Güncelleme Tarihi:
Türkiye , 24 Kasım’da düşürülen Rusya uçağının ölen pilotu Yarbay Oleg Peşkov’un cenazesini 4 günlük sınır ötesi operasyon sonucu muhaliflerden aldı. Cenaze önceki gece 01.45 itibariyle sınırda Türkmenler tarafından Türk yetkililere teslim edildi. Cenazenin Hatay’da bir hastanenin morguna konulmasının ardından papazlar çağrıldı. Duaların ardından cenaze dün saat 13.30’da Hatay Havalimanı’ndan Türk Hava Kuvvetleri’ne ait askeri bir kargo uçağıyla Rusya’ya götürülmek üzere Ankara’ya gönderildi.
Bu sırada askeri tören mangası da Hatay Havalimanı’nda hazır bulundu. Rus pilot, Ankara’da da askerlerce törenle karşılandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ölen pilota 25 Kasım’da ‘Rusya’nın Kahramanı’ nişanı vermişti. Türkiye - AB Zirvesi için Brüksel’e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Başbakan Ahmet Davutoğlu da son gelişmelerle ilgili şunları söyledi:
HEDEF RUSYA DEĞİL
“Hava sahası ihlali esnasında hayatını kaybeden Rus pilot tarafımıza teslim edildi. Gece Hatay’da bulunan Ortodoks din adamları tarafından da yürütülen katkılarla kendi dini geleneği çerçevesinde cenaze işlemleri dini tören açısından da yapıldı. Cenaze Rusya’nın talebi üzerine yaptığımız girişimler sonucu Rusya’ya teslim edilecek. Şunu defalarca izah ettim bir kez daha söylemek isterim.
Bu, Türkiye’nin sadece ve sadece kendi hava sahasını koruma saikiyle yaptığı bir eylemdir. Uluslararası hukuk açısından meşrudur. Hükümetimiz açısından bir görevdir. Burada kasıt ve hedef Rusya Federasyonu değildir. O esnada hangi uçak olmuş olsaydı aynı tavır sergilenirdi. Bir sorumlu aranacaksa Türkiye hava sahasını daha önce de defalarca ihlal eden tarafın da kendisini sorgulaması icap eder. Rusya’dan son dönemde gelen açıklamalar komşuluk ilişkileri bakımından kabul edilebilir değildir.
BU TÜR KAZALAR
Birinci önceliğimiz Rusya ile iletişim kanallarını açık tutmaktır, Rusya ile bir daha benzer gerilimler yaşanmaması için Suriye’deki operasyonlar konusunda bir iletişim ve koordinasyon sağlanmasıdır. Bu olay açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır ki aynı hava sahası üzerinde iki farklı koalisyon ülke grubunun yürüttüğü hava operasyonları her zaman bu tür kazalara, olaylara sebebiyet verebilir.
‘DEAŞ’a karşı operasyon yapıyorum’ diyerek Türkiye’ye yeni mülteci akınlarına yol açacak şekilde sivil halkı bombalamak Türkiye-AB Zirvesi’nin ana konusu olan mülteciler krizi bağlamında da Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bir konudur.Silahlı Kuvvetlerimiz, meşru, hukuki bir tutum içinde, aldığı talimatın gereğini yapmıştır. Ama bu talimat, bir ülkeye dönük bir talimat değildir. Bu ateş çemberinin içinde herhalde hava sahamızın elek gibi, süzgeç gibi geçilen bir hava sahası olmasını kimse arzu etmez. Türkiye Cumhuriyeti hava sahası bütün Türk vatandaşlarının onuru ve izzetidir. Hep beraber bunu savunma noktasında hiçbir tereddüt gösterilmemelidir.
NATO-SURİYE SINIRI
(Brüksel’deki) Görüşmeler, Türkiye hava sahasının ihlali sonrası ortaya çıkan kritik süreçte telefonla yaptığımız görüşmeye müteakip gerçekleşen NATO toplantısı sonrasında yüz yüze bütün bu güvenlik sorunlarını ele alma imkânını bize verecek. Çünkü Türkiye-Suriye sınırı aynı zamanda Türkiye NATO sınırıdır.”
METAL PARÇA TÜRKİYE İÇİ KANITI
TÜRKİYE Hava Sahası’nı ihlal ettiği için Türk F-16’larının vurduğu Rus savaş uçağı SU-24’ün Türkiye tarafına düşen parçaları incelenirken, çıkacak sonucun son derece önemli olacağı bildirildi. Türkiye tarafında köylüler tarafından bulunan ve askeri makamlara iletilen metal parçalarının hangilerinin füzeye, hangilerinin uçağa ait olduğu belirlenmeye çalışılıyor. Yetkililer Türkiye tarafına metal parçaları düşmesinin bile Rusya’nın iddialarının aksine uçağın Türkiye içinde vurulduğunun önemli kanıtlarından biri olduğunu söyledi. Aynı kaynaklar, füzenin uçak Türkiye sınırına girdiği anda ateşlendiğini, sınır ihlalinden sonra Türkiye hava sahasından kaçan uçağın ana gövdesinin kaçış doğrultusundaki yere düşmesinin normal olduğunu belirtti. KORE
UÇAĞI ÖRNEĞİ
Yetkililer, uluslararası alanda da Rusya’nın Türkiye’yi suçlayıcı iddialarına karşılık, 1 Eylül 1983’te dönemin Sovyetler Birliği yönetiminin, Vladivostok’ta bulunan nükleer denizaltı filosuna doğru uçtuğu gerekçesiyle Kore yolcu uçağını düşürmesinin örnek gösterileceğini söylediler. Sovyet yönetimi uçağı düşürdüğünü itiraf edip üzüntülerini bildirmiş, özür dilememişti. (Uğur ERGAN / ANKARA)