Güncelleme Tarihi:
Marduk dünyaya felaket getirmeyecek. 2011’de, sanki gelecekten haber verme yetileri varmış gibi bir takım insanlar, âlimane tavırlar ile neler, neler olacak dediler. Hiçbir şey olmadı. Şimdilerde onlardan çıt çıkmıyor. Alışılmıştan farklı bir konumda bir ay tutulması oldu. Gökyüzü haritaları zaten bunun böyle olacağını söylüyordu. Olan buydu. O oyun bitti, aynı gösteri şimdi başka türlü tekrarlanıyor, TV ekranlarında 2012’de neler olacak, onları anlatıyorlar. Bir sürü ipe sapa gelmez iddia ortaya atıyorlar. İnsanları bıraktılar, ülkelerin falına bakmaya başladılar. 21 Aralık 2012 de kıyamet kopacak dünya batacak diyenler bile var, nereye batacaksa. UFO takıntısı olanlar henüz piyasaya çıkmadı, kıyamet koparsa UFO’larda ortadan kalkar diye korkuyorlardır her halde.
Popüler kültür, baÅŸta Hollywood olmak üzere, bu ÅŸamataya balıklama daldı. Kitaplar makaleler yazıldı, ilgide gördü. Toplum genelde ÅŸok edici olaylar yaÅŸamaya ve haberler duymaya ve onları kendince yorumlamaya eÄŸilimlidir. Bu eÄŸilim ekonomik getirisi olan ciddi bir sosyal piyasa oluÅŸturur. Popüler kültürün belirleyicisi Hollywood’un bu eÄŸilimi görmemesi mümkün deÄŸildir. Ünlü yönetmenlerinden Ronald Emmerich genelde destansı felaketleri görsel ve iÅŸitsel efektler ile zenginleÅŸtirerek gürültülü filimler yapmaya çok meraklı bir yapımcıdır, fırsatı kaçırmadı hemen Marduk ile kanka oldu. 2012 filmi ile Maya efsanesini dünyanın sonunu getirerek pazarladı. Senaryoya göre, yerkürenin iç katmanlarında meydana gelen nükleer patlamalar ve kozmik enerjinin dünyaya odaklanması her ÅŸeyin somunu getiriyor, tabi inanırsanız. Bilim-kurgu roman ve filmlerini, yıldız savaÅŸlarında olduÄŸu gibi, doÄŸa yasalarına bir aykırılık yoksa toplum tutuyor. Kaptan Kirk aradan bu kadar zaman geçmesine raÄŸmen hala belleÄŸimizde yaşıyor, yeni kaptan yolda. Ä°nsanlar kendilerinin aptal yerine konulmasını istemiyorlar. Bir fizikçi olarak palavra atmanın da bir sınırı olması gerektiÄŸine inanıyorum. 2012 ‘de Dev dalgalar Himalaya doruÄŸundaki Budist tapınağına kadar yükseliyor yüzme bilmeyen rahip boÄŸuluyor ve senden buna, kısa bir süre de olsa, inanman bekleniyor. Vatikan’daki kubbe yıkılırken papa ‘Ey kutsal ruh neler oluyor? Diye ÅŸaÅŸkınlık geçiriyor. Mekke’de bu kıyametten nasibini alıyor.Â
  Â
Antik kültürler dünyanın sonu hakkında farklı senaryolar yazmışlardır. Babil’e göre evren yedi gezegenin temsil ettiği cennetten meydana gelmiştir. Aşk ve savaş tanrıçası İshtar cennetin hanımefendisidir. Babil kulelerinde gezegenleri gözleyen gökbilimciler ve din adamları cennet ve Dünya arasındaki iletişimi sağlamakla görevlidirler. Onlara göre, kuleler öylesine soyludur ki evren, oradan tanrının yarattığı şeklinde görülür. Bu kutsal işleve insan aklının ermeyeceğine, bunun sadece dinsel mitolojiler ile açıklanabileceğine inanmışlardır. Bu devirde bilim ve akıl iç içedir. Bu anlayış İmamı Gazalinin(1058-1111 ilmi-kelam kurucularından insanın aklı ile bulduklarına şüphe ile bakan felsefi akım, Gazali nedensellik ilkesinin akli olmadığı iddiasıdır) akılcı filozoflara (Meşai okulu, Farabi, İbni Sina gibi Aristo ve Eflatunu İslam düşünce spektrumuna sokan düşünürler) yönelttiği eleştirinin bir benzeridir. Ancak buradaki inanç bir eleştiri değil bir yetemezliktir.
Sümerliler evreni kendilerinden sonra gelen kavimler gibi dinsel söylencelere dayandırmışlardır. Tarihte ilk yaradılış fikri belki de Mezopotamya insanının aklına gelmiştir Mitolojiye göre yaradılış (Enuma Elish)(en yukarda anlamına gelir) karmaşadan(kaos) düzenin (cosmos) çıkması ile meydana gelmiştir. Bu söylencenin çok daha eski Sümer mitolojisindeki Gılgamış destanından (M.Ö 2000) esinlenerek yaratıldığına inanılır. Güneşin oğlu Mezopotamya tanrıların tanrısı Marduk, evrende kaosun etkin olduğu dönemde henüz dünyaya gelmemiştir. Sellerin, fırtınaların, şimşeklerin yeri göğü kapladığı bir dönem yaşanmaktadır. Marduk karmaşaların tanrıçası şeytan Taimatı mağlup eder gücü eline geçirir tüm düzensizliklere son verir gezegenleri düzenli hareket etmekle görevlendirir, yıldızları düzene sokar ve takvimi oluşturur. Doğuda ve batıda Güneşin girip çıktığı kapının kilidini kimsenin açamayacağı, şekilde yaptırmış, Ayı Dünyaya bağlamıştır. Babilliler geçmişi gelecekten ayırt eden bu söylence ile zamanı tanımışlardır. Yıldızların, gezegenlerin Ay ve Güneşin insanların iyiliği için güçlü tanrı Marduk tarafından gök-kubbeye yerleştirildiğine inanmışlardır. Gök cisimlerinin görevi gelecek hakkında bilgi vermek, zamanı ayarlamaktır. Gece ve gündüz sürelerinin değişmesini ifade edebilmek için karmaşık sistemler kullanmışlardır. Zaman tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar, birbirini takip eden periyodik olayları gözleyerek ölçülmüştür. Sümerlilerin periyodik bir hareket olan Ay’ın gökyüzünde görünüp kayıp olmasına dayanarak geliştirdikleri takvim 12 aydan oluşur. Birbirini takip eden 29 veya 30 günden oluşan senede,354 gün vardır. Her 8 senede bir seneye bir ay eklenir. Bu hesapları gerçekleştirmek için daireyi 360 parçaya bölerek açıyı ölçen bir birim geliştirmişlerdir. Dolayısıyla zamanı ve zamana dayalı olarak takvim fikri Sümerliler bulmuştur.
Zaman evreni kavrayabilmenin ve bir model tasarlayarak temsil edebilmenin ilk şartıdır. Bu şartı Mezopotamya aklı bulmuştur.
Antik maya kültüründe de benzer efsaneler vardır. Şimdi antik efsanelere ve gizemlere atıf yaparak filimler ve romanlar yaz