Güncelleme Tarihi:
Beşiktaş altyapısında forma giydikten sonra Anadolu takımlarında kiralık olarak forma giyen Adem Büyük, en parlak dönemini yaşadığı ve A Milli Takım kapılarının açıldığı kulüp olan Kasımpaşa’da yaklaşık 6 yıl oynadı. Yeni Malatyaspor’da forma giydiği dönem attığı gollerle Galatasaray başta olmak üzere Süper Lig ve Avrupa kulüplerinin dikkatini çeken Büyük, Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray formasını 1 yıl terletti. Galatasaray’da 34 maçta 11 gol ve 1 asistle oynayan, Şampiyonlar Ligi’nde Club Brugge ile oynadıkları maçta attığı golle dikkat çeken tecrübeli santrfor, yeniden döndüğü Yeni Malatyaspor’da, futbolcu ve teknik sorumlu olarak görev yaptı. Manisa FK macerasının ardından sezon başında İzmir ekibi Karşıyaka’ya imza atan milli futbolcu Adem Büyük, kariyeriyle ilgili bilinmeyen pek çok konuyu samimi bir şekilde anlattı.
“KARŞIYAKA’DA BU SENE ŞAMPİYONLUK PAROLASIYLA YOLA ÇIKTIK”
Kariyerinde yeni bir sayfa açtın ve sezon başında Karşıyaka'ya transfer oldun. Karşıyaka'daki günlerin nasıl geçiyor? Takımdaki atmosfer nasıl?
Karşıyaka, Türk futbol tarihinin en eski kulüplerinden ve en büyük camialarından birisi. Buraya gelirken futbol anlamında aklımda çok fazla soru işareti olmadı. Futbol ve sportif anlamda çok bilgili ve başarılı bir kulüp olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda konum olarak iyi durumda olmamalarına rağmen yine de büyük bir camia olduğunu her zaman her yerde hissettirmiştir. Bu ailenin içinde olmaktan dolayı mutluyum. Tabii ki bu sene hedefimiz şampiyonluk. Bu parolayla yola çıktık. Takımdaki ortam gayet iyi ve hiçbir problem yok. Arkadaşlar, kulüp çalışanları ve personeller, her şey çok iyi ve hiçbir problemimiz yok. Aynı şekilde yönetimimiz de, her zaman bizim yanımızdalar ve ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Umarım bu şekilde devam ederiz.
“İKİNCİ YARIDA GOL VE ASİST ANLAMINDA TAKIMIMA DAHA ÇOK KATKI SAĞLAYACAĞIM”
13 maçta 23 puan topladınız ve ligde 4.sırada yer alıyorsunuz. Ayrıca 13 maçta 2 gol ve 1 asist kaydederek takımına katkı sağladın. TFF 2. Lig’e yükselme hedefini ve bu seneki performansınızı değerlendirir misin?
Aslında lige istediğimiz gibi başladık. Daha sonra bir düşüş dönemi yaşadık ve tekrardan toparlanır gibi olduk. Teknik direktör değişikliğinden sonra yeniden bir ivme yakaladık. Kazanabileceğimiz maçları kazanamadık ve o yüzden zirveden biraz uzaklaştık. Tecrübeli ve kaliteli bir takıma sahip olduğumuz için hiçbir zaman karamsarlığa girmedik. İşin sonuna bakmak lazım. Bu işin sonunda ipi göğüsleyeceğimizi biliyoruz. Tabii ki bu sadece söylemlerle olmuyor, eyleme de geçirmek lazım. Mücadele edip daha çok çalışmamız gerekiyor. İlk yarıda kaybettiğimiz puanları, özellikle ikinci yarıda kaybetmememiz lazım. Alt sıralarda yer alan takımlara karşı gereksiz puanlar kaybettik. Tabii bu rakibi küçümsemek anlamında değil. Onlar da iyi mücadele ederek bu puanları aldılar. İkinci yarıya başlamadan önce son 1 maçımız daha var, rakibimiz yine alt sıralarda. O maçı kazanıp hem taraftarımızın gönlünü kazanmak hem de ileriye daha umutla bakmak istiyoruz. Kendi performansımla ilgili olarak; daha iyi olabilirdim.
Sezon başı kampına biraz geç katıldım ve hazırlanmak biraz zaman aldı. Hazırlandıktan sonra önceki teknik direktörle konuşmalarımız gayet olumluydu ama uygulamada biraz problem yaşadık. Önceki teknik direktörün bakış açısı biraz farklıydı. Bana söylediği şeylerin tekrardan arkamdan farklı şekilde söylediğini duydum. Bu açıkçası beni çok üzdü. Bana sonuna kadar güvendiğini, beni hazırlamak için elinden geleni yaptığını söylemişti. Ama yeri geldi beni oynatmadı. Açıkçası ona bu konuda biraz kızgınım. Hiçbir sorunum olmamasına rağmen benim oynamama nedenim giden teknik direktörle alakalıydı. Çünkü biz onunla oturup ne zaman hazır olacağımı ve oynayacağımı kararlaştırmıştık. Oynamayan bir oyuncuyu nasıl hazır edebilirsiniz? Maç ritmimi oynayarak yakalayabilirim. Oynamak istemediğime dair dışarıda bir algı yarattı. Kesinlikle öyle bir şey yok. 36 yaşındayım ama benim hedeflerim var. Hiçbir zaman sorumluluktan kaçmadım. Orada bir sıkıntı yaşadım ama şimdi daha iyi durumdayım. Daha iyi olacağıma ümit ediyorum. İkinci yarıda gol ve asist anlamında takıma daha çok katkı sağlayacağımı söyleyebilirim.
Adem Büyük, Karşıyaka Tesisleri'nde arkadaşımız Muhammet Duman'ın sorularını yanıtladı...
“ŞU ANKİ DURUMDA RIZA HOCA’YI ÇOK FAZLA ELEŞTİRMEYİ DOĞRU BULMUYORUM”
Beşiktaş ve Kasımpaşa’da oynadığın dönem Rıza Hoca'yla çalıştınız. Beşiktaş zorlu bir süreçten geçiyor. Eski takımındaki durumu değerlendirir misin? Rıza Hoca'nın Beşiktaş'taki bu atmosferi değiştireceğini düşünüyor musun?
Çok iyi dönemler geçirdim. Defalarca kiralık olarak başka takımlara gittim. Ben bir yerlere geldiysem eğer bunda Beşiktaş’ın da payı büyüktür. Yani tek başımıza hiçbir şey başarmadık. Oradaki hocalarımın da emeği çok büyük. Bana o şansı verdiler, ben de iyi değerlendirdim ama orada çok fazla forma şansı bulamadım. Bulsaydım eğer çok daha farklı şeyler olabilirdi. Rıza Hoca, gittiği her takımda çoğu zaman başarılı olmuş bir teknik direktördür. Onunla çalıştığımız dönemde biz de çok başarılı olmuştuk. Özellikle fiziki anlamda iyi antrenmanlar yaptıran bir teknik direktördür. Daha önce Beşiktaş’ta yaptı, şu an yine yapabilir. Şu anki durumda Rıza Hoca’yı çok fazla eleştirmeyi doğru bulmuyorum açıkçası. Kendisi çok fazla eleştiri alıyor. Rıza Hoca’dan önce çok iyi bir takım vardı da, Rıza Hoca’dan sonra çok kötü oldu gibi bir algı yapılmamalı. Rıza Hoca, elindeki kısıtlı kadroya rağmen şu an orada başarılı. Çok fazla sakat oyuncusu var. Son Avrupa maçında gördüğümüz üzere gençlerle oynadı ve ne olursa olsun deplasmanda kazanmasını bildi. Bu yönde de övgüyü hak ediyor diye düşünüyorum. Bizim ülkemizde maalesef böyle, yermek çok kolay. O yüzden ben Rıza Hoca’nın çok başarılı olacağına inanıyorum. İnşallah sezonu orada tamamlar ve yeni sezonda da kendi kuracağı kadroyla başarılı olacağını düşünüyorum. Rıza Hoca, yıllardır tanıdığım bir teknik direktör olduğu için buna inanıyorum.
“1 YIL DAHA KONTRATIM OLMASINA RAĞMEN GALATASARAY’DAN AYRILMAK, TAMAMEN KENDİ TERCİHİMDİ”
2019 yılında Yeni Malatyaspor'dan Galatasaray'a transfer olmuş, 1 yıl oynamana rağmen 34 maçta 11 gol ve 1 asistle etkili bir performans ortaya koymuştun. Galatasaray'daki dönemini ve Fatih Terim'in takım yönetimini değerlendirir misin?
Benim için çok güzel bir seneydi ve Galatasaray’da 1 sene daha kontratım vardı. Kalabilirdim ama ayrılmak tamamen kendi tercihimdi. Daha fazla oynamak istediğim için böyle bir karar aldım. Kulüpten bana hiçbir şekilde, ‘Olmuyor Adem, biz seninle yapamıyoruz’ gibi bir geri dönüş hiç olmadı. Aksine kalmam için yoğun bir çaba sarf edip, ısrar ettiler. Galatasaray’da oynadım ama ilk 11’de daha fazla oynamak için ayrılmayı tercih ettim. Tabii bu konuyu Fatih Hocam ile görüştüm. Fatih Hoca, ilk başta bayağı bir karşı çıktı. Sağ olsun, onun da hakkını yiyemem. Ben durumları anlatınca o da anlayışla karşıladı. Orada bana oynama fırsatı verdikleri için başta Fatih Hocam olmak üzere herkese çok teşekkür ediyorum. Dediğim gibi çok güzel bir 1 sene geçirdim.
Araya pandemi girmeseydi belki çok farklı şeyler olabilirdi. Pandemi dönüşü takımda Muslera ve Andone sakatlandı, ben kırmızı kart görmüştüm. Pandemiden sonra takımın ritmi bozuldu. Ama kendi adıma çok iyi bir sezon geçirdim diyebilirim. Sonrasında tekrarda Malatya’ya döndüm. (Pandemiden önce yakalanan seri hakkında) Çok açık ara bir seri yakalamıştık. Pandemiden dolayı keşke ligi komple bitirselerdi de şu duruma gelmeseydi. Çünkü bizim ritmimiz bozuldu. 3 aylık bir aradan sonra lige tekrardan 21 günlük bir hazırlanma süreciyle başlıyorsunuz. Muslera’nın ayağı kırılmıştı ve Andone çapraz bağlarından sakatlık yaşamıştı. Bunlar olmasaydı ligi açık ara önde götürecektik ama kısmet değilmiş.
“FATİH HOCA, ‘KAL, YİNE EN ÇOK SEN OYNAYACAKSIN. GÖRECEKSİN” DEMİŞTİ”
Galatasaray'a hem gelişin hem gidişin sürpriz oldu. Ayrılık sürecinden bahseder misin? Fatih Hoca kalman ya da gitmen yönünde bir telkinde bulundu mu? Ayrılığında Oğulcan Çağlayan transferinin ve Mbaye Diagne'nin Club Brugge’den dönüşünün etkisi oldu mu?
Yok, kesinlikle olmadı. Fatih Hocama, “Hocam, ben ilk 11’de daha fazla oynamak istiyorum. Sonuçta burası Galatasaray. Buraya yıldız oyuncular geliyor. Daha fazla ve sürekli oynamak istiyorum.” demiştim. Fatih Hocam da bana, “Oğlum, geçen sene de yıldız oyuncular vardı, yine sen oynadın. Kal, yine sen oynayacaksın. O fırsat sana yine gelecek. Yine en çok sen oynayacaksın, göreceksin” demişti. İkinci görüşmemizde onu ikna etmiştim. Anlayışla karşıladı. Sonuçta Fatih Hoca’yı, bir teknik direktörden ziyade onu sevenler olarak bir baba ve aile olarak görüyorduk. O da bize evladı olarak yaklaştığı için anlayışla karşıladı. İkili ilişkilerde baba-oğul gibiydi. Ben durumu anlatınca sağ olsun, o da anlayışla karşıladı.
“TRANSFER OLACAĞIM ŞEHRİN SINIRINA BOMBA DÜŞÜNCE TRANSFERİM İPTAL OLDU”
O dönem Galatasaray haricinde Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor veya Avrupa'dan transfer teklifi gelmiş miydi?
Büyük takımlardan teklif aldığım dönemler oldu. Sadece bu o döneme ait değil. Açıkçası ben çok fazla düşünmedim. Galatasaray’la 2 yıllık bir mukaveleye imza atmıştım ve ben orada sözleşme uzatacağımı düşünüyordum. Daha iyi performans gösterseydim ve keşke daha uzun yıllar oynayabilseydim. Performans anlamında vicdanım rahat, o konuda bir problem yok. Avrupa’dan teklifler aldım, hatta bir kulüple de anlaşmıştık.
O dönem Ukrayna savaşı patlak verince çok fazla düşünmedik. Açıkçası ben uçağa giderken, uçaktan döndüm yani öyle söyleyeyim. Tam da gideceğim yerin sınırına bomba düşmüştü. Biz de ‘bu bir işaret galiba’ diyerek havaalanından geri dönmüştük. Transfer için anlaşmıştık ama kısmet değilmiş. Malatyaspor’a gittiğimde de böyle teklifler gelmişti ama kafamıza yatmayan nedenlerden dolayı düzen bozmak istemedik. Polonya Ligi takımı olan Wisła Kraków’dan teklif gelmişti. Çok ciddi konuşmuştuk ve sözleşme detayları da gelmişti. Uçak bileti ve pasaport işlerini de hallettik ama böyle olaylar yaşadık. Kader, yapacak bir şey yok. Avrupa’da oynamak istiyordum. Wisła Kraków, geçmişi başarılarla dolu bir kulüptü. Bu da bizi orada oynamak için cezbetmişti. Şansımıza Kraków sınırına bomba düştü, kısmet değilmiş.
“EROL BULUT’UN KENDİNE HAS BİR FUTBOL FELSEFESİ VARDI”
Teknik direktör Erol Bulut'la Malatyaspor’da 1,5 yıl çalıştın. Geçtiğimiz günlerde Erol Bulut, Fenerbahçe’deyken istediği transferlerin yapılmadığını ancak sabredilseydi yine de başarılı olabileceğini söyledi. Erol Hoca hakkında neler söylemek istersin? Fenerbahçe konusundaki serzenişini haklı buluyor musun?
Erol Bulut, bizde çok başarılı oldu. Futbolcular olarak, hocanın neler yapmak istediğini çok iyi anladık ve ona ayak uydurduk. Orada hepimiz başarılı olduk. İlk senemizde 10. ve ikinci senemizde 5. olduk, Avrupa’ya gittik. 2.sezonun son 4-5 haftasında Erol Hoca takımdan ayrılmıştı ama sonuçta biz, onun kadrosuyla ve onun çalıştırdığı şeyleri yaparak açıkçası Avrupa’ya gittik. Tabii o dönem Malatyaspor’da Ali Ravci ve Hakan Çalışkan hocalarımızın da emekleri çok vardı. Onlar da bizi son 5 maça iyi hazırladılar. Onlara da ayrıca teşekkür etmek isterim. Erol Hoca, kendini çok geliştirdi. Onun kendine has bir futbol felsefesi vardı ve bunu da gün geçtikçe geliştirdi. Ben zaten Erol Hoca’nın çok başarılı olacağını biliyordum. Çünkü çalıştığınız teknik adamlar, bazı şeyleri belli eder ve siz de bunu görürsünüz. Erol Hoca, Alanyaspor’da da kendi adına da iyi bir sezon geçirdi ve seviye atlamış oldu. Tüm teknik direktörlerin, Erol Hoca’nın dediği gibi bir serzenişi var. Erol Hoca, bütün Türk teknik direktörlerin sesi olmuş gibi oldu. Her kulübün kendine göre bir transfer politikası var ve her şeyi de hocaya bırakmıyorlar. Türkiye’de maalesef en büyük problemin bu olduğunu düşünüyorum. Teknik direktörlerin işine çok fazla karışıldığını düşünüyorum. Bunun önüne geçmenizin imkânı yok. İleride biz de bu işi yapacağımız zaman, biz de bununla karşılaşacağız. Herkes kendi oynatmak istediği oyun stiline göre oyuncular ister. Olmazsa eğer böyle başarısız gibi görünürsünüz. Fenerbahçe, büyük bir camia. Baskı da çok fazla. Açıkçası yıllardır ortada bir başarıları da yok. O da Erol Hoca’ya denk geldi. Erol Hoca, şimdi İngiltere’de iyi bir sezon geçiriyor. Daha da iyi olacağına inanıyorum. Umarım orada çok başarılı olur. Kendini geliştirdi. Oyun anlayışı ve fikirleriyle kendini belli ediyordu.
“ŞAMPİYONLUK YARIŞI SON HAFTAYA KADAR GİDECEKTİR, GÖNLÜM GALATASARAY’DAN YANA”
Bu sezon Fenerbahçe ve Galatasaray arasında kıyasıya bir şampiyonluk yarışı yaşanıyor. Her iki takım da çok özel oyunculara sahip ve şimdiden ligin diğer takımlarıyla aradaki farkı açmış durumdalar. Senin favorin kim? Belirleyici olur dediğin maç ya da başka bir şey var mı?
Bu yarışın kesinlikle son haftaya kadar gideceğini düşünüyorum. Tabii ki gönlüm Galatasaray’dan yana. Bu şekilde giderse daha fazla heyecanlı olacak. Sonunda Galatasaray’ın ipi göğüsleyeceğini düşünüyorum. Her iki takım da çok iyi bir kadroya ve dünya çapında oyunculara sahip. Ama sahaya çıktığınızda ne yaptığınız gerçekten çok önemli. Galatasaray, şu dönemde Şampiyonlar Ligi’ne çok fazla odaklandığı ve oraya konsantre oldukları için biraz problem yaşadılar ama sonunda ipi göğüsleyeceğini düşünüyorum. Bu şekilde devam ederse şampiyonluk son maçlara kalır. Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki rekabet her zaman var. Bu rekabet böyle olunca daha güzel oluyor. Oyun stili olarak Dzeko ve Icardi bana göre aynı. Onlara kenarlardan bir şekilde top getirmediğiniz sürece bu oyuncular etkisiz kalıyor. Fenerbahçe, bu yönden biraz daha iyi gibi görünüyor. Dzeko’nun attığı gollere bakıyorum, topu adama getirip getirip gol attırmışlar. Kanatlardaki oyuncuların asist özelliği var. Dzeko’nun tek avantajı bu. Galatasaray’da, Kerem haricinde asist yapma özelliği olan çok fazla oyuncu göremiyorum. Daha çok bireysel özellikte olan oyuncular var. Zaha’nın kalitesini tartışmaya gerek yok ama çok fazla asist özelliği yok gibi. Gol atmayı daha çok seven bir oyuncu. Mesela Tete de, tamamen kendisi skor yapmaya çalışan bir oyuncu. Buna rağmen Dzeko ve Icardi’nin gol sayılarına baktığınızda kafa kafaya gidiyorlar. Icardi’nin attığı gollere şimdi bakıyoruz, topu getirdiğiniz zaman Icardi atıyor. Olmayacak golleri atıyor, hakkını yememek lazım. Icardi, bana göre bu konuda Dzeko’dan bir adım önde ama Dzeko’nun da kalitesini burada tartışamayız. Dzeko’nun yaşı, Icardi’den fazla olmasına rağmen bunları yapıyor. Dzeko da herkesin saygısını hak ediyor diye düşünüyorum. Kenar oyuncuları ve arkadan gelen oyuncular, Dzeko’yu daha fazla besliyor. Galatasaray’da, Kerem haricinde bunu yapan çok fazla oyuncu olduğunu düşünmüyorum.
“TABARE VİUDEZ’İN SAKATLANMASI BANA MİLLİ TAKIM KAPILARINI AÇTI”
Fatih Terim tarafından A Milli Takım’a davet edilmiş, 4 maçta oynamıştın. A Milli Takım serüvenin başta olmak üzere Vincenzo Montella yönetiminde A Milli Takımımızın EURO 2024'teki şansını değerlendirir misin?
A Milli Takım’dan davet aldığımda Kasımpaşa’da oynuyordum. Kayseri Erciyesspor deplasmanından dönüş yaparken otobüste telefon gelmişti. Otobüsün içinde yolculuk yaparken milli takıma seçildiğimi öğrenmiştim. O zamanlar Kasımpaşa’da her maç oynuyordum ama ilk 11’de sürekli oynamıyordum. Gençlerbirliği maçında takım arkadaşım Tabaré Viudez sakatlanmıştı. Ondan sonra içeride Trabzonspor’la maç oynadık. Sol açık olarak o maçta çok iyi oynamıştım. Takım olarak da iyi oynayıp o maçı 3-2 kazanmıştık, 1 gol atmıştım. Bu maçtan sonra Kayseri Erciyesspor deplasmanına gitmiştik, o maçta 2 gol atmıştım. O maçtan dönüşte de milli takıma davet edilmiştim. Yani Tabaré Viudez sakatlanmasaydı belki ben oynamayacaktım ve milli takıma çağrılmayacaktım. Çok şükür, Allah nasip etti. A Milli Takım, her Türk oyuncusunun gitmek istediği yerdir. Fatih Terim Hocama, tekrardan beni o dönem davet ettiği için teşekkür ediyorum. Bana orada da oynama fırsatı ve şansı verdi. Orası çok bambaşka bir yer. Oradayken anlatılamayacak bir duygu içine giriyorsunuz. Benim için güzel bir tecrübeydi. Bunun için çok gururluyum. Keşke milli formayı çok daha uzun yıllar giyebilseydim. Tam milli takıma gideceğim dönemde sakatlıklarım oldu. Allah, milli formayı öncelikle ‘hak edenlere’ nasip etsin. Çünkü bir önceki dönemlerde de gördük ki milli takım, performansı gerçekten iyi olan oyuncuların orada olması gereken bir yer. Bunu ben de yaşadım. Malatyaspor’da 17 gol attığım ve en iyi olduğum dönemde, milli takıma çağrılmadım. Üzüldüm ama hiçbir zaman milli formaya küsmedim. Kişilere üzüldüğüm ve kırıldığım noktalar oldu. En azından orada olmayı hak ediyordum diye düşünüyorum. Montella, daha çok hak eden oyunculara forma şansı vermeye çalışıyor. Umarım bu şekilde devam eder. Avrupa Şampiyonası’nda çok açık bir şekilde gruptan çıkma şansımız var. Ama böyle turnuvalardan uzun yıllardır uzak kaldığımız için ‘turnuva tecrübesi’ diye de bir durum var. Bunun üstesinden gelecek oyuncularımız da var. Milli Takımımızdaki oyuncuların yarısı zaten Avrupa’da oynuyor. Bu tecrübeyi de az çok edinmişlerdir diye düşünüyorum. Tüm Türkiye olarak her zaman desteğimiz onlarla olacak. İnşallah bir derece yaparlar.
“MİLLİ TAKIMIMIZDA FORVET BOLLUĞU VAR, TURNUVAYI ÇOK RAHAT GEÇİRECEĞİMİZE İNANIYORUM”
Burak Yılmaz’ın milli takımı bırakması, Cenk Tosun’un ilerleyen yaşı ve Enes Ünal’ın sakatlığı… O bölgede son dönemde sıkıntılar yaşadık. Bertuğ Yıldırım, Kenan Yıldız ve Enes’in dönüşüyle o açığı kapatabilir miyiz?
Burak ve Cenk’ten sonra genç jenerasyondan böyle iyi oyuncular yakalamak güzel. Daha önce forvet sıkıntısı vardı ama şimdi forvet bolluğu var. Bertuğ, Kenan, Enes ve zaman zaman Barış Alper de var. Artık orada oynayan oyuncularımız var ve o konuda bir problem yaşayacağımızı düşünmüyorum. Bu isimler yetenekli ve skor katkısı yapan oyunculardır. Turnuvayı çok rahat bir şekilde geçireceğimize inanıyorum.
“PARAYI İKİNCİ PLANA ATIP GENÇ FUTBOLCULARIN GELECEĞİNİ DÜŞÜNMEK GEREKİYOR”
Türk futbolunda yerli futbolcuların son dönemde Avrupa'ya transfer yaptığını görüyoruz. (Arda Güler, Bertuğ Yıldırım, Rıdvan Yılmaz vs.) Yerli futbolculara önerilerin var mı?
Bu işin sırrı çok çalışmaktan geçiyor. Herkesin içinde bir potansiyel var, o potansiyeli dışarı çıkarmaları lazım. Her Türk oyuncunun Avrupa’ya gidip oynamasını ve başarılı olmasını çok istiyorum. Söylenileni iyi dinlemek ve anlamak lazım. Bunları yaparken de özel hayattan fedakârlık yapmak gerekiyor. Bu bir futbolcu için kesinlikle önemli. Yöneticilerin, oyunculara Avrupa’dan teklif geldiğinde bence oyuncuları tutmak yerine artık o fırsatları gençlere vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Bence bir genç oyuncu, değerini bulduysa ve Avrupa’dan talipleri varsa, parayı ikinci plana atıp biraz da gençlerin geleceğini düşünmek gerekiyor.
“ŞAMPİYONLAR LİGİ’NDEKİ CLUB BRUGGE MAÇINI UNUTAMIYORUM”
Kariyerinde en unutamadığı maç?
Galatasaray’da oynadığım dönem Şampiyonlar Ligi’nde Club Brugge ile oynadığımız maçı unutamıyorum. O maçta attığım golü unutamam. O maçta 90 dakika oynamıştım ve ‘maçın adamı’ seçilmiştim. Ayrıca attığım en güzel gollerden biri diyebilirim.
“GALATASARAY’DA SÜPER LİG ŞAMPİYONLUĞU YAŞAMAK İSTERDİM”
Kariyeriniz boyunca içinizde ukde olarak kalan bir şey var mı?
Çok şükür yok. Gönlümü verdiğim büyük takımda ve milli takımda gittim, oynadım. Ama yine de araya pandemi girmeseydi Galatasaray’da bir Süper Lig şampiyonluğu yaşamak isterdim.
“GALATASARAY’IN ŞAMPİYONLUK MAÇI OLDUĞUNU BEN DE BİLİYORDUM AMA AYAĞIMA GELEN TOPA VURMAYAYIM MI?”
“Gönül verdiğim takımda oynamak nasip oldu, şampiyonluk da yaşamak isterdim” dedin. Galatasaray’dan ayrılıp Malatyaspor’a transfer oldun ve bir sezon sonra şampiyonluk maçında Galatasaray’a rakip olup onlara karşı gol attın. Maç öncesinde ve maç sırasında hislerin nelerdi?
Tabii ki Galatasaray’da oynadım ve oranın ekmeğini yedim. Başarılı bir sezon geçirdim. Ama sonuçta Malatyaspor’un formasını giyiyorum. Sahaya çıktığım zaman o forma için elimden geleni yapmam gerekiyor. Golü atınca üzüldüm mü? Üzülme değil ama tabii ki Galatasaray’ın bu şampiyonluk maçı olduğunu biz de biliyoruz. O maçı oynasanız olmuyor, oynamasanız olmuyor. Hafta boyu yapılan algılar ve yorumlar vardı. Sonuçta bizim işimiz. Ayağıma gelen topa vurmayayım mı yani? Bizim karakterimize de ters olur. O yüzden vicdanımız rahat. Hangi takımın formasını giyersem giyeyim, o takım için savaşırız. Sonuçta bu işi bir noktada para için de yapıyoruz. Paramızı veren bir kulüp varsa, tabii ki onun için oynayacağız. Bu bir futbolcu karakteridir. İleride adımız yanlış şekilde çıkmasın, bu bizi üzer. Vicdanım rahat. İşim gereği ben neyse onu yaptım. Maçımı bitirdim, çıktım ve gittim. Topa vurduğumda dışarıya çıksa bu sefer, ‘Bilerek atmadı’ diyecekler. Galatasaray taraftarından tepki verenler oldu ama büyük bir çoğunluğu da bana destek verdiler. ‘Adam işinin gereğini yaptı’ dediler. İşte bu da Galatasaray camiasının ve taraftarının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
“ARDA GÜLER’İN, MESUT ÖZİL’DEN DE BAŞARILI OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Sezon başında Avrupa’nın önemli ekiplerinin yolunu tutan Arda Güler ve Bertuğ Yıldırım gibi gençlerimizin bu başarısı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Arda Güler, çok büyük bir iş başardı. Zaten çok yetenekli bir oyuncuydu. O düzeyle oralarda çok rahat bir şekilde futbol oynayacağını düşünüyorum. Zorlanmayacaktır. Çok rahat ve özgüveni yüksek bir oyuncu. Orada Mesut Özil’den de fazla başarılı olacağına inanıyorum. İnşallah Arda Turan’ın yakaladığı başarıları o da yakalar. Bertuğ, çok iyi bir çıkış yakaladı. Kendisini geliştiriyor ve daha da iyi olacağını düşünüyorum. Potansiyel var. Bu sezondan sonra daha da fazla forma şansı bulacaktır. İnşallah daha nice böyle genç yetenekleri göndeririz ve Avrupa’da bizi temsil ederler.
Kısa bir dönem de olsa teknik direktörlüğe soyundun. Futbolculuk kariyerini noktaladığında teknik direktörlük hedefin bulunuyor mu?
Futbolun içinde kesinlikle yer almak istiyorum. O tecrübeyi hem futbolcu hem de teknik sorumlu olarak çok zor bir dönemde yaşadım. İkisi bir arada kesinlikle olmuyor. Çok zor bir şey. O dönem dinlenme fırsatı çok fazla bulamamıştım. İkisini dengelemek zorunda oluyorsunuz. 3 maç takımın başında yer aldım. O konuda biraz şanssızlığımız vardı. Oynadığımız maçların hepsini çok iyi oynadık. Kazanacak oyunlar oynamıştık ama gol atamadık. Tecrübe edindim, benim için çok güzel oldu. İlerideki hayatımda bu bana zaten yardımcı olacaktır. Futbolu bıraktığımda bu işin içinde olmayı istiyorum. Beynimi hazır tuttuğum sürece futbol oynayabilirim. Açıkçası oynayabildiğim kadar futbol oynamak istiyorum.