Beşiktaş-Fenerbahçe ertelenmeli miydi?

TEK bir oyuncumu dinlendiremedim, hepsi burada.

Haberin Devamı

Cuma U-23’te 90 dakika oynayan iki çocuğu da mecburen getirdim, çünkü başka oyuncum yok. İngilizler’in bu maç trafiğiyle Şubat-Mart’ta Şampiyonlar Ligi’nde başarı imkânsız.”

Bu sözler, kupa maçına Herrera, Rashford, Valencia, Pogba, Rojo, Jones, Fellaini ve Zlatan’dan yoksun çıkmak zorunda kalan Mourinho’ya ait. İngilizler de, Mourinho’nun haklı olup olmadığı konusunda ikiye bölünmüş durumda...

DAHA İYİ DİNLENDİLER
BENZER bir tartışmayı geçen hafta içinde biz de yaptık: Beşiktaş 20 Şubat-20 Mart takviminde 7 maç oynuyor; ikisi dünya devi Bayern, dördü de Türk büyükleriyle.

Peki Türk futbolunun Avrupa’daki tek temsilcisine yardım edilmeli miydi? Sahi bu fikstürler, altından kalkılamayacak kadar zor mu?

Mourinho, Aralık-Ocak maç trafiğiyle ilgili şikayetinde bence haklı. Zira Aralık-Ocak’ta Manchester 15, PSG ve Real Madrid 14, Barcelona 13, Juventus 12, Beşiktaş 11, Bayern’se 9 maç oynamışlar. Kış tatilini uzun tutan Almanlar’ın rakiplerine göre çok daha iyi dinlendiği ortada.

Ancak 20 Şubat-20 Mart fikstürü incelendiğinde Beşiktaş, Barcelona, Sevilla 7, Bayern, Chelsea, M.United’ın 6 maç oynadıklarını görüyoruz. İspanya ve Almanya’da bu süreçte kupa yok. İngiltere de, Manchester City’nin FA Cup takvimini ligi tatil ettiği hafta sonuna koydu. Beşiktaş benzeri zor bir fikstüre yalnızca PSG sahip. Hatta onlar da aynen Beşiktaş gibi ezeli rakipleri Marsilya ile ligde ve kupada peş peşe oynuyorlar.

90'LARA DÖNÜLMEMELİ
Bu tablo incelendiğinde sanırım şu basit soru geliyor akla: İspanyollar ve Almanlar, 20 Şubat-20 Mart arasına kupa takvimi koymuyorken biz neden Türkiye Kupası yarı finalini buraya sıkıştırıyoruz? İngilizler 20 takımlı ve 2 yerel kupalı haliyle M. United’a 1 ayda 6 maç oynatabiliyorken, biz niye Beşiktaş’ı (ve ileride başka temsilcilerimizi) bu süreçte 7 maça zorluyoruz?

Futbolda, “maç erteleme” fikri çağ dışı. Tekrar 90’lara dönmenin alemi yok. Ancak TFF de şu basit fikstürü, erteleme düşüncesine mahal vermeyecek biçimde oluşturabilmeli. Bunun bu kadar zor olduğunu düşünmüyorum doğrusu...



YARDIMCILAR DESTEKLENMELİ
TÜRKİYE’de hakemliğin önemli problemlerinden biri, yardımcıların, “görev tanımları gereği” yapmaları gereken yardım ve riskten kaçmalarıydı. Son 1 ayda mutlulukla görüyorum ki, yardımcılar topa giriyor, risk alıyor, maçı birlikte yönetmeleri gerektiğini gösteriyorlar. Önce Konya-Trabzon’da Mete Kalkavan’ın kararsız kaldığı penaltı pozisyonunda Esat Sancaktar’ın yardımını takdir ettik. Onu Sivas-G.Saray maçındaki Auremir-Denayer pozisyonunda Fırat Aydınus’a yardım eden Aleks Taşçıoğlu izledi. Geçen haftaysa Hakan Yemişgen, Talisca’nın golünde risk aldı ve müthiş bir başarıya imza attı.

Haberin Devamı

NAMOĞLU'NA RİCA
HEM her 3 yardımcıyı kutluyor, hem de Sayın Namoğlu’na bir ricada bulunmak istiyorum: 3 karar yanlış da olabilirdi. Mesele, yardımcıların topa girmesi. Maçı 1 çift göz yerine, 4 çift gözün yönettiğini hissettirmeleri. O yüzden bu kararları ve bu inisiyatifleri lütfen coşkuyla destekleyin Sayın Namoğlu...



ALİ TURAN'IN HİÇ Mİ SUÇU YOK
ALPER Ulusoy, Konya-Beşiktaş maçındaki Talisca-Ali pozisyonunu yanlış yorumladı; Beşiktaş lehine çalınması gereken düdüğü terse çalıp, bir de kart verdi.

Doğal olarak hepimiz eleştirdik Ulusoy’u...

Ancak bu ve benzeri pozisyonlarda sanırım çok önemli bir detayı kaçırıyoruz: Ali Turan muazzam bir teatral başarıyla hakemi ve spor kamuoyunu kandırdı.

Evet, kandırılan suçlu da, kandıranın hiç mi suçu yok Allah aşkına?

Eğer biz bir oyunda suçu ve suçluyu över, yalnızca kandırılan hakimi cezalandırırsak, insanları adalete nasıl inandıracağız?

İngiliz Futbol Federasyonu bu yıl aldatmaya, “direkt 2 maç ceza” veriyor, çirkinliklerin önüne geçmek için.

Bizim de bu pozisyonlara özel önlem almamız gerekmez mi? TFF acilen, aldatmalara özgü, “videodan 2 maç ceza” uygulamasına geçmeli.

Yazarın Tüm Yazıları