Başından beri milli takımın başında Türk antrenör görmek istediğini vurgulayan Bakan Kılıç, “Benim kanaatim, başından itibaren Türk Milli Takımı'nın başında mutlaka bir Türk hoca olması gerektiğidir. Bu takım milli takım, oyuncular milli oyuncular olduğuna göre bu takımın başında, takımdaki oyuncular gibi aynı dili konuşan bir Türk hoca olması gerektiği kanaatindeyim. Dünyada ne kadar büyük futbol markaları olursa olsun, Türkiye'ye geldiği zaman ülkenin dilini konuşamadığından, ülkeyle bütünleşemediğinden, ülkenin kültürünü, coğrafyasını hissedemediğinden ve o heyecanı iliklerine kadar yaşayamadığından maalesef başarıyı yakalayabilmek mümkün değil” diye konuştu.
Bugün Spor Toto Süper Lig'de zirvede yer alan takımların teknik direktörlerinin Türk olduğuna dikkati çeken Kılıç, “Bakıldığında Türk Milli Takımı'nın başında benim kanaatim, kişisel görüşüm, mutlaka Türk hoca bulunması noktasındadır” dedi. Bakan Suat Kılıç, ortaya çıkan başarısızlığın faturasını tek bir kişi veya kuruma kesmenin yanlış olacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başarısızlığı tek başına bir şahsa ya da kuruma yüklemenin gereği yok. Bu başarısızlık hepimize ait bir başarısızlıktır diyebilirsek doğru opsiyonları kullanabiliriz. Başarı herkese ait, başarısızlık herkese ait olmalı ki herkes başarısızlığın nedenlerini çözümüne yönelik birtakım inisiyatifler kullanabilsin. Bunu sağlamaya çalışacağız. TFF özerk bir yapı. TFF başarısızlığın nedenleri üzerinde düşünecektir demiyorum, zaten düşünmektedir. Sadece TFF değil, sadece Gençlik Spor Bakanlığı değil, milli takımın insan kaynakları olan Spor Toto Süper Lig'deki takımlarımızın tamamı, yöneticileri ve teknik direktörleri düzeyinde aynı zamanda milli takımın da kendilerine düşen bir sorumluluğu olduğu noktasından hareketle onlar da başarısızlığın nedenlerini düşünecekler. Ortada bir başarısızlık var. Hiç kimse benim görev alanımda değil, diyerek bu başarısızlıktan kaçınamaz. Herkes bu başarısızlığı paylaşmak zorundadır. Eğer kaçınmak gerekirse en rahat ben kaçarım. Çünkü 'TFF özerk bir yapıdır' derim, kenara çekilirim. Türk Milli Futbol Takımı, Türk Milletini ve Türkiye'nin bayrağını, ülkesini temsil ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin Gençlik ve Spor Bakanlığı da bu başarısızlığın dışında kendisini tutmayacaktır. Ortada bir başarısızlık var. Başarısızlığın paydaşı olacağız. Yarınlarda başarının da paydaşı olabilelim.”
(A) Milli Takım Teknik Direktörü Guus Hiddink'in kötü bir teknik direktör olmadığını belirten bakan Kılıç, “Hiddink marka isim olarak Türkiye'ye transfer edildi. Milli takımın başına getirildi. Milli takımın başına getirildiği dönem itibariyle kötü hocalar arasında değildi. İyi hocalar arasındaydı. Kanaatim odur ki Türk Milli Takımı ile bütünleşemedi, Türkiye ile bütünleşemedi, futbolcularla bütünleşemedi. Bundan dolayı da başarısızlığın paydaşlarından biri haline geldi” dedi. Bakan Suat Kılıç, Hiddink'in ortaya çıkan durumda önemli bir başarısızlık aktörü haline geldiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Şu gerçeği de tespit etmemiz lazım; tek başına teknik direktör de değil, futbol kulüpleri federasyon işin diğer altyapı boyutu, bütün bunlar birlikte yönetilemediği ve birlikte gözetilmediği takdirde büyük başarıları yeniden yakalayabilmek mümkün değil. Türk Milli Takımı geçmişinde dünya üçüncülüğü olan bir futbol takımı. Aynı oyuncular yok elbette, aynı hocalar da yok. Aynı havada heyecan olarak yok ama nihayetinde bu coğrafya dünyada futbolda üçüncü olabilecek kadar dev bir takımı bünyesinden çıkardı. Dolayısıyla geriye dönüp başarılarımızı görüp orada kalmamalı geleceğin iyi bir takımını yeniden inşa edebilmeliyiz.”
Bakan Kılıç, “Takımın başında yabancı hoca bile olsa o hocanın da yaşadığı yer takımını yönettiği ülke olmalı. Maçtan iki gün önce gidip, maç akşamı geriye dönmekle milli takımın performansına katkı sağlayabilmek mümkün değil. Türk Milli Futbol Takımı'nın başındaki yabancı da yerli de olsa hafta içinde ve hafta sonlarında oynanan tüm maçları takip edebilmeli. Yeni futbolcu kaynaklarını araştırabilmeli diye düşünüyorum. Aksi takdirde yeni oyuncuları takıma adapte etmediğinizde, herkesin ezberinden bildiği ilk 11 sayılacaktır ki bu hem gençlere sarılmama anlamına gelecektir hem de milli takımın insan kaynaklarını zenginleştirememe anlamına gelecektir. Bu yaklaşım doğru değil” diye konuştu.
“İstanbul'daki maçta çok üzüldüm”
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Hırvatistan ile İstanbul'da oynadıkları ilk maçta çok üzüldüğünü belirterek, “Hırvatistan'ın teknik direktörü ceket, gömlek o soğuğa rağmen bir an olsun kulübesine girmeden saha kenarından maçı yönetti. Ama maalesef maç boyunca bizim milli takımın teknik direktörü kulübe dışında hiç görmedik” diye konuştu. Teknik direktörün maçı sürekli okuması gerektiğine dikkati çeken Kılıç, şöyle devam etti:
“Milli takımın hocası maçı an ve an okur ve değişiklikleri buna göre dizayn eder. Taktiklerini sürekli olarak sahaya yansıtır. Var olmadığı takdirde ne olur? İstanbul'da yaşadığımız üzücü türden tablolar olur. Benim fikrim, İstanbul'daki maçı 1-0 veya 3-1 kazanacağız noktasındaydı. Hırvatistan çok güçlü bir takım. Hırvatistan'ın 18 kişilik kadrosundaki 15 oyuncu dünyanın değişik kaliteli takımlarında oynuyor. Hırvatistan'ın teknik kapasitesi, fiziksel kimliği herkesin bildiği konular. Ama buna rağmen milli takımdaki oyuncuların Türkiye adına, Türk milleti adına çok inanılmaz bir heyecanı ve dinamizmi sahaya yansıtacakları kanaatindeydim. Ama 2. dakikada gelen golden sonra hoca takımı doğru kurgulayamadı. Bundan sonra da maçı toparlayamadı. Bu üzücü bir tabloydu.
Hırvatistan'ın hocası açısından da beklenmedik bir tabloydu. O da maçın sonunda şunu söyleyebildi. 'Hırvatistan, Türkiye'yi 3-0 yenecek güçte bir takım değil' dedi. Dün akşam gördük ki bizim çocuklar oynamaları gerektiği gibi oynadıkları takdirde galibiyet gelebilir.”
Futbolcunun kasten sarı kart göreceğine inanmıyor
Bakan Suat Kılıç, milli takımda oynama şerefine erişmiş oyuncuların kasten sarı kart görerek bir sonraki maçta oynamama düşüncesine inanmadığını kaydetti.
Suat Kılıç, şunları söyledi:
“Tribünler sarı kart konusunda net bir reaksiyon ortaya koydu. Milli takımda oynama şerefinde bulunan hiçbir oyuncunun kasten bir sonraki maçta oynamamak üzere sarı kart görmeyi arzu edeceği kanaatinde değilim. Bunu genç futbolcularımızın hiçbirine yakıştıramam. Bundan sonra da yakıştırmayacağım. Onlara düşen bundan sonraki süreçte ileride bu intibaları ortadan kaldıracak tavırlar içerisinde olmalılar. Türk milli takımında oynama onurunu taşıyan her futbolcunun görevi kalan her şeyi bir kenara bırakmak, sakatlanma riskini bir kenara bırakmak, kendi takımında performansını bir kenara bırakmak ve Türk milleti adına gereğini sahaya yansıtmaktır.
İstanbul'daki maçta iki şeye üzüldüm. Birincisi maç bitmeden tribünlerin büyük ölçüde boşalması, ikincisi de taraftarlarımızla futbolcularımızın arasında nahoş diyaloglar ve itiş kakışların yaşanması. Dünyanın çok sayıda ülkesinde bu maç yayınlandı ve maalesef tribünlerin boşalması, kendi taraftarlarımızla milli futbolcularımız arasında yaşanan diyaloglar da değişik ülkelerde yayınlanan maç sırasında sunucular tarafından ekranlara yansıtıldı. Bu Türkiye'nin imajı adına, Türkiye'nin birliği, dirliği adına çok çok büyük bir kayıptı. O nedenle taraftarlarımızın da futbolcularımızın da sonuç her ne olursa olsun davranışlarına tavırlarına ağzından çıkan sözlere, cevaplarına, karşılıklarına büyük özen göstermeleri lazım. O gece hiç kimseye yakışmamıştır. Türkiye'ye, Türk milletine yakışmamıştır. Terörün ve depremin acılarını yaşayan milletimiz milli takımın başarısıyla coşmayı beklerken, maalesef ayrıca bir hüzün kaynağı bu tavırlar nedeniyle yaşanmıştır. Bunu hak etmiyoruz.”
Şike konusu
Bakan Suat Kılıç, Türkiye'de yaşanan şike soruşturması kapsamında milli takımda yer alan oyuncuların bu süreçten etkilenmediklerini söyledi.
Kurban bayramı sırasında milli takımın kampta bulunduğunu ve yetkili kişilerle telefon görüşmeleri yaptığını anlatan Kılıç, “Futbolcu koordinatörü ve takım kaptanı ile görüştüm. Ayrıca takım içinden birkaç futbolcu arkadaşımla telefonda bayramlaştım. Maç günü de stada hareket ettiklerinde kendileriyle telefonda görüşme imkanım oldu. Bana yansıttıkları hava kesinlikle milli takımdaki futbolcular arasında şike ya da benzer hadiseler nedeniyle bir ihtilaf olmadığı noktasındaydı. Futbol kulüpleri arasında yaşanan ihtilaflar, futbol kulüpleriyle ilgili yargıya taşınan ihtilaflar, en son milli takım oyuncularını alakadar eder diye düşünüyorum. Milli takım oyuncuları kardeşlik hukukuna dayalı bir birliktelik içerisinde olmaya mecburdurlar. Kaldı ki geçen sezon 4 büyük takım arasında ve farklı takımlarda top koşturan oyuncular bugün, geçen sezon rakip oldukları takımlarda top koşturuyorlar. Profesyonelliğin gereği zaten budur. Milli takım çatısı altında bir ihtilaf ve husumet olursa bu milletin hukukunu yok saymaktır” değerlendirmesini yaptı.
Milli takımda yabancı oyuncu sayısı
Bakan Suat Kılıç, (A) Milli Takım'da devşirme oyunculara fazla sayıda yer açmanın Türkiye'deki futbol hayatını sabote etmekle eşdeğer olduğunu belirtti.
“Olaya sadece Türk Milli Takımı olarak bakmamak lazım” diyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Atletizmde, basketbolda ve voleybolda olabilir. Takım içinde takıma dinamizm kazandırmak üzere ya da farklı teknik birikimleri takımın potansiyeline dahil etmek üzere, bir futbolcu takımda yer bulabilir. Kalkıp da Türk Milli Takımı'na 3, 4 ve 5 tane devşirme futbolcuya yer açmaya kalkarsanız, bu takdirde Türkiye'de futbol hayatını sabote etmiş olursunuz. Ben bunu doğru bir yaklaşım olarak değerlendirmiyorum. Elbette ki milli takımlarda farklı milletlerden gelen oyuncular vatandaş olduktan sonra gelip oynayabilir. Ama bunu spora Türk futboluna katkı verecek düzeyde tutabilmemiz lazım. Türk Milli Futbol Takımı'nın arzu edilen performansı yakalayamamış olmasının ardında, milli takımın futbolcu kaynağı olan 4 büyük kulüpteki yabancı futbolcu sayısının etkisi olduğu kanaatindeyim. Kulüpler istedikleri sayıda yabancı oyuncu transfer etsinler, itirazım olmaz. Kulüplerin ilk 11'de oynatacakları futbolcu sayısı içinde ve mutlaka Türk futbolcuların sayısı, oranı belirlenmeli. Hatta bunlar için yaş sınırı da konmalıdır. 22 yaşın altında en az 5 futbolcu olmalı gibi, ya da 25 yaşın altında en az 7 futbolcu olmalı gibi. 22 futbolcu içinde en az 5 olmalıdır. Dünyada da bunun uygulamaları var. O ülkenin kendi kaynaklarından yetişen futbolcular mutlaka olmalı. Bu olmadığı takdirde,
Fenerbahçe,
Galatasaray,
Beşiktaş ve Trabzonspor, altyapısını kaybeder. Futbol kulüpleri altyapılarını kaybettikleri takdirde zaten milli takım berhava olmuş demektir. Böyle milli takım anlayışı olmaz. Milli takımı ayakta tutmak mümkün olmaz. Bizim kendi kaynaklarımıza yönelmemiz lazım. Eğer bugün dünyanın bilinen takımlarında Türk kimliğini taşıyan futbolcular top koşturuyorsa bu şu demektir; bu coğrafyanın çocukları futbol oynamaya ve teknik kapasitesini yükseltmeye eğimli. 2008 yılını hatırlayın. O gün milli takımı sırtlayan oyuncuların birçoğu kendi takımlarının yedek kulübesinde. Neden dolayı, yabancı transferlerden dolayı. Milli takıma da sporculara da kulüplere de yazık oluyor. Bugün milli takımda bazı gençler var. Kendi takımlarını yedek kadrosunda. Bu önemli bir kayıptır.”
İddianame bekleniyor
Türk futbolunda süren şike soruşturması kapsamında savcının hazırlayacağı iddianamenin henüz mahkemeye verilmediğini anlatan Suat Kılıç, “İddianame henüz mahkemeye teslim edilmedi. Teslim edildikten sonra TFF ne yönde karar alacak, bunu hep birlikte göreceğiz. Federasyonun alacağı kararlar aşamasında bir tesir ortaya koyma şansımız yok” dedi.
Türkiye'deki futbol camiasının iki şeyi birbirinden ayırt etmesi gerektiğini belirten Kılıç, “Devam eden bir dinamik süreç var. Türkiye'de ligler oynanmaya devam ediyor. Milli takım oynamaya devam ediyor. Yani futbol hayatı mevcut kurallar çerçevesinde varlığını idame ettiriyor. Bir de şike iddiaları nedeniyle yürütülen yargısal gündem var. Şikeye dayalı yargısal gündemle TFF'nin ligleri oynatması arasındaki süreci birbirinden ayırt etmeliyiz. Aksi takdirde Türk futbolu kan kaybetmeye devam edecektir. Bunun tedbirlerini alacağız.”
Kendileri açısından üzerlerine düşen yasal düzenlemenin boyutuna bakacaklarını anlatan Kılıç, “İdari kararlar çerçevesinde karar alacak TFF var. TFF bu süreçte kulüpler arasında denge gözetmeye çalıştı. TFF'nin vereceği kararlar hiç kimseyi yüzde yüz memnun etmeyecektir. Çünkü hangi kararı açıklarsanız açıklayın, bu karar mutlaka birilerinin huzurunu bozacaktır. Dolayısıyla verilen tüm kararların arkasında tüm kamuoyunun hazır beklemesi gerekir. Kamuoyu desteği beklemek çok da mümkün değil. Bizim de eleştireceğimiz karar olacaktır. TFF zor bir süreci yönetmeye çalışıyor. Federasyonun ne gibi karar alacağını bilmiyorum. Kendi kanaatimi açıklayacak olursam, federasyonun alacağı kararı talimatlandırmışız gibi bir anlam ortaya çıkarılabilecektir. Kişisel görüşümü ortaya koymak istemiyorum ki TFF kendi kararını kendi kuralları çerçevesinde alabilsin. TFF bu kararları alırken sadece kendi talimatları çerçevesinde hareket edebilme özgürlüğünde değil. UEFA ve FIFA bu süreçlerde etkili. Çünkü futbolun uluslararası boyutu var. TFF aldığı kararlarda UEFA kriterlerini gözetmek zorundadır” diye konuştu.
Yeni yasada değişiklik
Bakan Suat Kılıç, yeni yasadaki bazı hükümlerin Türk Ceza Kanunu'ndaki genel normlara aykırılıklar gösterdiğine dikkati çekti.
Kılıç, şöyle devam etti:
“Değişiklik teklifini tüm parti gruplarına ilettikleri bilgisi ben de var. Değişiklik teklifi ile ilgili bize de bilgilendirme yaptılar. 6222 sayılı Sporda Şiddetin ve Düzensizliğin Önlenmesine ilişkin yasanın bazı hükümlerinin Türk Ceza Kanunu'ndaki genel normlara aykırılıkları var. Dolayısıyla bir düzenleme söz konusu olabilir. Kulüpler birliği 18 kulübün imzalı onayıyla birlik adına müştereken bir değişiklik teklifini TBMM'ye intikal ettirdi. Buradaki cezaların Türk Ceza Kanunu'ndaki genel normlara uygunluğunun sağlanmasını arzu ediyorlar. Benim olmazsa olmaz dediğim kriterlerim var. Cezalar indirilse bile verilen cezaların paraya çevrilemez olması lazım. Cezaların infazı yerine getirilmeli. Aksi takdirde parayı veren kanunu dolaşır gibi kamu vicdanını rahatsız edecek bir yaklaşım ortaya çıkabilir. Diğeri de hakkında kesin bir şeyler ortaya konulan kişilerin yeniden futbolda yönetici olamamaları gerekir kanaatindeyim. Bu konuyu TBMM'ye getirecekseniz, biz konu ile ilgili hükümet olarak bir hükümet tasarısı hazırlamayız, hükümet olarak bu kanunun değiştirilmesi noktasında bir kararlılık içerisinde olmayız. Parti gruplarını bilgilendirirsiniz, hepsi tamam derse bir değişiklik teklifini TBMM'ye getirebilirsiniz. İkincisi burada yapılacak olan düzenlemenin arkasında Kulüpler Birliği'ndeki 18 takımın topluca bulunması lazım.”
Gençlik politikası
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, 2012 yılında Gençlik Şurası'nı toplayacaklarını söyledi. “Türkiye'de futbolu bir kenara bırakıp, gençliği ve gençlik politikalarını tartışmamız lazım” diyen Kılıç, “2012 mayıs ayında Türkiye'nin gençlik şurasını yapacağız. 81 ilde bu konuda altyapı çalışmasını başlattık.
Türkiye'nin yeniden gençlik sorunları haritasını belirleyeceğiz. Bunları yaparken CHP ve MHP gençlik kollarını da dinleyeceğiz. Türkiye'de gençlik sorunlarını yaşam anlayışı ve parti anlayışı gözetmeksizin kavrayan bir gençlik politikası oluşturacağız. Gençlik politikaları sağlam temeller üzerine oturtulmazsa ne futbolda, ne güreşte, ne turizmde sağlam insan kaynaklarını dinamize edebilmek mümkün olmayacaktır” diye konuştu.
Öğrencilere müjde
Bakan Suat Kılıç, şubat ayından sonra açılacak yeni eğitim ve öğretim yılında Van'daki yurtlarda kalan öğrencilerden yatak ve barınma ücreti almayacaklarını söyledi. Suat Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye'de devam eden ve yapımına başlayacağımız yurt inşası sayısı 138'e ulaşmış durumdadır. Yatırım büyüklüğü olarak toplam rakamı yaklaşık 2 katrilyon yeni parayla 2 milyar Türk Lirası olacaktır. 2011 sonu ve 2012 yılında 2 milyar TL tutarında yeni yurt inşası gerçekleştireceğiz. Oluşturulacak yeni yurtların yatak kapasitesi 80 bin olacak. mevcut 265 bin yatak kapasitesinin üzerine 2012 yılı sonuna kadar 80 bin yeni kapasite ilave edeceğiz. Dolayısıyla 188 bin de devraldığımız yatak kapasitesini, 2012 yılı sonu itibariyle 345 bine çıkarmış olacağız.
Van'da depremde hasar gören kiralık bir yurdumuz var. Bunun yerine 600 kişilik yeni bir yurt binası inşa edeceğiz. Üniversite öğrencilerinin Van'a geri dönüşünü teşvik edebilmek için tamamen yeni deprem normlarına uygun bir inşaat anlayışıyla 100. Yıl Üniversitesi'nde ihtiyaç duyulan yatak kapasitesini oluşturmaya gayret edeceğiz. Şubattan sonra açılacak yeni eğitim öğretim yılında Van'daki yurtlarımızda kalan öğrencilerimizden yatak ve barınma ücreti almayacağız. Bunu ilk kez açıklıyorum. Van nüfusuna kayıtlı olan ve ailesi Van'da ikamet eden diğer illerin üniversitelerinde eğitim, öğretimine devam eden öğrencilerden 2011 yılı sonuna kadar yurt, yatak ücreti alınmayacak.”