Paylaş
Şampiyonlar Ligi tarihinin en başarılı takımı Real Madrid, 2017 ve 2018 finallerine aynı 11’le çıktı. 2018 final 11’inde yeni transfer yoktu, 2 yıllık oyuncu yoktu, 3 yıllık bile yoktu. Real Madrid’in Kiev’deki 11’inden Ramos 13, Marcelo 11, Ronaldo ve Benzema 9, Varane 7, Modric 6, Isco, Casemiro ve Carvajal 5, Navas’la Kroos da 4 yılı tamamlamış kulüp aidiyeti olan futbolculardı. Tarih, son 5 yılda 4 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazanan bu ekibin sırrını bence ‘aidiyet’ olarak yazacak.
CIES’in 2018 Kasım ayında yayınladığı rapora göre, ‘aidiyet’ departmanında en sorunlu turnuvalardan biri biziz maalesef... 2008-2018 arasında Süper Lig’de mücadele eden sporcular incelendiğinde üzücü bir sonuç karşılıyor bizi: Süper Lig’de 10 yıl boyunca yer alan tüm futbolcuların ortalama yüzde 48’i, o yıl kulüplerinde ilk sezonunu geçiren oyuncular. Yani kabaca Süper Lig’deki her kulüp, her yıl, kadrosunun yarısını değiştiriyor. Bu oran, aynı 10 yıllık periyotta Bundesliga’da yüzde 31, Ligue 1’deyse yüzde 33 olarak gerçekleşmiş.
Avrupa sathındaki 31 ligi inceleyen CIES raporundaki bir başka üzücü veri de altyapıyla ilgili: Süper Lig, kulüpte yetişmiş oyuncu kullanma konusunda kıtanın en kötü sicillerinden birine sahip. Bu sezon Süper Lig’de ‘kendi kulübünde yetişmiş’ futbolcu oranı %8,6. Bu oranın alım gücü bizim birkaç katımız olan Fransa’da yüzde 19, İspanya’da %18, Almanya’da yüzde 15 olarak gerçekleşmesi tablonun vahametini artırıyor. Ülkece sabırsızız. Futbolda istikrara değer vermiyoruz. Futbolcularımız gereğinden fazla mobil. İstikrarsız Anadolu takımlarının da kendi kentlisini ikna etme ihtimali çok zayıflıyor, yeni nesil çocuklar ya futbolu sevmiyor, ya da şehir takımını tutmuyorlar. Çünkü bugün gönül verdikleri, formasını aldıkları futbolcunun yarın hâlâ orada olma ihtimali çok zayıf.
Bursaspor ve Ertuğrul öyküsü, doğru örnek
Süper Lig, hem dünyanın en borçlu turnuvalarından biri. Hem de futbolcu başına ödediği 864 bin dolar ortalama maaşla, ayağını yorganına göre uzatmama konusunda ısrarcı. Ekonomik olarak belimizi doğrultmanın bir yolu da, kulüp aidiyetinden geçiyor, istikrardan geçiyor. Kulüp aidiyetini artırmanın yolu da, kendine özgü olmaktan, diğerlerinden ayrışmaktan...
Şu anda 7-8 yaşlarında, takım seçme aşamasında olan bir çocuğun, İstanbul büyüklerinden farklı bir takım tutması, Türk futbolunun gelecekteki kurtuluşu. Anadolu kulüpleri, kimlik çalışmasına her zamankinden daha fazla odaklanmalılar şu anda. Renklerini benzerlerinden ayrıştırmak, kendine özgü forma tasarlamak, orijinal bir marş, kulüp aidiyeti olan sembol birkaç futbolcu. Ancak böyle ikna edebilirsiniz 7-8 yaşındaki çocuğu.
Tabii Türkiye’de bu anlamda Eskişehirspor, Bursaspor gibi güzel örnekler de var. Bu hafta Bursaspor kaptanı Ertuğrul’u tribünle iç içe görmek mutluluk vericiydi. Ertuğrul, Bursaspor taraftarıyla beraber ‘çıldırt bizi bu sene yine’ tezahüratı yaptığında benim tüylerim diken diken oldu inanın.
Orijinal, kendine özgü, küfürsüz tezahürat. Kulüp aidiyeti olan sembol oyuncular. Orijinal hikâye. Yeni nesil ancak bunlarla çekebilirsiniz tribünlere.
Haftanın hocası: Emery
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada henüz M.United-Arsenal maçı oynanmamıştı, ama sonuç her ne olursa olsun Unai Emery’nin şimdiden Arsenal kamuoyunun kalbini kazandığı kesin. Geçtiğimiz günlerde Emery’nin PSG’de neden başarılı olamadığını araştırırken, şöyle bir iddiaya denk geldim: İlk sezonunda Emery ile bazı futbolcuları karşı karşıya getiren konulardan biri, İspanyol hocanın kulüpte sporculara nargile hazırlamakla görevli kişiyi işten çıkarmasıymış. Akıl alır gibi değil. Ama bu Y-Z jenerasyonunu tanıdıkça ben inanıyorum bu hikayelerin gerçek olduğuna.
Haftanın uyarısı
Beşiktaş’ın genç santrforu Güven Yalçın’ın çıkışı heyecan verici. En dikkat çekici özelliği de muazzam özgüveni. Ancak o özgüven, umarım Güven’i gelişime kapalı hale getirmez. Aklıma Jesus geliyor Güven’i gördükçe. Gabriel Jesus’un da aşırı özgüveni, gelişimine engel oldu zira.
Haftanın detayı
Fenerbahçe-Kasımpaşa maçında penaltı skandalını izlerken aklıma gelmiş, o gün yer kalmadığı için değinememiştim. IFAB’ın yakın gelecekte öngördüğü kural değişimlerden biri de, penaltıyı tek vuruşla kısıtlamak. Tamamlama ihtimalini ortadan kaldırmak. Böylece penaltı sonrası kargaşanın önünü kesmek.
Paylaş