Paylaş
Türk futbolunun yükseliş dönemi, 1996-2008 arasındaydı. Tam 4 büyük turnuvaya gittik. İki yarı final, bir çeyrek final oynadık. Tarihimizde ilk kez birinci torba gördük. Avrupa’nın elitleri arasına girdik.
2008-2018 dönemini ise en hafif ifadeyle, “duraklama dönemi” olarak adlandırabiliriz. 5 büyük turnuvanın sadece birine, gitmeyeni dövdükleri Euro 2016’ya gidebildik. Onda da son 16’ya kalamadık.
Yani biz, tam 10 yıldır Avrupa’nın son 16’sının dışındayız. Sürekli yenildik. Yenildikçe de bahane ürettik.
BU TAKIMI SEVDiM
Tam 10 yıldır Avrupa’nın son 16’sının dışında kalmış bizim seviyemizde bir ülkenin “yenilmeye ve bahane üretmeye alışan” bir nesle elveda demesi doğal. Neşter doğal. Zaten tecrübeli bilge Lucescu, bu yüzden göreve getirildi. “Adam gibi adamcılar” çetesini dışarıda bırakması ve yepyeni, tertemiz, pırıl pırıl bir takım kurması için.
Dün uzun yıllar sonra bir resmi maçta böyle bir kadro vardı sahada. Çağlar, Cengiz, Okay gibi pırıl pırıl çocuklarla, Mehmet, Oğuzhan, Cenk gibi ahlaklı deneyimlilerin karması.
İlk yarım saatte iki ayrı pozisyonda Hakan ve Cengiz arkadan çekildikleri, pekâla rakiplerine sarı kart göstertebilecekleri halde düşmediler, devam ettiler. Bayıldım bu tavra. Bir önceki kurnaz nesilden sonra, top oynamaktan çok konuşan o ekipten sonra ilaç gibi geldi bu tavır.
Dün topa yüzde 65 sahip olduk. Rakibimizin iki katı kadar pas yaptık. Özellikle ikinci yarıdaki olumlu futbolumuzla hop oturduk hop kalktık. Ve sonunda hak ederek kazandık...
Ancak maçı kaybetseydik de görüşüm aynı olacaktı: Bu “arkadan çekilince düşmeyen adamlar”da, niyeti hesap görmek değil oynamak olanlarda, prim tartışması yapmayanlarda ısrar etmek gerek. Varsın yenilsinler; “adam gibi adamlar” gibi başımızı öne eğdirmesinler yeter. Ben sevdim bu takımı...
SADECE 3 FAULLE MAÇI BİTİRDİK
Dün gece o kadar çok topla meşguldük, oynamaya o kadar hevesliydik ki 90 dakika dolduğunda sadece 3 faul yapmıştık. İsveçliler’se daha ziyade karşılamayla meşgul oldukları için 13 faulleri vardı o sırada. Her şeyiyle harika bir geceydi gerçekten.
BU GRUPTA İKİNCİLİK DE DEĞERLİ OLABİLİR
Euro 2020 için toplam 24 bilet dağıtılacak, 20’si klasik elemeler yoluyla... Mart’ta 5’li veya 6’lı grubumuzla mücadeleye başlayacağız, ilk 2’ler direkt olarak turnuvaya gidecek. Yani esas rota orası...
Uluslar Ligi’yse hem hazırlık maçlarının yerine bir alternatif, hem de turnuvaya gitmek için bir tür arka kapı. Uluslar Ligi’nde B kategorisinde olmak aslında avantajlı. Çünkü olur da A kategorisindeki 12 takım da klasik elemeler yoluyla turnuva bileti alırlarsa, B’den 4 değil 8 ülke play-offlara kalacak. Euro 2020 için 1 değil 2 bilet, B kategorisinden dağıtılmış olacak.
Yani A kategorisinde boş kalan play-off spotlarının B’den takviye edileceğini unutmamak gerek. Grup ikincilerinin de şansı olabilir günün sonunda. Mücadeleyi sonuna kadar sürdürmek gerek.
MAÇIN SAYISI
Dün ilk 11’imizde tam 8 oyuncu, Avrupa’nın büyük liglerinde forma giyiyorlardı. Zeki Lille’de, Kaan Fortuna’da, Cenk Everton’da, Hakan Milan’da düzenli oynuyorlar. Oyuncu listemiz iyi. Artık amaç bunu sürekliliği olan bir takıma dönüştürmek.
MAÇIN FARKI
Bizim 6 oyuncumuz 74 saat içinde 4 saat resmi maç oynadılar. İsveç koçu Janne Andersson’sa 4 gün önceki Avusturya maçında alternatif bir kadro sahaya sürdü ve neredeyse tüm aslarını dinlendirdi. Dinlenmiş bir takıma karşı oynadığımız ikinci yarı olağanüstü.
MAÇIN HEYECANLISI
Dün yediğimiz iki golde de sağ bekimiz Zeki Çelik’in direkt hataları var. Öne biraz kontrolsüz çıktı, bölgesinde büyük boşluklar bıraktı. Lâkin tüm kariyerinde birinci lig maç sayısı 4 olan bir genç adamdan söz ediyoruz. Bu ekibin devam etmesi gerekiyor kesinlikle.
MAÇIN ADAMI
Kahramanımız Emre ve 1 gol-1 asistli Thelin maçın yıldızlarıydılar elbette. Ancak Oğuzhan’ın performansını da pas geçmemek gerek. Oğuzhan’ın yeniden doğuşu gibiydi dün gece. Hem savunmada, hem hücumda maestro gibiydi.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş