniz.
* Yaz aşkları yaşayanların çoğu, bu aşkın, o tatil beldesinde yaşanıp biteceğini düşünür ve ona göre hareket eder. Yani geleceğe dair büyük ümitler beslemeyin.
Â