Paylaş
Sezonun neredeyse yarısını devireceğiz, sadece 7 maç golsüz tamamlandı. 6 puanlık marjda tam 7 takım nefes nefese 15’inci haftaya giriyorlar. İngiltere ve Fransa’da 6 puanlık marjda sadece 1, Almanya’daysa 2 takım var mesela.
DAHA DENGELİ BİR LİG
Üstte çok sayıda iyi takım olduğu gibi, altta da kopma yaşanmıyor: Üç galibiyetin altında kalan yalnızca 1 takımımız var, bu sayı İngiltere’de 4, Almanya-İtalya’da 3... Premier Lig’de 9, Serie A’daysa 7 takım maç başına 1 gol ortalamayı bulamamışlar. Bu sayı da Süper Lig’de sadece 2... Sonuncusu Karabük, yüzde 51 topla oynama ortalaması yakalamış. Osmanlı ve Konya, (aynen GS ve FB gibi) maç başına 13 şut ortalamayla oynuyorlar.
İnanılmaz dengeli bir sezon yaşanıyor Türkiye’de. Sanırım ligimizin 3 puanlı ve 18 takımlı modern döneminin en az puanla şampiyonluk rekoru da bu sene gelecek. Belki de ilk kez 70 puan barajı aşılamayacak. Lig son derece rekabetçi. Oyun kalitesi de yükselişte. Ligin kalitesi uluslararası arenada da neticeye yansıyacak. Ligi bu yolundan sekteye uğratabilecek bence birkaç küçük engel var, onları da halledersek önümüz gerçekten açık.
1- TV GÖRÜNTÜSÜ İLE CEZA ŞART
ÇOK üzülerek söylüyorum, yeryüzünde en fazla aldatma odaklı sporcu yaşayan ülke burası. Hakemin yüzüne mırın kırın edip, adam sırtını döner dönmez küfretmeye başlayan; ama iş kendini anlatmaya gelince mertlikten ve adamlıktan söz eden bir garip iki yüzlülük. Böyle genetiği olan bir lige, TV görüntüsüyle ceza şart. Aksi düşünülemez. Ancak video görüntüyle cezanın sınırları doğru çizilmeli.
Öncelikle TV görüntüsüne başvurmak için, hakemlerin pozisyonu görmediğine emin olmalı. Ancak 4’ü de pozisyonu tümüyle kaçırdıysa TV görüntülerine başvurulabilir.
Premier Lig, bu tarz durumlarda pozisyonu 3 farklı eski hakeme izletiyor. Hakemler bağımsız olarak (ayrı ayrı) pozisyonu izleyip, görüşlerini kurula ayrı ayrı bildiriyorlar. Eğer üç hakem de oybirliğiyle “kırmızı kart gerekirdi” diyorlarsa disiplin kurulu sporcuyu cezalandırıyor. Oybirliği yoksa ceza da yok. Önceki hafta Lukaku’nun salladığı tekme sahadaki hakemler tarafından kaçırıldı, ancak görüşü alınan 3 kurul üyesi, “kırmızı kart” konusunda oy birliğine varamayınca Belçikalı ceza almadı. Bence bu yöntem gayet adil.
2- ALDATMAYA AĞIR CEZA GELMELİ
Bu ülkede futbolcuların belki de en büyük sorunu, rakipten bir taç çalmakla, marketten elma çalmanın aynı şey olduğunun bilincinde olmamaları. Âdi bir taç atışı için bile, topun kendilerinden çıktığını yüzde yüz bildikleri halde yüzleri kızarmadan ellerini kaldırmaları.
Madem sosyal medyada din-iman-ahlak propagandası yapmakta üstlerine olmayan bu adamlar, taç hırsızlığından vazgeçmiyorlar; o zaman bu davranışa ağır yaptırımlar uygulanmalı. Bir ay önce Everton’lı Niasse, ceza alanında kendini atıp penaltı almaya çalıştığı için FA tarafından 2 maç cezalandırıldı. Bizim de artık aldatma karşıtı bir döneme girmemiz gerek. Ülke futbolunda bir, ‘dürüstlük hareketi’ne ihtiyacımız var acilen. Aldatan, aldatmayı deneyen oyuncu doğrudan 2 maçla cezalandırılmalı.
3- HAKEM NESLİ DEĞİŞMELİ
ELBETTE sadece sporcularda değil, adalet ancak ve ancak pürüzsüz adalet dağıtma niyetinde olanlarla sağlanabilir. Siz 4 dakika uzattığınız maçı 93:10’da bitirirseniz, sporcuyu adil olduğunuza inandıramazsınız. Sayın Namoğlu, bu skandalla ilgili bir açıklama yapacaktır umarım.
Neyse ki alttan çok temiz bir hakem nesli geliyor; Ümit Öztürk geliyor, Umut Meler geliyor, Y. Kemal Uğurlu geliyor. Biraz daha süratli değişmeli şu hakem jenerasyonu. Biraz daha hızlı gelmeli şu yeni nesil. “Türk futbolunda dürüstlük hareketi” onların da mert ve âdil yönetimiyle başlayabilir ancak.
Paylaş