Güncelleme Tarihi:
İnternetin hayatımıza soktuğu kavramlardan biri de mail (ben bu ifadeyi pek sevmediğimden Türkçesi olan e-posta tabirini kullanmayı tercih ediyorum). Kelimenin tam anlamı mektup olarak Türkçe'ye çevrilebilir. Zaten çevirenler de elektronik posta (e-posta) olarak çevirmişler. Bazı abuk sabuk teknoloji çevirilerinin aksine gayet başarılı bir çalışma olmuş. Neyse konumuz bu değil.
İnternetin yaygınlaştığı 2000'li yılların başında çalıştığım iş yerinde metin olarak verilen başlık ve spotları Photoshop üzerinde tasarım haline getiriyordum. Bu metinler önceleri kargacık burgacık bir el yazısı ile kağıda yazılırdı. Arkadaşları bunun elle değil de elektronik ortamda gönderilmesi gerektiği konusunda ikna etmem biraz zaman alsa da sonunda muradıma erdim (o zamanlar günümüzde pek bilinmeyen ICQ çok popülerdi ama bilgi işlem müdürümüzün ICQ kullanımı ile ilgili ciddi ön yargıları olduğundan bu iş için ICQ'yu kullanamıyorduk).
Eh ben muradıma erdim ama bu sefer de başka bir sorun ortaya çıktı: Teknolojiyi benim kadar özümsemeyen çalışma arkadaşlarımdan bazıları 'mail attım geldi mi' tarzında sorularla (ki günde 20-30 kere duyuyordum bunu) beni bunaltmaya başlamıştı. O zamanlar şimdiki gibi spam çılgınlığı yoktu. Yan masadan atılan e-postada en fazla 1 dakika içinde geliyordu. Eh gelde bunu konuya vakıf olmayanlara anlat. Bir süre sonra bu sorudan rahatsız olsam da artık duymamaya başlamıştım. Yapılacak bir şey yoktu elbette.
Köprünün altından çok sular aktı. Anlattığım hikayenin üstünden de 8 yıl geçti. Artık tek bir e-posta adresime günde yaklaşık 500 e-posta geliyor. Bunların %80'lik bir bölümü spam. Penis büyütücülerden, Xanax siparişlerine, çakma Rolex satmak isteyenlerden Afrika'da büyük bir şirketin bankada bloke olmuş parasını kurtarıp bana yüzde vermek isteyen(!) ama bunun karşığılında kendisine 1000 Euro göndermemi isteyen e-postalarla muhatap oluyorum.
Çoğunu tek tek silmek zorundayım. Çünkü arada gerçekten yazıştığım yurtdışı bağlantılarımın da bulunduğu e-postalar da bulunuyor. Spam yazılımlarının birçoğu ayıklama konusunda başarılı ancak riske atmak istemediğimden manuel yöntemlerle uğraşıyorum hala (belki güvenmem gerekiyor bir tanesine).
Yani günümüzde 'mail attım geldi mi' sorusu aslında pek de yanlış bir soru değil. E-posta gönderiyorsunuz ama karşı tarafın sunucularında bulunan bir güvenlik yazılımı sizi hooop diye spam listesine alıveriyor. Bu listeyi kontrol etmeyen ya da göremeyen (bazı şirket sunucuları kullanıcıya bu maillerin ulaşmasına bile izin vermiyor) kullanıcılar için yapılacak bir şey yok. Ya telefon açıp konuyu hatırlatacaksınız ya da içinizden karşı tarafa kızıp 'artık beni kaale almıyor' diye hayıflanacaksınız.
Sonuç ne olursa olsun günümüzde spam çılgınlığının yaşandığı bir gerçek. Bu sektör milyonlarca doların döndüğü karlı bir iş alanı haline geldi. Hatta bazen posta kutuma düşen '60 bin kişilik e-posta adresi X lira' mektuplarından da bunun anlamak mümkün. Adamlar resmen spam listesi satıyorlar.
Spamdan kurtuluş da pek kolay değil. Sağa sola e-posta adresinizi yazarken dikkatli olmak, bir foruma ya da açık bir alana mail adresi verirken '@' işareti yerine 'at' yazmak bir çözüm. Ayrıca birden fazla kişiye e-posta gönderirken bu adresleri 'to' yerine 'BCC' kısmına yazmak en mantıklısı. Yoksa 50 kişinin e-posta adresi siz farkına bile varmadan spamcıların eline düşüveriyor. Tabi ne yaparsanız yapın spamcıların sizi bulmasını engellemek biraz zor. Sırf bu iş için üretilmiş ve internette gezen botlar var. Bunlar internet sitelerine girerek e-posta adreslerini topluyorlar.
Mail attım geldi mi? demeyin ama attığınız bazı e-postaların internetin karanlık delhizlerinde kaybolabileceğini de unutmayın.