Güncelleme Tarihi:
Ünlüler seçim meydanlarında, TV ekranlarında, gazete köşelerinde, manşetlerinde, birbirlerine söylemediklerini bırakmıyor, karşılıklı davalar açılıyor, kılıçlar şakırdıyor. Sıradan insanlar da bile, 'biri bizi gözetliyor biri bizi dinliyor' endişesi var. Ülkemiz şimdiye değin böyle bir karmaşa yaşanmadı. Anlı şanlı müteahhitler, siyaset adamları ve yakınları, kutular, kasalar, saatler her şey ortada, olanlara şaşırıp kalıyoruz, muhterem annelerimiz tehlikede. Sevgiliniz olabilir veya evli olmanıza rağmen başka bir aşk ilişkisi de yaşıyor olabilirsiniz, bu eşin ve yakınların hariç kimseyi alakadar etmez sıradan insanlar için, işin içine siyasi rakibiniz girerse alakadar ediyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Peki, bunları kim yapıyor? Birileri paralel devlet diyor, devlet güçlü, siyaset güçlü fakat yinede kimse yapanları bulamıyor ve bulacak gibi de gözükmüyor, Türkiye'nin talihsiz gündemi: (Hiç bir şeyden çekmedi dünyada, Nasırından çektiği kadar, Günahkâr da sayılmazdı, Yazık oldu Süleyman efendiye, Orhan Veli)
Bilgi ve teknoloji çağının cilveleri deyip geçemeyiz bunlara. Küreselleşen dünyada ülkeler bilim ve teknoloji bağlamında kıyasıya yarışıyor her kes birbirine rakip. Türkiye ne yapıyor? Beş yüz bin volt gerilim, kavga ediyor, Kabataş iskelesinde filim çeviriyor. Ülkemizde bu rekabete katılacak bilgi birikimin varsa 21'inici yüzyılda, ister başını ört ister aç, bir şeyler olabilirisin; yoksa gemini yüzdüremezsin, daha da kötüsü, birisi çıkar emir verir sana, gemini çek der limana, bir şey yapamazsın, umarım olmaz. Osmanlı sultanına, hünkârım gemini çek dediler çekti, elinden bir şey gelmedi, İstanbul limanı İngiliz kontrolüne geçti, neyse ki ATATÜRK gibi özü sözü doğru kahraman bir lider çıktı da, dünya denizlerde bu gün gemilerimiz yüzüyor. İstanbul limanına yabancı bandıralı gemiler yük indirip bindiriyor, kontrol işgal kuvvetlerinde değil bizde. Birileri hala ağzına ATATÜRK sözcüğünü alamıyor! Koskoca bir hayret!
Toplum, özellikle gençler, kendisini küresel rekabete hazırlayacak eğitim talep ediyor devletten, devlet ne yapıyor buna karşın, koskoca bir hiç. Eğitim politikasını milli olmaktan çıkarıyor, bakanların anlayışlarına göre değişen bir yazboz tahtasına dönüştürüyor. 4+4+4, kıyafet, dershane gibi gereksiz işleri görev biliyor. Tablet bilgisayar ihalesi yapıyor ve çağdaş eğitimi sağladım sanıyor, cahillik para ile değil bedava. Böyle olmaz diyenlere saldırıyor, vatan haini ilan ediliyor. Aslanım kendin yapabiliyor musun bu tabletleri? Yanıt verebilir misin bu soruya? Fatih İstanbul'u kendi ordusu ile zapt etti. İthal ordu kullanmadı; onun için İstanbul'u alanlara tarih evladı fatihan dedi.
Üniversitelerinin kaçında yarı iletken teknolojisinin olmaz ise olmazı, temiz oda var. Japonya'da böyle bir laboratuarı ziyaret ettiğinde, ayakkabından saç teline kadar özel kıyafet giydirirler ve bir de poz verdirirler insana, var mı senin ülkende böyle laboratuarlar? Sen ondan söz et. Litografi tekniklerini bilen kaç uzmanın var? işlemcileri, mantık devrelerini, kondansatörleri, yani donanımı (hardware) veya yazılımı (software) yapabiliyor musun? Yapabiliyorsan işte o zaman gemisini yüzdüren kaptan derler sana. Bunları dert etmeyip film senaryoları yazıyorsan, bu gemi yüzemez aslanım yirmi birinci yüzyılda. Orhan Velinin ünlü şiirindeki gibi' Neler yapmadık bu vatan için, Kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik' şiirini söyler tarih.
Bilgi çağında eğitim, bireyleri küreselleşen ekonominin değer üreten elemanları haline getirmek için yapılıyor. Küreselleşme bilgiyi üreten, depolayan, ulaşan, dağıtan, kullanan profesyonellere iş veriyor. Dünya bilenler ve bilmeyenler olarak ikiye ayrılıyor, bilenler efendi bilmeyenler çağının yeni kölesi. Peki, bu tabloda gençlerimizin yeri ne olacak? Önce öğrencilerin anaları ve babaları kendilerine, her şeyin şeffaf bilginin çok para ettiği küresel pazarda, çocuklarımızın geleceği ne olacak sorusunu sormalıdır. Türkiye gençlerine küresel dünyada yeni fırsatlar yaratmak zorundadır. Oğluna veya kızına devlet verdiği eğitim ile yalnız Türk kimliği değil bir dünya kimliği kazandırmak zorundadır. Bakan çocuklarının böyle bir zorunluluğu yok. İki milyara yakın beyaz veya mavi yakalı emekçi küresel pazarda rol almak için yarışıyor, çocukların ve torunların bu yarış içinde yer alacak, müthiş bir rekabet. İşsizlik gibi sosyal problem dahi insan sermayesini yani eğitimli insan sayısını artırarak çözülüyor. Fazıl Say gibi insanları aşağılamakla değil.
Zamanın en değerli meta olduğu küresel pazarda sen en hızlı iletişim ortamı internete, her ne gerekçe ile olursa olsun, sınırlama getirirsen pazar seni dışlar. Büyük küçük her şirket, sahipleri ister MÜSİAD ister TÜSİAD üyesi olsun, yaşamak için kendilerini küresel ekonomiye eklemlemek zorundadır, siyasi tercihler değil yenilikçi özgün fikirler şirketinizi pazara taşır. Berlin Duvarını özgürlük talepleri yıktı, gezi mantığını kavrayamayanların ördükleri duvarlar bu yükü kaldıramaz. Sosyal medya kendi teknolojisini, kendi dilini, kendi mizahını, kendi kültürünü ve kendi sosyolojisini kendisi yaratıyor ve yaratmayı sürdürecek bunun karşısında hiç bir güç duramaz.