Güncelleme Tarihi:
Avrupa çapında yıldız futbolcularımız olmadığı içindir ki konuşacak kişileri saha içinden değil de dışından buluyoruz. Bir tarafta Beşiktaşlı futbolseverlerin tatlı bir sürpriz bekledikleri Denizli, diğer tarafta ise FB’nin başkanı, hocası, taktisyeni Aziz Yıldırım.
Erdoğan Aksoy yazıyor |
İki takıma da baktığımız zaman nerdeyse sezon bitecek olmasına rağmen hala oturmuş bir kadro oluşturamadıklarını görüyoruz. Fenerbahçe yönetiminin yaptığı transfer yanlışlarından dolayı, geçen sene kadro kalitesi olarak çok üstün oldukları Beşiktaş’tan bile geriye düşmüş durumda. Mucize kabilinden ilk kez bir transferde Sivok ile Zapotocny gibi ele avuca gelir futbolcuların alınmasıyla, nerdeyse derbi öncesinde Beşiktaş favori gözükecek.
Aslına bakarsanız G.Saray’ın Metalist yenilgisinden sonra anlaşıldı ki futbolumuz dibe vurmuş durumda. Ukrayna takımı diyerek dudak büktüğümüz Metalist, iddia ediyorum ki Türkiye liginde oynasaydı şampiyon olurdu. Adamlar üç otuz kuruşa aç futbolcular buluyorlar, bir bakıyoruz ki bizim milyon euroluk sözde yıldızlarımıza nal toplatıyorlar. Hatta değil Beşiktaş'ı Galatasaray'ı, üç büyüklerimiz karma kadro çıkarsa, yine de bu takımı yenemeyeceğimiz gerçeği futbolumuzun acıklı halini özetlemektedir. O yüzden bu maç için konuşmak gerekirse skora etki edecek etmenleri sırasıyla, iki takımın teknik direktörlerini, sahaya çıkaracakları kadroları ve bu kadroların ellerine geçirdikleri fırsatları değerlendirip değerlendirememeleri olarak sayabiliriz.
Maça Fenerbahçe Beşiktaş’a oranla daha ofansif bir kadroyla başladı. Özellikle Mustafa Denizli, sanki bir sürpriz yapmak zorundaymış gibi Tello ve Holosko’yu yedek kulübesine yollamıştı. Aragones ise G.Gönül ile iyi bir ikili oluşturamayan ve aklı anavatanı İngiltere’de olan Kazım’ı Deivid ile aynı anda oynatarak ezberleri bozmuştu. Yani sırf kadrolara bakıldığında yenmek ve yenilmemek isteyen iki takım olduğu anlaşılabilirdi. İşin ilginç tarafı yenilmemek isteyen takım Beşiktaş, doğal olarak defansını sağlam tutmak isterken, ilk yarıda 2 hatalı gol yedi. Daha da ilginci Gökhan Zan ile sözde güçlenen bu defansın Selçuk’tan, hem de bir kafa golü yemesiydi.
Daha önceleri Denizli’nin zaman içinde Sivok’u Cisse’nin yerine düşündüğünü söylemiştik. Belki de devre arasında satılması planlanan Gökhan Zan’ın parlatılıp cilalanması isteniyordu. Cisse oynadığı futbol ve gördüğü kırmızı kartla Denizli’nin bu düşüncesinde haklılık payı olduğunu gösterdi. O kadar silik bir futbol oynadı ve sorumsuzca davrandı ki, aslında varlığı ile yokluğu belli değildi. Hatta Denizli, bir diğer facia Gökhan Zan’ı oyundan alıp Uğur İnceman’ı soksa, hem defans hem de orta saha kurtulacaktı. Diğer taraftan Denizli’nin ders alması gereken nokta Gökhan Zan’ın oynamasıyla defans kurgusunun bozulacağı, ve akabinde orta sahanın eksileceğinin ortaya çıkması idi.
Beşiktaş adına olumlu görünen bir nokta ise Ekrem Dağ’ın gün geçtikçe futbolunun gelişmesi idi. Eğer Ekrem Dağ bu ivmesini tüm sezon boyunca sürdürürse futbolumuz çok iyi bir futbolcu kazanacak.
Hakemin anlık hatalarını futbolun cilveleri içinde görmek istesek de tüm tercihlerini Fenerbahçe’den yana kullandığı da bir gerçek. Yaptığı hatalardan Beşiktaş olumsuz yöne etkilendi. Ofsayttan yenilen gol ve Cisse’ye gösterilen ilk sarı kart nedeniyle Beşiktaş tam da rakibini hapsetmişken sahadan mağlup ayrılmak zorunda kaldı. Yine de yenilgiyi hakeme değil de, çıkardığı korkak kadro nedeniyle Denizli'ye maletmek gerektiğini söylememiz gerekiyor. Ayrıca hakem 62. dakikada baktı ki Fenerbahçe oyunu kopartamıyor, maç içindeki ikinci asistini Deivid’e yaptı ve maç boyunca izlediğimiz en güzel hareket olan bu vole, Rüştü’nün teması ile son buldu.
İkinci yarı, ilk yarıyı futbol olarak arattı dersek yeridir. Sanki iki takım oyuncuları o kadar büyük futbolculardı ki, lütfen sahaya çıkmış, Şampiyonlar Ligi finallerinden sonra bu basit derbide oynamaktan imtina edermiş havasındaydılar. O kadar futbolsuz bir maç oynandı ki, iki takım teknik direktörleri bu kısır futbolun sorumluluğunu alması gereken kişilerdi.