Veliaht ve Türki fener

İSİM sonradan Mustafa Kemal Paşa diye değiştirilmiştir ama, o güzelim Azeri türküsünün gerçek nakaratı aslında 'Askerinle çok yaşa, Enveri Paşa' şeklindedir.

Tabii burada öküz altında buzağı aramaya kalkışıp, Azerilerin, İmparatorluğu batırmış Wilhelm bıyık maceraperestin 'takipçisi' olduğunu söylemenin alemi yok.

1. Harp marşı Çarlık bayrağı altındaki Hazar kıyısı soydaşlarımızın 'cihan vatan'a, yani Türkiye'ye olan his bağlılığını dile getimekten başka anlam taşımaz.

Çünkü o vatanı tüm 'Türklük Alemi' gibi Azarbaycan da 'fener' addetmiştir.

Ta ki, Bolşevik zapt-u rapt Dumanlı Dağlara duvar örerek ışıltıyı kese...

Neyse 1989 sonrasını biliyoruz, dağ o dağa ve bizler birbirimize yine kavuştuk.

Öyle ki, işte Moskova'nın en kıranta 'nomenklatura' hastanelerine alışık Haydar Aliyev bile artık ecel terazisini Ankara hekimlerine emanet ediyor.

* * *

ALLAH acil şifalar ihsan eylesin ama, hazret bir de iktidarı oğluna teslim etti.

Ankara'dan Bakü'ye acil telgraf ve ora meclisi talimatı anında yerine getirerek İlham Aliyev'i pederine veliaht atamış.

Haydaa, öp Haydar babanın elini !

Anladınız, Azerbaycan'ı da artık 'hanedan' devletleri arasına katacağız.

Böyle bir yönetime istediğiniz ismi takın ama asla 'demokrasi' demeyin.

* * *

DETAYA girerek İlham Bey koltuğu ısıtır mı, ısıtmaz mı; 15 Ekim seçimleri ertelenir mi, ertelenmez mi; iç savaş olur mu olmaz mı diye ahkam kesmeyeceğim.

İşin özü şu ki, Rusya dahil eski SSCB coğrafyasına demokrasi yerleşmedi!

Devlet mekanizmasından iktidar kadrolarına ve ideolojik parametrelerden toplumsal kıstaslara, şöyle ya da böyle, 'post Sovyetik' dönem hala sürüyor.

Ve de tabii, şahsını putlaştıran 'Türkmenbaşı' yahut oğlusunu veliaht tayin eden Aliyev örnekleri ortada, 'Türki Cumhuriyetler' de bunların içinde bulunuyor.

'Türklük alemi'nin büyük aydını ve Özbekistan muhalefet lideri Muhammed Salih'in saptadığı gibi de, 'realpolitik' bakan ve 'şarkta muteber' davranan Batı 'periferik' addettiği bu ülkelere demokrasinin yerleşmesi için çaba harcamıyor.

Bilelim ki, aynı sorun Türkiye açısından daha da çetrefil olarak ortaya çıkıyor.

* * *

ÖYLE, zira eğri oturalım doğru konuşalım, 'özel konum'undan ötürü Ankara belki diğerlerinden bile daha 'realpolitik' davranıyor. Zorba, despot, tındığımız yok.

Zaten Aliyev'in veliahtını dahi GATA'dan tayin etmesi buna delil değil mi ?

Doğru söyleyeyim, hiç mi hiç 'ahlaki' olmadığını biliyorum ama, itirazım yok.

Çünkü, her yerde uluslararası ilişkiler ve devlet siyasetleri böyle yürüyor.

Ancak, ben başka şey daha istiyorum ve o da şu:

* * *

EKSİĞİNE noksanına rağmen ülkemiz 'Türklük Alemi'ndeki tek demokrasi 'fener'idir ve bugünkü işlevini de işte tam bu noktada yoğunlaştırmalıdır.

Tamam, 'realpolik' davranıp Türki despotların damarına fazla basmamalıyız.

Ancak, mümkün en 'ince ayar'ı yaparak da ora demokratlarını kollamalıyız.

Kabul, Haydar Aliyev ecel terazisini bizim hekimlere emanet etsin ama, örneğin Norveç sürgünündeki bir Muhammed Salih'e de sınırlarımız kapanmasın.

Nasıl ki Azerbaycanlı Agayev'lerin, Volgalı Akçura'ların, Kırımlı Gaspıralı'ların 20.Yüzyıl başındaki 'aydınlanma feneri' Kız Kulesi'nden ışıldamıştı, Kafkas'tan Tanrı Dağı'na, aynı şey 21. Yüzyıl başında da 'Türki demokratlar' için gerçekleşsin.

Biz buna hem demokrasi adına, hem de 'Türklük Alemi' adına borçluyuz.
Yazarın Tüm Yazıları