Güncelleme Tarihi:
Kongrenin açılış konuşmalarını FIFA Başkanı Sepp Blatter ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören yaptı.
Başbakan UEFA'nın 36. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmasına, misafirleri medeniyetlerin şehri, barışın, hoşgörünün şehri, tarih ve kültürün odaklaştığı şehri, bütün bunlarla birlikte bir spor şehri, bir futbol şehri olan İstanbul'a “hoş geldiniz” diye selamlayarak başladı.
İŞTE RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN KONUŞMALARI / WEB TV
Başta “değerli dostum” diye hitap ettiği Platini ve Birinci Başkan Yardımcısı Şenes Erzik olmak üzere tüm UEFA yönetimine, 36. Genel Kurul için 34 yıl aradan sonra tekrar İstanbul'u tercih etmeleri sebebiyle teşekkürlerini sunan Erdoğan, “Baharın bu ilk günlerinde, inanıyorum ki İstanbul, güneşli havasıyla, barış ve hoşgörü atmosferiyle, spora olan sevdasıyla, Genel Kurul'un dostluk ve başarı ruhuyla yürütülmesine zemin olacak ve buradan Avrupa ve dünya futbolu için de umarım en güzel sonuçlar çıkacaktır” dedi.
Türkiye'nin, futbola hasreti olan, futbol sevdalılarıyla dolu bir ülke olduğunu, futbol ekonomisinde olduğu kadar büyüklük noktasında da Avrupa'da ciddi bir yer oluşturduğunu belirten Erdoğan, “Her ne kadar geç başlamış olsak da, bugün, büyük futbol endüstrimizle, Türkiye'nin her köşesine yayılan modern tesislerimizle, en önemlisi de, aşkla, sevdayla, tutkuyla bağlandığımız futbolumuzla dünya üzerinde varlığımızı hissettiriyoruz” diye konuştu.
KONGREDEN FOTOĞRAFLAR - Süleyman Arat'ın objektifinden
Spora yapılan yatırımlar
Erdoğan, 2009 yılında UEFA Kupası finaline başarıyla ev sahipliği yaptıklarını, bizzat kendisinin de izlediğini, bu yıl Temmuz ayında UEFA U19 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na, 2013 yılında da FIFA U20 Dünya Şampiyonası'na büyük bir heyecanla hazırlandıklarını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, yine son dönemde, Erzurum'da Universiade Kış Oyunları, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası, Trabzon'da 2011 Uluslararası Gençlik Olimpiyatları, Tenis Dünya Kadınlar Şampiyonası, Yıldızlar Dünya Voleybol Şampiyonası, iki hafta önce de Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nın başarıyla tamamlandığını söyledi.
Tüm bu organizasyonlar için Türkiye genelinde, farklı şehirlerde çok büyük spor yatırımları gerçekleştirdiklerini, şu anda da, başta 2013 Akdeniz Oyunları ve U20 Dünya Şampiyonası için yatırımların devam ettiğini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“2012 yılında, 18 yeni stadyumun yapımına başlıyoruz. Bu yıl içinde, 108'i sentetik ve doğal çim saha olmak üzere 352 yeni tesisi bitirmiş olacağız. Hükümet yatırımlarının yanı sıra yerel yönetimlerimiz de artık spora çok daha fazla önem veriyor, gençler için çok daha fazla spor tesisi yatırımı gerçekleştiriyorlar. Sporu da doğrudan etkileyecek alt yapı eksikliklerimizi tamamlıyor, özellikle hızlı tren, hava limanları, otoyollar konusunda Türkiye'nin tamamını kapsayan çok büyük bir seferberliği kararlılıkla sürdürüyoruz.”
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, Avrupa'ya oranla oldukça genç nüfusuyla, ekonomide olduğu kadar sporda da büyük bir potansiyel barındırdığını belirterek, Türkiye'nin nüfusunun yüzde 50'si 30 yaşın altında nüfusa sahip olduğunu, gençleri yönlendirmek, eğitmek, ihtiyaç duydukları spor tesislerini onlara kazandırmak için samimi gayret içinde olduklarını kaydetti.
Erdoğan, “Kısacası, başlattığımız büyük seferberlikle, Türkiye'yi sporda da zirveye taşımak, sporun barış, dayanışma, dostluk dilini Türkiye'den dünyaya ulaştırmak için büyük gayret sarf ediyoruz” dedi.
"Suçu kim işlediyse ceza almalı"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise şike davasıyla ilgili olarak ise "Irkçılık, bir insanlık suçudur. Irkçılık, insanlığa, vicdana aykırı olduğu kadar, sporun ve futbolun ruhuna tamamen aykırıdır. Yeşil sahalarda olmasa bile tribünlerde, ırkçı, ayrımcı eğilimlere karşı son derece hassas ve dikkatli olmamız gerektiği açıktır. Son dönemde, Avrupa'da tırmanma eğilimi gösteren ırkçılığın, spora ve futbola nüfuz etmemesi, bu noktada üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir durumdur" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Hukukta bildiğiniz gibi suçların şahsiliği ilkesi vardır. Bir de bizim siyasetçiler olarak gerçek kişi ve tüzel kişi noktasında zaman zaman muhatap olduğumuz sıkıntılar vardır. Gerçek kişi ve tüzel kişi noktasında değerlendirmeyi iyi yapmak lazım. Gerçek kişilerin işlediği suçlar sebebiyle eğer tüzel kişilik suç ve ceza almaya kalkarsa burada sadece bir tüzel kişi, kurum ceza almıyor. Yeri geliyor, milyonlarca o tüzel kişiliğin sempatizanı olan kişiler, belki bir şehir, birkaç şehir, burada cezalandırılmış oluyor. Burada suçların şahsiliği ilkesinden hareketle kim olursa olsun, bu şikeyi ve suçu kim işlemişse, cezaların caydırıcılığından hareketle en büyük cezayı alması en önemli adımdır ve bunun yapılması lazım. Oradan hareketle bunun sürdürülmesi inanıyorum ki, özellikle futbola olan, spora olan aşkı ve sempatiyi daha farklı bir şekilde geliştirecek ve onları sürekli olarak geri götürmeyecektir” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, futbol endüstrisinin, futbol ticaretinin, reklamın, paranın, finansmanın, spor ruhunun önüne geçmesini engellemek zorunda olduklarını beliterek, "Futbolu, bir sanat, bir gösteri sanatı olarak muhafaza etmek, futbolu, barışın, dayanışmanın aracı olarak korumak ve gelecek nesillere aktarmak zorunda olduklarını vurguladı.
"Biz de çok acı olaylar yaşadık"
Erdoğan, hiç şüphesiz, sporun da, futbolun da dilinin barışın dili olduğunu belirterek, 1969 yılında Orta Amerika ülkeleri arasında, 1970 Dünya Kupası elemelerinde çıkan kavgalarda, ardından iki ülke arasında çıkan savaşta maalesef 4 bin kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı.
“Biz de futbol tarihi boyunca çok acı olaylar yaşadık, elim hadiselere, hatırlamak istemediğimiz ölümlere şahit olduk” diyen Erdoğan, yaşanan acı hadiselerin hiçbirinin futbolun ruhundan, futbolun manasından ortaya çıkmadığını söyledi.
Erdoğan, tam tersine futbolun, tıpkı Pele'yi seyretmek için aralarında ateşkes ilan eden Afrika ülkelerinde olduğu gibi, kaynaşmanın, tanışmanın ve paylaşmanın aracı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Şunu da burada büyük bir iftiharla ifade etmek istiyorum. Çocuğum, 1967 yılında başladığım, 1982 yılına kadar 15 sene aralıksız oynadığım futbol, benim için amatör de olsa her zaman, koordinasyon, kollektif çalışma, dayanışma noktasında yol gösterici, belirleyici oldu. Takım ruhunu, paslaşmayı, paylaşmayı, gözle iletişim sağlayabilmeyi, gönülden gönüle irtibat kurarak anlaşabilecek kadar uyumu futbol sahalarında pekiştirdik. 1969 yılında, Maracana Stadı'nda Pele'nin attığı penaltıyı hala unutabilmiş değiliz. Stat, adeta nefesini tutmuştu, çok büyük bir sessizlik hakimdi, Pele şutunu attı ve tahmin edilebileceği gibi gol oldu. Pele'nin bu bininci golü, tüm dünyayı olduğu kadar bizi de ta burada biz Türkleri de etkiledi. 1970 Dünya Kupası'nda kolu bandajlı halde oynayan Beckenbauer, 1974'te takımını şampiyonluğa taşıyan Müller, Didi, Kempes, Cruyff, Maradona büyük bir keyifle, beğeniyle ve hayranlıkla izlediğimiz futbolcular oldu. Müller'e, Münih takımının teknik direktörü, 'senden futbolcu olmaz, kendine başka bir iş bul' demişti. Ancak o, bir sene sonra dünyanın en meşhur futbolcuları arasına girdi. Sevgili Platini'nin yaşadıklarını da az önce de kendisiyle teyit ettim, arkadaşlarımla da teyit ettim. Metz Kulübünün doktoru, Platini'ye 'futbolcu olamaz, sağlığı iyi durumda değil' diyerek rapor vermiş ve transferi engellemişti. Değerli dostum Platini'nin oynadığı Saint Etienne takımının Metz'i 9-2 yenmesi de 'futbolcu olamaz' raporu veren doktora herhalde en güzel cevap olmuştu.”
"Babamla maç halindeydim"
Başbakan Erdoğan, aynı yıllarda kendisinin de bir yandan yeşil sahalarda, bir yandan da rahmetli babasıyla tam bir maç halinde olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Rahmetli babam, okumamı, iş bulmamı isterken, ben, yırtık kramponlarla, lastik ayakkabılarla, gizli gizli katıldığım antrenmanlarla futbol kariyerimi ilerletmek arzusundaydım. O kadar ki, sakatlandığım zamanlarda evde acımı bastırıyor ve kramponlu ayakkabılarımı eve götürmüyor, kömürlükte saklıyordum. Resimlerimizin basıldığı gazeteleri, babam görmesin diye köşe bucak saklıyordum. Sonuçta rahmetli babam haklı çıktı ve ben futbolcu değil, bir siyasetçi oldum. Ancak 15 yıl boyunca futboldan edindiğim tecrübeyi, birikimi, disiplini, spor ahlakı ve erdemini hayatımın her anında yaşamanın ve yaşatmanın gayreti içinde oldum. “
"Şiddet ve şikeye karşı kararlı tutum içindeyiz"
Başbakan Erdoğan, kendi döneminin,1960'ların, 1970'lerin, 1980'lerin Dünya ve Avrupa kupalarındaki heyecanı bugün dahi büyük bir coşkuyla hatırladığını belirterek, “Zihinlerimizde, hatıralarımızda spor var, estetik var, en önemlisi de futbol yoluyla sergilenen sanat var. Genç nesillerin de futbolu böyle tanıması, böyle oynaması ve böyle hatırlaması için gereken neyse ortaya koyma sorumluluğu içindeyiz. Federasyon başkanıyla bundan önce de şimdi de aynı şeyleri konuşuyorum. El ele verelim, büyük yatırımların içerisinde olalım ve genç nesilleri yanlış yollara düşmekten, kötü alışkanlıklara itmekten sporla iç içe getirilelim” diye konuştu.
Türkiye olarak, şiddet ve şikeye karşı gerçekten kararlı bir tutum içinde olduklarını ifade eden Erdoğan, çıkarılan yasayla, futbolda şiddeti, futbolun tadını kaçıran şikeyi en sert şekilde cezalandırdıklarını, böyle tatsızlıkların önüne geçmek için son derece hassas bir tutum izlediklerini söyledi.
Başbakan'a alkış
Platini ile birlikte salona giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı üyeler alkışlarla karşıladı.
Geniş güvenlik
Kongre için İstanbul Kongre Merkezi ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri alınırken, akreditasyonları bulunmayanlar, kongre merkezi yakınına sokulmadı.
MUTABAKAT ZAPTI İMZALANDI
DEMİRÖREN: EN ÖNEMLİ HEDEFİMİZ...
BLATTER: SAHA DIŞINI KONTROL ETMEK ZOR
PLATINI: OYUNU KORUYALIM, FUTBOLU TEMİZLEYELİM
2012-2013 BÜTÇESİ ONAYLANDI