Paylaş
Alanya bu yedili mini ligde sadece 6 puan toplayabildiği için üst gruptan koptu mesela. Sivasspor’sa direkt rakiplerine karşı topladığı puanlarla tutundu zirveye. Lig sadece Başakşehir, Trabzon, Galatasaray, Sivas, Beşiktaş, Alanya ve Fenerbahçe arasında oynansaydı, lider Sivasspor olacaktı enteresan bir şekilde. Yiğidolar direkt rakiplerine karşı 11 maçta 19 puan topladılar. Maç sayıları eşit değil ama bu tabloda Trabzon’un 16, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 12, Beşiktaş’ın 11 puanda kaldıklarını dikkate alırsak, Sivas’ın istatistiği daha da parıltılı hale geliyor.
MUSLERA EĞER DiKKATSiZ OLSAYDI...
Bu istatistiğin temel sebebiyse şu: Sivasspor, özellikle topu isteyen, oyunu domine eden rakiplerine karşı planını çok daha iyi uyguluyor. Tam anlamıyla ceza alanına sıkışan, koşucu-pragmatik bir takım değiller. Ama mesela önde şok baskıyı seviyorlar, bu da geriden oyun kuran takımlara karşı iş yapıyor elbette. Rakiplerinin tamamlayamadığı hücumlarda olağanüstü hızlı çıkıyorlar. Bu da bir büyük takım zaafı doğal olarak. Maç içinde bölüm bölüm vites küçültüp, sonra birden artırıyorlar. Bunu da ancak rakibiniz topu seviyorsa yapabilirsiniz. Dün Sivas’in iki golü arasında tek bir şutu yok. Ama tabelaya iki gol yazmayı başardılar bu şekilde. Muslera biraz daha dikkatsiz olsaydı, maçı kazanacak fırsatları da yakalamışlardı hatta. Galatasaray’sa dün deplasmanda yüzde 62 oranla topa sahip oldu. Duran toplarda çok etkiliydi, Ömer’le Donk-Feghouli arasındaki bağlantı her geçen gün güçleniyor. Hava toplarında 15’e 6’lık bariz bir üstünlük kurdu, ama oyun sürekliliği sağlayamadığı için 3 puanı sökemedi Sivas’tan. Terim’in cevaplaması gereken bir numaralı soru sanırım şu: 2-2’den sonra neden oyunu rakip yarı alana yığamadılar? Neden pozisyon sürekliliği sağlayamadılar?
İKİ EMRE'NİN HİKAYESİ
Dün iki teknik adam, belki de top ayaklarına en çok yakışan iki oyuncularını, iki Emre’yi kulübede başlattılar. Terim’in Emre Akbaba’lı 4-2-3-1’le orta sahada eksik kaldığını düşündüğünü zannediyorum. Anlıyorum ve hak veriyorum da hatta zaman zaman. Ancak gerek Fenerbahçe maçında, gerekse dün Emre Akbaba’yı oyuna almakta neden bu kadar geç kaldığına anlam veremedim. Kadıköy’de rüzgar lehine dönmesine rağmen uzatmalara kadar sokmadı Emre-Adem’i. Dün de skor 59’da 2-2 oldu. Ama Emre girdiğinde dakika 77, Adem sahaya ayak bastığında ise 82’ydi. Bu değişiklik dakikaları biraz daha geriye çekilebilirdi gibi geliyor bana.
RIZA ÇALIMBAY'IN PENALTICISI KİMDİ?
Sanırım Rıza Çalımbay’ın dünkü maçın 11’ini bir daha yapma şansı olsa, başlangıç tercihini Yasin’den değil, Emre Kılınç’tan yana kullanırdı. Emre’nin oyun aklı eksikliği 50 dakika boyunca hissedildi, Yasin de o zannedilen geniş alanı ilk 5 dakikadan sonra hiç bulamadı. Ancak 56’da kazanılan penaltıyı oyuna henüz girmiş Emre’nin atması da enteresandı doğrusu. Takımın tahtaya yazılan penaltıcısı muhtemelen Mert’ti. Kariyerinde 11 başarılı penaltı atıp ilk kez geçen hafta kaçırdı diye bu hiyerarşide geriye düştüyse üzücü. Ayrıca Emre’nin de maça girer girmez, topa 3 kez dokunmuşken, dördüncüde penaltıyı kullanması da tartışmalı. Hep söylüyorum, futbol ciddi bir iştir. Penaltıcı seçimi de öyle. Emre penaltıyı kaçırdıktan sonra tamamlayamasa, muhtemelen Sivaslılar çok tartışacaklardı bu konuyu.
SERI'NİN TEK ZAAFI BUYDU
Geçen yıl Premier Lig’de sezona çok iyi bir başlangıç yapmıştı Seri. Ancak Fulham’daki istikrarsızlık doğal olarak onu da etkilemişti. Onu şu anda Fulham taraftarına sorsanız, size şu cevabı verirler: “İyi futbolcu, ancak çok dikkatsiz...” Dün yaptığı penaltı da, aynen İngiltere’de yaptıklarına benziyordu. Son derece dikkatsiz.
MUSLERA'NIN YOLCULUĞU
Süper Lig’de 90’lar Hagi’nin yıllarıydı. 2000’ler Alex’in, 2010’lar da Muslera’nın yılları. Yaşayan efsanenin tek bir eksiği var, penaltı istatistiği biraz kötü. Galatasaray’da karşılaştığı 43 penaltının 37’si gol olmuştu. 6 tane kurtarabilmişti sadece. Dün bir tane daha ekledi listeye. O tek eksiğini de düzeltiyor galiba.
İlk 100 TL'lik iddaa oyununa 10 TL hediye Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!
Paylaş