Paylaş
San Marino, enteresan bir ülke. Futbol milli takımının, Türkiye’de çok ciddi bir sempatizan kitlesi var. Nisan 2004’te futbol tarihlerindeki tek galibiyeti Lihtenştayn’a karşı aldıklarında 33 bin San Marinoludan daha fazla Türk’ün o zaferi kutladığını söyleyebilirim rahatlıkla! Ancak sadece 61 kilometrekare yüzölçümlü bu küçük ülkenin adını biz sadece 9-0 yenildikleri milli maçlarla duysak da, onların çok daha dikkat çekici özellikleri var. Ve belki de bunların en önemlisi, birçok akademisyene göre Dünyanın en güçlü demokrasi anlayışına sahip olmaları. 500 yılı aşkın bir geçmişi olan Avrupa’nın en eski anayasası yürürlükte. Yürütme görevini iki yüzbaşı üstleniyor. Ve her altı ayda bir seçimler yenileniyor. Dünyada devlet başkanının bu kadar sık değiştiği başka bir ülke yok...
DEMOKRASi ŞÖLENi
Hafta sonu Galatasaray Kulübü’ndeki gelişmeleri izleyince San Marino’nun yüksek demokrasi anlayışı geldi aklıma doğrusu. Ülkede hâlâ demokrasinin bu denli güçlü hissedildiği, iradenin blok halinde tahakküm altına alınmadığı kurumlar olduğunu görmek gurur verici. Bu demokrasi şöleninden dolayı canı gönülden tebrik ediyorum Galatasaray Kulübü’nü.
Ancak Galatasaray’ın tüm başkanlarını adeta Demokles’in kılıcı gibi sürekli canlı tutan bu “idari ibra” kurumunun da birtakım soru işaretleri barındırdığını itiraf etmeliyim. Sanırım ilk olarak şu tespiti yaparsak yanılmış olmayız:
BAŞKANLAR ASLINDA 1 YILLIĞINA SEÇiLiYOR
Galatasaray’da başkanlar üç yıllık seçiliyormuş gibi görünüyorlar. Ama aslında 1 yıllık seçiliyorlar. Çünkü kongrenin mevcut yönetimi her sene idari ibrasızlık yoluyla indirme opsiyonu var. Acaba bu durumun süper demokratik avantajlarının yanı sıra, birtakım dezavantajları da olabilir mi? Her yıl görevlerine son verilme ihtimali olan yönetimler, uzun vadeli projelere imza atabilirler mi? Kulüp bu kadar sık başkan değiştirirse, bu idari ve mali bir istikrarsızlığa yol açar mı?
TEKNİK BOŞLUĞU GİDERMEK İÇİN 2 ÖNERİ
Galatasaray Kulübü ile ilgili şu önemli detayı da gözden kaçırmamak gerek: 19 Haziran 2021’de Galatasaray Lisesi’nde gerçekleşen genel kurulda geçerli 4 bin 708 oyun bin 541’ini alan Burak Elmas, aslında sadece yüzde 33 destekle mazbatayı kazanmış oluyor. Ancak aynı Elmas yönetiminden, sadece 9 ay sonra kongrenin yüzde 50 +1 güvenini kazanmasını bekliyorsunuz! Sanki teknik olarak bir boşluk var bu sistemde. Bu teknik boşluğu telafi etmek için de iki çözüm önerisi geliyor aklıma:
1- Başkanlık seçimini iki turlu hale getirerek, mazbatayı kazanmak için de en azından yüzde 50 +1 oy şartı aranması. İkinci turda yalnızca iki adayın yarışması.
50+1 DEĞiL 3’TE 2 OLSUN
2- İbra oylamasında yüzde 50 +1 değil, üçte iki oy şartı aranması. Yani bir yönetimin idari olarak ibra edilmemesi için kongrenin yarısından fazlasının değil, üçte ikisinden fazlasının güvensizliğinin gerekmesi. Bu seçenekler mükemmel olmayabilir. Galatasaray gibi köklü bir kurum elbette daha akılcı alternatifler de üretebilir. Ama mevcut mekanizmanın modernize edilmeye ihtiyaç duyduğu da ortada sanki.
Paylaş