Güncelleme Tarihi:
Einstein denklemlerinin bazı çözümlerinin zamanda yolculuğa izin verdiği fark edilince, önceleri bilim kurgu yazarlarının ilgisini çeken zaman yolculuğu sonraları Stephan Hawking, Richard Gott, Kip Thorne, İgor Navikov, Tipler, Brian Geeen gibi tanınmış bilim insanlarının ilgi alanına giriverdi. Ciddi bilimsel dergilerde zamanda yolculuğunu kozmik koşullarını tartışan makaleler bir biri ardına yayınlandı günümüzde de yayınlanıyor. Konuya filozoflarda zamanın var olup olmadığı gibi ontolojik tezler ile katkı yaptılar.
İranlı bir mucidin zaman makinesi yaptığına dair bir haber çıkmış basında, ben rastlamamıştım. Bunun üzerine Haber Türk TV den zaman yolculuğunun tartışılacağı programa davet edildim. Ankara'dan katıldım. Bir deli bir kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramazmış hesabı bizde bu aklı evvel İranlının haberine takıldık, ciddiye aldık tartıştık. Umarım izlenme tatmin edici olmuştur. Altı katılımcıdan ikisi fizikçi ve biri felsefeci diğer katılımcılar herhalde genel kültür uzmanları idi, kendilerini tanımam. İranlı mucitten geri kalmadık, katılımcılardan biri ilginç bir zaman makinesi şeması gösterildi, içimden makineye binip yirmi ikinci yüzyıla gitmek geldi. Çok ateşli tartışmalar ve kızgınlıklar yaşandı, kimi katılımcılar zamanda yolculuğa çıkmış gibi heyecanlandılar, seslerini yükseltiler, neden anlayamadım. Tartışmayı yöneten sunucu müdahale etmek durumunda kaldı. Kimi katılımcılar rüya zamanı gibi tanımlar yaptı, kimileri evrende mutlak tek ölçülebilen fiziksel büyüklüğün ışık hızı olduğunu kabul etmedi. Bir diğer katılımcı elli sene önce yazılmış hiç bir fizikçinin ve kozmolojiktin ilgisini çekmeyen ve bu konu ile ilgili literatürde yer almayan kehanet içerikli bir kitabın her şeyi doğru söylediğini iddia etti veya ben öyle anladım. Richard Gott da dâhil bu konuda kafa yormuş uluslararası literatüre katkı yapmış bilim adamlarının modellerinin kayda değer olmadıklarını minikleri ile belili etti. Genel göreliliğin eşdeğerlik ilkesine pek itibar etmediler, bir şeyler söylediler, tabii böyle hikmetler karşısında bir teorik fizikçi olarak söyleyecek fazla bir şey bulamadım. Bunun üzerine zamanda yolculuk olasılığını bu ekrana yansıtmaya karar verdim. Art arda yazacağım makaleler ile sizi bu geyik muhabbetine davet ediyorum, beni kırmayın.
Zaman nedir, uzay nedir gibi ilk anda insana basit gibi gelen soruların yanıtları, sanıldığı kadar basit değildir. Zaman ve uzayı, üzerinde derinlemesine düşünmeden, günlük deneylerimizden kaynaklanan alışkanlıklar ile anlamışısızdır. Kolumuzdaki saate bakar, '15.30' veya İstanbul'un gökdelen ormanına bakıp bakıp ' Ne kadar yüksek binalar' der, uzayı bu mekân sanırız. Her iki yargıda bulunurken zaman ve uzayı bildiğimizi düşünürüz; aksini düşünmeyiz. Zaman nedir uzay nedir sorusunu gereksiz buluruz. Yerküre üzerinde tik takı saniyeyi vuran sarkaçlı saat, Ay üzerindeki saniyeden daha uzun sürede tik taklar. Buradan yerküre üzerine zamanın aydan daha hızlı geçtiği şeklinde bir garip sonuç çıkar. Zaman hangi saate göre belirlenecek bilemeyiz, işte böyle durumlarda aklımız başımıza gelir.
Nafile durdurmak isteyişim geçen saniyeleri;
Akıp gidiyor zaman.
Geceye ‘DAHA YAVAŞ’ deyişim boş; tan yeri
Ağaracak birazdan.
İnsan için liman yok
Sahil yok zaman için
O geçer biz çökeriz.
Alphonse De lamartine
Çeviren: Yaşar Nabi Nayır
Uzay ve zaman evren ile ilgili tüm bilgilerin bir zorunluluğudur. Bir uçağın hareketi, İstanbul güzelliği veya Osmanlı tarihi veya Arap baharı, uzay ve zaman içinde belirlidir. Dolayısıyla tüm doğal ve sosyal olaylar uzay zaman ikilisi ile tanımlıdırlar.
Ne zamanı nede uzayı, göremeyiz, koklayamayız, işitemeyiz, dokunamayız, tadamayız, yani duyularımızla fark edemeyiz; ancak bilincimizde bir yerde hem uzay hem de zaman vardır. Onu sanat, bilim, ahlak, devlet gibi kavramsallaştıramayız. Buna rağmen düşüncelerimizi ve yargılarımızı zaman ve uzay içinde kurgularız. Zaman ve uzaydan bağımsız bilgi üretim olanağı yoktur, zamanı anlamadan zamanda yolculuk anlaşılamaz.
Hakkında bu kadar az şey bildiğimiz halde toplumların, bireylerin ve olayların geçmiş ve geleceğinin baş aktörü olan zaman ve uzay nedir? Sadece ölçülebilen birer fiziksel büyüklük müdür?
Bilimin Özellikle fiziğin ve felsefenin uzay-zaman anlayışı toplumun gündelik anlayışından farklıdır. Zaman ne saatimize baktığımızda akrep ve yelkovanın gösterdiği sayılar kadar basit, nede uzay içinde yer aldığını sandığımız caddelerden, sokaklardan ağaçlardan, dağlardan, denizlerden ibarettir. Çevremizde gelişen doğa olaylarını, örneğin evren ve yaradılışı, ancak uzay-zaman ile bir çerçeve içine oturtabiliriz. Uzay-zamanı anlamadan bilim veya felsefe yapmak, uçsuz bucaksız bir okyanusta küreksiz bir tekne ile bir liman aramaya benzer.
Zaman, duyulardan edinilen deneyimlerden türetilen bir bilgi değildir. Tüm duyularımızdan soyutlanmış olarak kazandığımız bir farkındalıktır. İnsan zamanı sezdikten sonra, ardışıklığı veya farklı iki noktada meydana gelen olayların aynı anda meydana gelme şartlarını, yani eşanlılığı düşünebilmiştir. Eş anlılık, ışık hızının evrende tek mutlak büyüklük olmasının sonucu olarak tanımlanır. Duyularımızla ne eşanlılığı nede zaman ardışıklığını algılayabiliriz, ancak içimizde zamanın geçtiğine veya aktığına dair bir sezi varsa bunları düşünebiliriz. Geçen nedir veya akan nedir diye bir soru ile karşılaştığımızda şaşırır kalırız.
Bilim zamanı, doğa olaylarını modelleyen fizik, kimya ve biyoloji kanunlarının iskeleti olarak görür. Newton mekaniğine göre zaman, kendisinden başka hiç bir büyüklüğe bağlı olmayan, yani hiç bir koşul altında değişmeyen mutlak bir büyüklüktür. Bu metafizik bir iddia olmaktan çok bir kabuldür. Zamanın mutlak olduğunu ileri sürmek onun bir nesne olduğunu kabul etmektir. Nesneler ise kendisini oluşturan elemanların bütünüdür. Zaman bir nesne ise onu oluşturan eleman nedir? Zamanı bir nesne gibi düşünmek doğru değildir. Zamanın ileri geri taşınmasında, sadece ardışıklığı söz konusu olur. Tanımın temelinde birbirini tamamlayan iki kavram yatar. Birincisi zaman ilerlediğine göre bu ilerleyişi sağlayan art arda gelmenin, ikincisi ise eşanlılığın mutlak oluşudur. Evrende ölçülebilen tek mutlak fiziksel büyüklüğün ışık hızı olduğuna itiraz yoksa eşanlılık ve ardışıklığının ne anlama geldiği açıktır. Newton üzerinde fazla düşünmeden mutlak zaman ve mutlak uzay öngörüsünü tanrı öyle istiyor diyerek işin içinden çıkmıştır. Hem tanrı hem de Newton olmasına rağmen mutlak uzay ve mutlak zaman kavramları, dönemin koyu dindar Hıristiyan bilim adamları ve felsefecilerince kritik edilmiştir. Einstein kuramı zamanı gerek felsefi gerekse fizik bağlamında tanımlamıştır, zamanı matematikselleştirmiştir.
Gelecek, bizim için belli bir anda var olan sonra geçmişe karışandır. Şu an bizim için İskender, Itri, Mozart veya 2150 sensinde doğacak olan bir yazar var olan diye nitelendirilebilir mi? İçinde yaşadığımız anda var olanı, gözümüze gelen ışık ile algılarız ve var olduğuna karar veririz. Bu karardan sonra var olan bizim için bir gerçektir. Makaleyi okurken gördüğünüz ekran bir var olandır: yani bir gerçektir. Şu an sizin gerçek listesine yazdığınız her olay her nesne, hemen sonra geçmişe ait anılar listesinde yer alır. Ay'a baktığımızsa 1,3saniye, güneşe baktığımızda 8 dakika önceki halini görürüz. Yerküreden bir ışık yılı (ışığın bir yılda aldığı yol=IY=86400saniye.365.300000km/saniye, yaklaşık olarak 9,5 trilyon kilometre ) uzakta bulunan bir gök cisminden gelen ışık, bize gök cismine ait bir sene önceki bilgileri getirir. Teleskoptan böyle bir gök cismine bakarken onun bir sene önceki halini görürüz, yani bir anlamda geçmişi gözlemiş oluruz. Eğer Radyo teleskoplara bakmasını biliyorsak evrenin milyar yıl önceki halini görebiliriz. Buna zamanda yolculuk demek veya dememek size kalmış bir şeydir.
cengizyalcin1934@gmail.com