Tufan Türenç: Politikanın cilveleri

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Yaşadığımız son olaylar ülkemizde politikanın hiçbir ilkeye dayanmadan yapıldığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Kişisel tutkuların ve çıkarların her değerin önünde tutulduğu, ülkeyi kimsenin düşünmediği de bir kez daha ulusumuz tarafından görüldü.

Hepimizin ibretle izlediği TBMM çatısı altında cereyan eden olaylar politikacıların saygınlığını da iyice erozyona uğrattı.

Bedrettin Dalan'la konuşurken söz döndü dolaştı bu olaylara geldi.

‘‘Son gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?’’ diye sordum.

Meğer ne kadar doluymuş. Öfkeyle patladı:

‘‘İşte ben bunun için politikayı bıraktım. Sıtkım sıyrıldı. Bu pis politika değişmeden bir daha adım atmam.’’

Dalan kırgın. Politikayı bu düzeye indirenlere öfke dolu.

‘‘Ben ne ihanetler gördüm. Yüzüme ne yalanlar söylendi. Ne ilkesizliklerle karşılaştım. Bunun için lanet edip bıraktım.’’

Sonra ‘‘Sana bir olay anlatayım da politikanın ne olduğunu gör’’ dedi.

* * *

‘‘Nahit Menteşe benim Aydın'dan ağabeyimdir. Hemşeriyiz. Ben İstanbul belediye başkanıyken onlar yasaklıydı. Yıl 1985... En güçlü olduğum dönem.

Aydınspor heyeti olarak İstanbul'a geldiler. Aydınlıların katkılarının sağlanması için bir gece düzenlendi.

O gece beni sahneye çağırdılar. Konuşmamda Nahit Ağabey'i yüceltici sözler ettim. Hatta masasına gidip kendisine olan saygımı dile getirdim.

Sonra onun yasağı kalktı. O Aydın'dan, ben İstanbul'dan DYP milletvekili olarak parlamentoya girdik.

Ben ona karşı hiçbir zaman saygıda kusur etmedim.

Tansu Hanım başbakan, Nahit Ağabey içişleri bakanı.

Ben de parti politikasına karşı olduğum için pek Meclis'e gitmiyorum.

Bir gün telefonla aradı, ‘Muhalefet benim için gensoru verdi. Senden ricam Meclis'e gel ve ret oyu ver' dedi.

Bunu bir görev bildim ve kalkıp gittim. Gensoru reddedildi.’’

Olayın buraya kadar olan kısmı normal. Sonrası gerçekten çok ilginç.

Tam ibret alınacak cinsten.

* * *

‘‘Kısa bir süre sonra olaylar beklenmedik bir şekilde gelişti. Hükümet bozuldu.

Tansu Hanım azınlık hükümeti kurdu. Ben bu hükümete güvenoyu vermedim.

Sonra bir baktım ki uzun zamandan beri İçişleri Bakanlığı tarafından bekletilen hakkımdaki uyduruk fezleke hemen savcılığa sevk edildi.

Güvenoyu vermediğim için akıllarınca benden intikam alacaklar.

Hakkımdaki suçlama Tayyip Erdoğan'ın yaptırdığı ipe sapa gelmez bir soruşturmadaki iddialara dayanıyor.

Fezlekeyi savcılığa sevk eden de kısa bir süre önce kendisini kurtarmak için gelip oy vermemi isteyen Nahit Ağabey.

Yani Tansu Hanım emrediyor, o da gereğini yapıyor.

Çok üzüldüm. Bu ihanet beni yıktı.

Tamamen iftiraya dayanan suçlamalar için mahkemeye çıktım.

Çok ağırıma gitti. Ama yapacak bir şey yoktu.

Yargıç ilk duruşmada kararını verdi ve davanın siyasi amaçla açıldığını, iddiaların hukuki bir değer taşımadığını söyleyerek dosyayı kapattı.’’

Dalan’ın öfkeyle anlattığı olay böyle...

Kuşkusuz burada kişiler önemli değil. Kahramanlar Dalan-Menteşe değil de Ahmet-Mehmet de olabilir.

İbret alınacak olan, politikada vefaların, dostlukların çıkarlar söz konusu olduğunda nasıl anında unutulmasıdır.

Dalan, ‘‘Nahit Bey'in bana yaptığını hiç unutmam. Böyle ihanetlerin yaşandığı bir ortamda politika yapılabilir mi?’’ diye soruyor.

Kuşkusuz yapılamaz. Ama Türkiye'de öyle bir yapılıyor ki...



Yazarın Tüm Yazıları