Paylaş
Evet, Uluslar Ligi’nde küme düşmek dünyanın sonu değil. Zaten pandemi sürecinde UEFA’nın bu Uluslar Ligi’ni kutsal bir turnuvaymışçasına korumasını da anlamsız buluyorum. Ancak bizim meselemiz küme düşmek değil. Gerilemek... Hem oyun, hem mantalite, hem de sonuç anlamında geriye gitmek. Ve Dünya Kupası elemelerine beş, EURO 2020’ye sekiz ay kala çok kötü sinyaller veriyor olmamız.
1- Hazırlık maçları zarar verdi
Her milli maç arasında pazartesiden cumaya zaten kabaca 12 boş günü var futbolcuların. Ve enteresandır bu 12 güne herkes ısrarla 3 maç sığdırmaya çalışıyor. Almanya, İspanya, Fransa gibi ülkelerin gerçekten geniş bir oyuncu havuzları var ve bu üç müsabakalık fikstürü kaldırabilirler. Ancak biz kaldıramıyoruz. Almanya ve Hırvatistan maçlarından biz bir şey kazanmadık, aksine kaybettik. Zaten büyük baskılar altında oynadığı kulübünden ulusal takıma katılan sporcuyu çarşamba-pazar-çarşamba şeklinde 8 günde 3 maç yaptırmak bizim için doz aşırı. Zaten dikkat ederseniz bu 3 maçlık sürece genelde büyük umutlarla giriyoruz. İlk maç sonunda manşetler “Biz bitti demeden bitmez” filan tadında oluyor. İkinci müsabakalarda fena olmayan sonuçlar alıyoruz. Üçüncü müsabakalarda çakılıyoruz.
2- Kadro istikrarsızlığı
Süper bir EURO 2020 eleme grubu süreci geçirdik. Sadece iki maçta gol yedik ve ciddi bir kadro istikrarı yakaladık. Ancak ne olduysa pandemiden sonra oldu ve tekrar eski alışkanlıklara döndük. Şu anda yine milli takımın ideal 11’ini ve ideal dizilişini tam olarak bilemediğimiz bir döneme giriyoruz üzülerek. Macaristan maçı esame listesi elimize ulaştığında bir saat boyunca dizilişimizin ne olduğunu bulmaya çalıştık: Acaba İrfan Can mı sol açık oynayacaktı? Çift santrfor mu çıkıyorduk? Hakan kanatta mı, merkezde miydi? Saat 22.45 oldu, maç başladı ve acı gerçekle karşılaştık. Milli takım daha önce hiç oynamadığı bir 4-1-2-1-2 ile (yani karo orta sahalı, kanatsız 4-4-2 ile) sahadaydı. Yılın en kritik maçına çıkıyorsun, bir galibiyetle bütün toz dumanı temizleme ve mükemmel bir ruh haline geçme fırsatın var. Ama sezonun en önemli müsabakasına daha önce hiç denemediğin, maceracı bir dizilişle çıkıyorsun. Akıl almaz...
3- Rakip analizi sağlıklı yapılmıyor
Uluslar Ligi B3 grubunun yüksek bütçeli iki devi Sırbistan ve Türkiye idi. Averajla kümede kalma savaşı verdiler. Düşük bütçeli iki mütevazı kadro Rusya ve Macaristan’sa taktik dersi okuttular bize! Rusya bize karşı ilk maçta Dzyuba’yı derinde oyun kurucu gibi kullandı. Çare bulamadık. Cherchesov’un elinde ikinci maçta Artem Dzyuba yoktu, bu kez savunmamıza önde baskı yaptı. Yine çaresiz kaldık! 11’e 11’ken bizi zor durumlara düşürdüler. 11’e 10’ken bile maçı çevirebilecek fırsatları yakaladılar. Altı maç boyunca oynadığımız her rakibi hayatımızda ilk kez izliyor gibiydik sanki!
4- Maç öncesi 3 günde ne çalıştık?
Macaristan'a karşı oynadığımız iki maçta da durum çok farklı değildi. 77 gün önce Sivas’ta oynadığımız ilk maçta orta sahayı yürüyerek geçmişlerdi. İki buçuk ay sonra Puskas Arena’da da durum farksızdı. Ruslar’ın oyun kurmamıza izin vermemesine çare olarak Şenol Güneş, Mahmut’u bir ön stoper gibi konumlandırmış. Mahmut stoperlerin arasına girerek oyun kuramama sorunumuzu çözmeye çalıştı. Ancak öyle bir orta saha kurgumuz vardı ki, dört oyuncunun da 500 metrekareye sıkıştığı, görev ve sorumlulukları net olmayan, kalabalık bir yolgeçen hanıydık o bölgede. Maç öncesi 3 günde biz ne çalıştık, eksiklerimiz konusunda ne çözüm ürettik ben bir şey anlayamadım doğrusu.
5- Yeterince ciddiye almadılar
Şöyle bir milli takım hayal edin: Sağ bekte Mert Müldür, sol bekte Umut Meraş... Orta sahada Kaan ve Mert Hakan... Sağ açıkta Emre Kılınç, sol açıkta da Ahmed Kutucu... Hayır bu bir şaka değil, UIuslar Ligi ilk maçında Macaristan önüne çıktığımız ilk 11’di bu. Şenol Güneş ve ekibi maalesef en başından beri bu işi yeterince ciddiye almadılar. Oyuncu grubuna da bu ciddiyeti aksettiremediler. Evet, milli takımın UEFA Uluslar Ligi’nde küme düşmesi dünyanın sonu değil. Ancak kazanma alışkanlığımızı kaybetmemiz, özgüvenimizin zedelenmesi, soyunma odasındaki havayı yitirmemiz can sıkıcı.
Paylaş