Ürik asit, herkesin kanında belirli miktarlarda bulunan bir madde. Fazlası zararlı.
Ürik asit yüksekliği denince akla hemen “gut hastalığı” geliyor ama ürik asit yüksekliğinin başka önemli yanları var. Özellikle son yıllarda karşılaştığımız bazı sağlık sorunları, ürik asit yüksekliğiyle bir şekilde bağlantılı. İsterseniz önce gut hastalığına kısaca değinelim, sonra da “hiperürisemi”den neden çekindiğimizi anlatalım. Gut, romatizmal bir hastalık. Eklemlerde şişme, ağrı, kızarıklık ve ısı artışıyla ortaya çıkıyor. Daha çok ataklar şeklinde seyrediyor. “Gut krizleri” adı verilen bu ataklar genellikle geceleri, çoğu zaman da ağır proteinden zengin (et, balık) ve alkollü bir akşam yemeği sonrasında ortaya çıkıyor. Gut atağının en sık görüldüğü eklem, ayak başparmağı. Hastalar çoğu zaman gecenin ortasında korkunç bir parmak ağrısıyla uyanıyor. Öyle ki, yorganın o bölgeye değmesi bile ağrıyı şiddetlendiriyor. Gut hastalığı yalnız bu ağrılarla karakterli de değil. Büyük eklemleri de tutuyor. Eklemlerin içinde ürik asit kristalleri birikiyor ve eklemler zamanla şişiyor, şekilleri bozuluyor. Ürik asit kristalleri eklemler dışında kulak kepçesinde, topuk bölgesinde, diz ve dirsekte de (tofüs adı verilen) mercimekten nohut büyüklüğüne kadar değişebilen büyüklükte şişliklere yol açıyor. Ürik asit fazlalılığının böbrek taşlarına neden olduğu da biliniyor.
ŞU DURUMLARA DİKKAT
Ürik asit yüksekliği (hiperürisemi) ile son yıllarda daha sık karşılaşmaya başladık. Yani seyrek görülen klasik gut hastalığından ve gut krizlerinden daha önemli bir durum ortaya çıkıyor. Özellikle kilo sorunu olan ve bilhassa göbekten yağlanan çoğu insanda ürik asit yüksekliği saptıyoruz. Bu kişilerin çoğunda şu ortak özellikler var: Fazla alkol tüketme eğilimindeler. Çok fazla miktarda fruktoz şurubu eklenmiş meşrubatlar, kolalı içecekler içiyorlar. Çok fazla tatlı meyve tüketme eğilimleri var. Karaciğerleri genellikle yağlı. Karın-göbek bölgesinden kilo alıyorlar. Tansiyon yüksekliğine eğilimleri var. Hemen hemen tamamına yakınında insülin direnci saptanıyor. İnsülin direnci genellikle bir süre sonra da glikoz toleransı bozukluğu hatta diyabetle neticeleniyor. Önemli bir kısmında da trigliseridin yüksekliği ve/veya veya HDL kolesterol (iyi kolesterol) azlığı belirleniyor.
Sorumlu fruktoz şurubu mu?
Yani bu kişilerde problem klasik bilinen “gut/hiperürisemi” öyküsünden biraz farklı. Bunlar daha ziyade yüksek kalorili beslenen, fazla miktarda şeker, özellikle de meyve şekeri yani fruktoz tüketen, hareketsiz kişiler. Önemli birkaç çalışma, kilo salgınının arkasında aşırı kalorili beslenme ve hareketsizlik kadar çok fazla meyve şekeri (yani fruktoz) tüketimi olduğunu da gösteriyor. Özellikle tatlıların (baklavalar, hatta sütlü tatlılar) ve meşrubatların (meyve aromalı içecekler, kolalı içecekler) içine konan mısır kaynaklı fruktoz şurubunun (normal şekerden daha ucuz olduğu için tatlı ve meşrubat üreticilerinin çoğu bunu tercih ediyor) bu konuda önemli bir suçlu olabileceğini gösteren deliller var. Fazla fruktoz insülin direnci ve diyabete, obeziteye, hiperürisemiye ve hipertansiyona giden yolun tetikleyicisi veya sabotajcısı gibi görünüyor. Bu nedenle özellikle kilo sorunu, hipertansiyonu, insülin direnci, karaciğer yağlanması kolesterol dengesizliği olan birisiyseniz, gut atağı geçirmeyi beklemeden aç karna bir kan örneği vererek ürik asit seviyenizi ölçtürmenizi öneriyorum. 20 yaş sonrasında hiç kimsenin ürik asit seviyesi yüzde 5.5-6 mg’ı geçmemeli. Mümkünse 5 mg’ın altında olmalı.
Vitaminlerden mucize beklemeyin
Vitamin, mineral ve diğer besin desteklerinin sağlığa yararlı olduklarından kuşku duymuyoruz. Ama bu durum bazen abartılıyor. Özellikle vitamin üreticileri bu beklentileri artırmaya çalışıyor. Onların yayınladıkları broşürlere, kitapçıklara bakarsanız bu desteklerle ne kanser, ne kalp hastası ne de Alzheimer’lı biri olursunuz. Hatta gribe, nezleye bile yakalanmazsınız. Bu dükkanlardan alışveriş yaparken lütfen çok dikkatli olun. Yoksa bir çanta dolusu vitamini fark etmeden satın alabilirsiniz. Geçenlerde böyle bir durum yakın bir arkada-şımın başına gelmiş. Birkaç gün sonra kocaman bir torbayla bana uğradı. Torbadakilerle yeni bir vitamin dükkanı bile açmak mümkündü. Bu ürünlerin yalnızca belli koşullarda, belli süreyle kullanılabileceğini, bazılarının birlikte kullanılmasının ciddi sakıncalar yaratabileceğini öğrendiğinde çok üzüldü. Vitamin, mineral ve besin destekleri de, bitkisel destekler de asla birer mucize değiller. Bu desteklerde bulunan maddeleri doğal yollardan kazanmaya çalışın. Mutlaka faydalanmak istiyorsanız lütfen doktorunuzdan bilgi alın. Paranıza da, size de yazık olmasın.