BELLİ ki Trabzon’da bir cinayet hücresi oluşturulmuş ve bu hücre bugüne kadar dağıtılmamış.
Kentte çeşitli eylemler yapan, rahip Andrea Santoro’yu 16 yaşında bir çocuğa kurşunlatan bu hücre, Hrant’ı da 17 yaşında bir çocuğa öldürtmüş.
Hedeflerine bakıldığında hücre elemanlarının "Türk-İslam sentezi" düşüncesine yakın oldukları kuşkusu doğuyor.
Eylemlerini de bu sentezin hedefleri olabileceklere karşı gerçekleştiriyorlar.
Hedefler İslamiyet’e ve Türklüğe zarar verdiğine inandıkları misyonerler, azınlıklar ve yabancılar...
Bunlarla mücadele şekli de seçilmiş: Şiddet kullanarak bu kesimlerden seçilen kişileri yok etmek.
Rahibin de, Hrant Dink’in de katledilmesinin aynı hücrenin işi olduğu tartışmaya gerek kalmayacak kadar açık.
Hücrenin karargáhının Trabzon olduğu da aynı şekilde kesin.
Eğer Rahip Santoro cinayetine, "Vuran meczup bir çocuk... Kişisel bir eylem... Rahibi para vermediği için öldürmüş..." gibi olayın önemini ve vahametini örtbas eden bir anlayışla yaklaşılmasaydı bugün Hrant Dink yaşıyor olabilirdi.
Bu açıdan değerlendirildiğinde güvenlik güçlerinin affedilmez bir hata yaptığı ortada.
* * *
Trabzon’daki cinayetin ve olayların üzerine ciddiyetle gidilmedi.
Oradaki hücre yapılaşması irdelenmedi. Bu yapılaşmayı oluşturanlar, finanse edenler ve eylemlere yönlendirenler ortaya çıkarılmadı.
Bugün bunun faturalarını toplum olarak, ülke olarak ödüyoruz.
Her iki cinayet için seçilen tetikçiler çocuk denecek yaşta.
Cahiller, yoksullar ve işsiz güçsüzler.
Okulla ilişkileri olmayan bu çocuklar, internet kafe bağımlısı.
Hücrenin buluşma yeri de internet kafeler.
Anlaşıldığı kadarıyla bu hücre, internet kanalıyla bir yerlerden talimat alıyor ve o talimatları uyguluyor.
Bu çocukları kim eğitiyor, bunlara silahı kim temin ediyor ve bunları kim finanse ediyor?
Tetikçinin yakalanması yetmez, bu soruların yanıtlarını bulmak gerekiyor.
Bu hücreyi kimlerin yönettiğini ortaya çıkarmak gerekiyor.
Hrant Dink cinayetinin de, Rahip Santoro’nunki gibi havada bırakılacağından endişe ediyorum.
Başbakan bu cinayet soruşturmasını kana bulaşmış bütün eller ortaya çıkarılıncaya kadar bizzat izlemeli.
Türkiye’nin dünya gözünde aklanmasının başka yolu yok.
* * *
İki önemli noktaya daha dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi 301’inci madde...
Bu maddeye dayanarak açılan davalar ve yapılan yargılamalar bazı insanların hedef olarak ortaya atılmasından başka bir işe yaramadı.
Bu anlayış sürer, 301’inci madde saçmalığı düzeltilmezse daha birçok aydının, yazarın, çizerin hedef olarak ilan edilmesi kaçınılmaz olur.
Hükümet acilen bu konuda gerekeni yapmalı.
İkincisi, bu MOBESE kameraların çok önemli olduğu bu cinayette görüldü. Bunları daha yaygın hale getirmek gerekiyor.
Eğer tetikçinin görüntüsü MOBESE kameralar tarafından saptanıp kamuoyuna gösterilmeseydi Hrant Dink’in katili hálá aramızda dolaşıyor olabilirdi.