Güncelleme Tarihi:
Kimi zaman umut kimi zaman ölüm denen o yolculuğun son durağı işte burası. Ama karşı kıyıya en yakın sahilin de yanı başı...
Çeşme'nin en rüzgarlı, en soğuk tepesine doğru ilerliyoruz. Pırlanta Plajı'nı geçip Çiftlikköy'e yaklaşırken patika yolda "mülteci köye" doğru yürüyen küçük gruplar geçiyor yanımızdan. Etrafa saçılmış eşyaların en çok olduğu yerden denize ve uzaktan görünen evlere doğru sapıyoruz. Dağ yolunda yürürken küçük küçük gruplar bir aşağı bir yukarı yanımızdan selamlaşarak geçiyor.
Kimi yanımıza yanaşıp "doktor? yemek? ilaç" diye soruyor. Koyun sırtını dayadığı tepeye yaklaştıkça uzaktan bir dağ köyüne geliyormuşuz hissine kapılıyoruz. Oynayan çocuk sesleri, tüten ateş kokusu geliyor. Son kıvrımı da aşınca ağaçların arasından kalabalık görünüyor. Burası imara takıldığı için yarım kalan bir kooperatif sitesi.
Tek katlı ikiz villalar kaba inşaatı bitince böylece kalmış. Pencere ve kapıların yerinde naylon, kaban, battaniye kaplı. Evlerin taş duvarları isten kapkara, duvarlarda Arapça yazılar... Cılız ateş başında ısınmaya çalışanlar, evlerin aralarında oynayan çocuklar, etraftan akşam için yakacak toplayanlar... Çalıların üzeri kurumaya bırakılmış ıslak kıyafetlerle dolu. Battaniyeden, naylondan kapısını araladığımız her evin içindeyse, çoğu çocuk, yatan hastalar var.
BURADA KALIP DÖNEMEYENLER
Yunanistan'ın Sakız adasına botla geçmeden önce göçmenlerin son durakladığı bu yerde kalıp da geri dönemeyen çok oldu. Bir gün önce ev önlerinde oynayıp, masmavi sulara dalıp giden onlarca çocuk ne karşı kıyıya ulaşabildi ne de bu son durağa geri dönebildi. Köyde en uzun kalan bir haftadır burada. Gelenler birkaç gün sonra karşıya geçmeyi deniyor. Aşağıdaki küçük sahilde kıyıya vurmuş batık tekne dikkat çekiyor.
DENİZ SUYUNDA ÇAY OLMUYOR
Dalgalı denize yanındaki akrabalarıyla dalıp gitmiş Afgan Sami'ye yaklaşıyoruz . Sami geleli 2 gün olduğunu anlatıyor: "Gitmeden önce burada sığındıklarını duyup geldik. Her gün bir bot batıyor, korkuyoruz tabii. Ama başka yapacağım bir şey kalmadı. Suya baktım çok soğuk değil. Fırtınanın dinmesini bekliyoruz. Hava çok soğuk. Yemek yok. Deniz suyu tuzlu, çay kötü oluyor. Suya, ilaca, battaniyeye ihtiyaç çok. İranlı, Afgan ve az sayıda Suriyeli var. "
BİR GÖZLERİ DALGALI DENİZDE
Etraf sanki savaşta, masmavi bir denizin kıyısındaki yakılıp yıkılmış bir köyü andırıyor. Duvar dibine çöküp düşünceye dalanlar, kayalarda oturup denize bakıp kalanlar, koşuşturan çocuklar... Suriye'deki savaşın umuda doğru son durağında, Avrupa kıyısına bakan yarım kalmış bir yazlık sitenin bir iki gecelik misafiri onlar. Bir gözleri hep dalgalı denizde...
İMECE ÇEŞME İNİSİYATİFİ
Köy meydanını andıran alanda hareket oldu mu girişe yardım geldiği anlaşılıyor. Bir Afgan öğretmen yere tezgah açmış bisküvi, su, sigara gibi malzeme satıyor: "Öğrencilerim orada görmesin beni böyle" deyip fotoğraf karesine girmiyor.
Bir evin duvarında Arapça "Çay 2 lira" yazıyor. Yardım malzemesi geldiğinde kargaşa çıkıyor. İmece Çeşme İnsiyatifi her gün köye yardımseverlerin getirdiği ihtiyaç malzemelerini konvoy halinde taşıyor. Erken saatlerde gönüllüler ekmek arası helva yaparak başlıyor güne. Çorba timi çorbaları götürüyor. Depodaki malzemelerden kadınlar ve çocuklar için poşetler hazırlanıyor.
Denizden alınıp karakol bahçesine getirilen üstü ıslak olanlara önce yardım gidiyor. Ali Yalvaçlı organizasyonun hiç bir siyasi, dini gruba yakınlığı olmadığını vurguluyor: "Tek amacımız var insanlık. Orada ihtiyaç sahibi olan kadın ve çocuklara yardım etmek. Öğrenciler, kadınlar, emekliler, esnaf, dernekler yardım getiriyor. Çeşme dışından da geliyor. Battaniye, giysi, çorap, yiyecek, çocuk bezi, kadın pedi... Bu insanların karşıya geçmeleri bizi ilgilendirmiyor sadece orada aç ve soğukta ısınmaya ihtiyacı olan insanlar var biz sadece buna bakıyoruz. Gerisi bizi ilgilendirmiyor. Çok üzüldüğümüz oluyor. Bir gün önce kucağımızda sevdiğimiz karnını doyurduğumuz çocukların bir gün sonra denizden cenazesini almak da kolay değil."