Topkapı’da bir dönem kapanıyor

BUGÜN BAKIŞ’ın altında başka bir imza gören okurlarım şaşıracaklardır. Bugün benim de dostum olan Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Filiz Çağman emekliye ayrılıyor; arkadaşı, dostu, meslektaşı Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer onun hakkında yazdı. Benim düşüncelerimi de yansıtan bu yazıyı bugün köşemde konuk ettim.

Nazan ÖLÇER

BUGÜN 8 Şubat 2005, pek çok kişi için sıradan bir gün. Oysa bugün Topkapı Sarayı Müzesi için bir dönem kapanıyor. Topkapı Sarayı Müzesi’nde ilim ile devlete sadakat ve özveri ile geçen 41 yılı geride bırakan Dr. Filiz Çağman, yaş haddinden emekli oluyor.

Türkiye’de müze görevi, müze müdürlüğü ne yazık ki, çoğu kez herhangi bir devlet memurluğu ile aynı muameleyi görür. Oysa, müzeciliğimizin kısa sayılmayan geçmişinde Osman Hamdi, Halil Edhem, Hamit Zübeyir Koşar gibi çok yönlü bilim adamları, Ali Rıza Yalgın, Osman Bayatlı gibi öncü araştırmacılar görev yapmış, yaptıkları çalışmalar ile ülkemiz müzeciliğinin ufkunu açmışlardır. Konularının tartışılmaz otoritesi olan bu kişilerin saygınlığı, görev yaptıkları kurumları yüceltmiş, yaptıkları yayınlar, bugün dahi yerli ve yabancı ilim dünyasının vazgeçilmez kaynaklarını oluşturmuştur.

GENÇ BİR ASİSTAN OLARAK BAŞLADI

Filiz Çağman,
genç bir asistan olarak Topkapı Sarayı’nda göreve başladığı 1964 yılında, bu halkanın son temsilcilerinden olan müdür Hayrullah Örs’ün yönlendirmesiyle Topkapı Sarayı’nın asıl hazinesi olan El Yazmaları kütüphanesi ile buluştu. Bu buluşma her açıdan önem taşır. Filiz Çağman’ın araştırmaya dönük sabırlı yapısı, her ayrıntıyı kaydeden gözü ve titizliğiyle, binlerce ciltlik ünlü kütüphane yeniden hayat buldu.

Yabancı bilim adamları için vazgeçilmez bir kaynak olan bu ünlü koleksiyonda çalışma iznine kavuşan araştırmacılar, Filiz Çağman’ın şahsında değerli bir muhatap, bilgisi ile onlara yol gösteren bir uzman buldular. Meslektaşları Nurhan Atasoy ve Zeren Tanındı ile birlikte yayınladığı minyatür ve cilt sanatına ışık tutan eserler ise her zaman vazgeçilmez bir başvuru kaynağı oluşturacak.

Ancak, Filiz Çağman’ın engin bilgisi, sadece Topkapı Sarayı kütüphanesine değil, sarayın bütün diğer koleksiyonlarına da ışık tuttu. Saray nakkaşhanesi Ehl-i Hiref teşkilatı hakkında yaptığı geniş çalışmalar, onun asıl uzmanlık alanı olan minyatürlü yazmalarla birleşince, pek çok bilinmeyen ayrıntı da aydınlanmış oldu.

Filiz Çağman, bütün uzun meslek yaşamında, sarayda yer almış hemen bütün büyük sergilerin en ağır yükünü sırtlandı, bilgisi ve bilimsel otoritesi ile bu süre içinde sık sık değişen bütün müdürlere yardımcı oldu, yol gösterdi. Yapılan yayınların kalıcılığına olan inancıyla, düzenlemiş olduğu pek çok uluslararası toplantının bildirilerini yayınlattı, kendisi de sayısız kongre ve sempozyumda merakla beklenen bildiriler sundu.

Filiz Çağman bütün bu uzun yıllar içinde herhangi bir mevki hırsı beslemeden, kütüphane içindeki küçük odasını bir koza gibi örerek canla başla çalıştı, kurallara titizlikle uydu, bakanlık dedikodularının, siyasi değişim ve çalkantılarının her zaman uzağında durdu.

Devletin, bunca büyük sorumluluk taşımasına rağmen, onun gibi bir uzmana biçtiği mütevazı şartlardan hiç yakınmadı, kendisine kadro düzeltme amacıyla yapılan yönetici yardımcısı olma tekliflerini de nezaketle reddetti.

KÜTÜPHANENİN SADIK BEKÇİSİ

Yıllarını verdiği emsalsiz kütüphanenin ise her anlamda gerçek sahibi, efendisi, aynı zamanda da sadık bekçisi gibi davrandı, her türlü şartı zorlayarak koruma koşullarını çağdaş bir çizgiye getirdi, mikrofilm sistemini kurdu, böylelikle değerli kitapları korurken, onlardan yararlanma yollarını da açtı.

Ne garip tecellidir ki, bu kadar sadakatle bağlı olduğu devlet, ona bir ara şefkatli yüzünü göstermeyebildi.

Bir dedikodu kazanının kaynattığı asılsız iddialar, çapsız kişilerin körüklediği haksız suçlamalar, maksatlı bir ‘tahkikatla’ onu ve değerli bir kısım uzmanı görevden almaya yetebildi. Bu yanlıştan dönülmesinden ise sonuçta gene Topkapı Sarayı Müzesi kárlı çıktı. Çok daha önce gelmesi gereken görevi, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü teklifini geri çevirmedi, saray da özlediği yöneticiye kavuştu.

Filiz Çağman’ın bu göreve geldiği 1997 Ağustosu’ndan günümüze kadar olan kısa sayılabilecek süre içinde saray, büyük onarımlara, yeniden yapılanmaya, büyük proje ve sergilere ev sahipliği yaptı.

SARAY DÜZENİNİ ÇAĞDAŞLAŞTIRDI

Sarayın bütün düzenini çağdaşlaştırmaya, korumaya dönük projeler başlatıldı, büyük önem taşıyan deprem önlemleri alındı, bu konuda tüm diğer müzeleri de ilgilendiren seminerler düzenlendi.

Bu çalışmalarla birlikte, büyük yurtdışı sergilere, yayınlara da zaman ayırdı. Şikáyetçi olduğu bazı sağlık sorunlarını dahi göz ardı ederek projelerin başarısını sağladı.

Filiz Çağman’ın emekliye ayrılmasıyla, sadece Topkapı Sarayı için bir sayfa kapanmamakta, bir nesil de görevini yaparak çekilmektedir. Ancak sorun, bunca birikim ve özveri duygusuyla donanmış bir uzmanın yerinin layıkıyla doldurulmasıdır.

Topkapı Sarayı gibi, sadece bizim için değil, dünya müzeleri arasında da seçkin bir yere sahip sarayın gerektirdiği bilgi ve deneyime sahip bir yöneticinin bulunması, Filiz Çağman’ın başlattığı değerli çalışmaların da değerinin bilinmesi anlamına gelecektir.

Filiz Çağman ise hiç kuşkusuz bundan böyle, onu bazen uykusuz bile bırakan bunca sorumluluktan kurtulmuş olarak, kendini bekleyen onca yayının çalışmasına geçebilecektir.

Türk müzeciliğinin onun için yapabileceği tek şey ise onu saygıyla selamlamaktır.
Yazarın Tüm Yazıları