Paylaş
3-4 yıl önceydi. Yakıt almak için Kızıltoprak’taki benzinciye girdim, takım elbiseli bir abi kan-ter içinde yanıma yaklaştı ve “Affedersiniz Uğur Bey” dedi.
“Ben Akhisarspor takımını Saracoğlu Stadı’na götürmeye çalışıyorum ancak yolu bulamıyorum. Muhtemelen siz de stada gidiyorsunuzdur, rica etsek sizi takip edebilir miyiz?”
Dün ilk devredeki Erzurumspor’u izleyince o Akhisar takımı geldi aklıma. Herhalde Erzurumlular Kadıköy’ün yolunu bulamadı ve yoldan çevirdikleri birkaç genç adama formaları giydirip maça çıkardılar dedim içimden(!).
Dünkü maçın ilk yarım saatinde pas sayısı 253’e 33, Fenerbahçe’nin topla oynama oranı yüzde 79’du. İlk 30 dakikada Taylan 2, Sunu 4, Erhan 5 kez buluştular topla. Özdilek, devre arasında yaptığı oyuncu ve anlayış değişikliğiyle takımını maça ortak etti ve 1 puanı çıkardılar Kadıköy’den.
Dünkü ilk 45 dakikayı Fenerbahçe’deki arzu değişimiyle de ilişkilendirebiliriz sanırım: Aziz Yıldırım’ın egosantrik uygulamalarıyla bitirdiği Fenerbahçe tribünleri, oyuna girmek için meğer Yanal’ı bekliyorlarmış. Dün basit paslarda bile oyuncularını öyle coşkuyla alkışladılar ki, Fenerbahçe’de bir özgüven değişimi oldu ilk devrede.
Erzurum takımının ikinci devrede stada gelmesiyle çıplak gerçek ortaya çıktı: Ersun Yanal’ın elinde sihirli değnek yok. Fenerbahçe’nin kalitesi bu kadar. Ama Yanal’ın şu değişimleri yapma niyeti var:
1)Daha az uzun vuran, daha çok kısa pas yapan bir takım.
2)Herkesin daha çok hücum düşündüğü bir anlayış. Isla’nın çıkışı dikkat çekici.
3)Herkesin daha fazla yer değiştirdiği bir takım, Ayew santrfor, Valbuena serbest oyuncu gibiydi.
Yanal’ın düşüncelerinin sahaya yansıyabilmesi için Ocak’ta en az 3-4 nokta atışı transfere ihtiyacı var. Biri muhakkak santrfor olmalı, biri sekiz numara, bir diğeri de santrfor arkası üç rol için yetenekli bir alternatif.
Oyuncu değişikliği çağı
Geçtiğimiz perşembe günü bu sütunda Wenger-Emery örneği üzerinden ele almıştım, “maçları artık ilk 11’ler değil, kulübeler kazanıyor” meselesini... Hafta sonu Süper Lig’de izlediğimiz 2 kritik maçta bu durumu çok net bir şekilde gözlemledik. Şenol Güneş 46’da Caner-Gökhan’ı, Mehmet Özdilek de Emrah-İbrahim’i soktu; maçların gidişatını ciddi biçimde değiştirdiler. Bu hem yeni neslin maçtan maça performans farkının büyüklüğünden; hem de artık futbolun yüksek dozda atletizm istemesinden... Devrede oyuna iki taze kan sokmak sıradanlaşıyor gitgide. Hatta önümüzdeki yıllarda bir takım ikinci devreye aynı 11’le çıktığında şaşıracağız belki hepimiz.
Eljif alternatifsiz gibi
Fenerbahçe’nin kadrosuna bakıyorum, eksikler döndüğünde defansif orta saha rolü için 4 ayrı adamı var (Mehmet, Jailson, Tolga, Oğuz). Oysa 8 numara (iki yönlü orta saha) için tek opsiyon Eljif. Sezon başı kadro mühendisliğindeki başarısızlığı gösteriyor tabii bu.
Maçın sayısı
Dünkü maçın ilk 45 dakikasında Fenerbahçeliler topa 484 kez dokundular ve 394 pas yaptılar. Bırakın bir devreyi, herhalde şu ilk 15 haftada herhangi bir maçın 90 dakikasında Fenerbahçe 400 pas girişimi yapmamıştı, yapamamıştı.
Maçın zayıf halkası
45’te Valbuena takımını bir kontra atağa çıkarıyor. Topu solundaki Slimani’ye aktarıyor, Cezayirli’nin kötü pasına rağmen tekrar kazanıyor, yine ona aktarıyor. Slimani’den tekrar kötü bir pas! Slimani’nin dününün özeti böyleydi: Özgüvenini büyük ölçüde kaybetmiş.
Maçın karesi
Fenerbahçe’nin Skrtel’le attığı ikinci golden sonra takımın bütün olarak yaşadığı coşku dikkat çekiciydi. Kasımpaşa maçında golü atan Neustadter, neredeyse yanında kutlama yapacak arkadaş bulamamıştı! Sarı-lacivertlilerde bir takım duygusu gelişiyor gibi.
Maçın detayı
Esasında dün Ersun Yanal’ın sahaya sürdüğü 11, Koeman 11’lerinden farksızdı. Muhtemelen Koeman da görevde kalsa Erzurum maçına bu 11 ve bu dizilişle çıkacaktı. Yanal’ın şansı tabii onun gelmesiyle Valbuena-Ayew’in mucizevi iyileşmeleri!
Maçın adamı: Emrah Başsan
Paylaş