Süper hava topu ligi

Süper Lig’in 420 maçlık bu fantastik sezonunun ilk 30 müsabakasını tamamladık. İlk 20 gün itibariyle sanırım en fazla öne çıkan detay, penaltı tartışmalarının fazlalığı oldu. 30 maçta 11 penaltı golü var ama onun 2-3 katı kadar pozisyonu da tartışıp durduk yine.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz günlerde bir okur dostumuzdan gelen bir e-posta, tam da bu yaraya parmak basıyordu: “Premier Lig’de-La Liga’da bu kadar çok penaltı tartışması olmazken, Süper Lig’de hemen her maçta neden ceza alanında bir ya da birkaç gri pozisyon yaşanıyor?” diye sormuş okurumuz. Tabii ki bunun birden fazla sebebi var: Sert, mücadeleci, göğüs göğse çarpışma ağırlıklı bir turnuva olmamız... Süper Lig’e gelen çoğu sporcunun mert oynamayı bırakması... Herkesin düzene uyup ucuz penaltı kovalaması gibi... Ancak bence bunların hepsinden daha fazla öne çıkan unsur şu: Süper Lig maalesef, çoğunlukla havadan oynanan bir lig. Yani bu oyunun orijinal ismi ‘ayaktopu’ ama burada adeta bir ‘hava topu ligi’ oynanıyor. Özellikle de ceza alanına topun yerden girişi nadir... Şunu çok merak ediyorum doğrusu: Süper Lig’de ceza alanına gelen topların kaçı yerden, kaçı havadan giriş yapıyor o bölgeye? Belki OPTA verebilir net yanıtı. Benim gözlemim, topun ceza alanına (Büyük liglere nazaran daha fazla) havadan, serseri biçimde girdiği yönünde.

Haberin Devamı

ARTIK BİR ŞEYLERİ DEĞİŞTİRMEK LAZIM

Süper Lig’de ceza alanına toplar ağırlıkla yukarıdan, serseri ortalar neticesinde girdiği için olağanüstü sayıda hava topu mücadelesi, bunun sonucu olarak da lüzumundan fazla itme-tutma-çekme ve elle oynama yaşanıyor. Kural kitabı zaten gri alanlarla dolu. Süper Lig de adeta bir hava topu turnuvası olunca grilik artıyor, netlik azalıyor. Hakemlere insan üstü bir yük biniyor doğal olarak. Şu anda ister istemez zihninizden şu soru geçiyor olabilir: “Tamam da bunun çaresi ne? Süper Lig’de oyuncu kalitesi buysa, yerden harikalar yaratamıyorlarsa, top da yüksekten oynanıyor doğal olarak”. Haklısınız, belki bugünden yarına bu arızayı tamir etmek mümkün değil. Ancak hazır Süper Lig’e Ömer Erdoğan’lar, Çağdaş Atan’lar, Şenol Can’lar, Bayram Bektaş’lar, Nobre’ler girmişken, teknik adamlardan başlayarak bir şeyleri değiştirmeyi denemek lazım artık. Yok mu aranızda bir Martı Jonathan Livingston? Herkes belli bir seviyede uçarken, yok mu daha yükseğe uçmaya, takla atmaya cesaret edecek birisi?

Haberin Devamı

ORTA YAPMAYI YASAKLAYIN

Tabii ki bu mesele altyapıyla da doğrudan ilintili. Bir sporcu 18-19 yaşına kadar gördükleriyle ciddi biçimde kodlanıyor, üstyapıda ona yeni bir şey öğretmek kolay olmuyor. Ancak biz de hangi problemle karşılaşırsak karşılaşalım, suçu altyapıya atıp çıkıveriyoruz işin içinden! Gasperini’nin Atalanta’daki öğrencileri sanki çok mu kolay öğrendiler yeni şeyleri? Onlar direnmediler mi Gasperini’nin önerdiği çağdaş metotlara? Ama Gasperini başardığına, orta yaşlı adamları değiştirmeyi becerdiğine göre demek ki öğrenme altyapıda bitmiyor, öğrenme hayat boyu. Süper Lig’e yeni giriş yapmış, yepyeni pırıl pırıl teknik adamlara açık bir mektuptur bu: Gelin, siz şu klişe düzene uymayın. Yeni bir şeyler deneyin, sürüden ayrılın. Ufacık darbede kendini yere atan oyuncunuzu siz cezalandırın. Basit penaltı arayanı önce siz kınayın. Şu topu hep havadan değil de, biraz da yerden oynamayı deneyin. Takımınızı sadece hava topu almaya yönelik değil, biraz da ayağına mahir adamlarla kurun. Haftada 1-2 antrenmanda orta yapmayı yasaklayın mesela! Gözlemleyin bakalım, nasıl bir futbol çıkıyor ortaya. ‘İyi mücadele ettik’ten farklı bir şey söyleyin artık... “Yenemiyorsan yenilmeyeceksin” mantalitesiyle küme düşülebileceğini kavratın sporcularınıza. Marketten elma çalmakla rakibinden taç çalmanın bir farkı olmadığını belletin. Siz değişirseniz, inanın ülke futbolunda da bir kırılma yaratacaksınız.

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları