Paylaş
Geçenlerde Türkiye’nin önemli rehberlerinden ve gazetemizin jüri üyelerinden Şerif Yenen’le birlikte Kazlıçeşme’yi dolaştık. Tabi ki ilk durağımız semte adını veren çeşmenin hikâyesinden başladı anlatmaya. Osmanlı Devleti zamanında, dönemin Sakabaşı (Suişleri), yardımcılarına su bulmaları talimatını veriyor. Yardımcıları da kazları takip ediyor, “Onların gittiği yerde muhakkak su vardır diyorlar” ve haklı çıkıyorlar. Kazların konduğu yerde su bulunuyor. Ardından da derhal kondukları yere yani Kazlıçeşme’ye üzerinde kaz figürü bulunan bir çeşme yapılıyor.
Yüzlerce yıldır buradaki ‘Kazlı Çeşme’, suyu hiç kesilmeyen çeşme olarak anılmış. Ne varki bugün çeşme yerinde duruyor ancak suyu akmıyor. Tam r önünden yol geçiyor. Bilmeyenlerin burayı fark etmesi de biraz güç. Çeşmenin karşısında ise ‘Kazlı Çeşme Cami’ bulunuyor. Fatih Sultan Mehmet döneminden sadece minarenin altındaki taşlar orijinal olarak kalmış. Yine aynı bölgede ‘Kasaplar Cami’ olarak bilinen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Cami var. Osmanlı’da hakkında en çok spekülasyon yapılan isimlerden biri Kara Mustafa Paşa. Haksız yere asılıp asılmadığı uzun süre tartışılmış. Şu anda bir cemevi olarak kullanılan Erikli Baba Türbesi de yine Kazlıçeşme sınırları içinde. Fatih Sultan Mehmet’in Sakabaşısı Deryayı Ali Baba türbesini de mutlaka ziyaret edin.
Meşhur lafın kaynağı işte burası Bu bölge yeraltı su kaynakları açısından da oldukça zengin. Yine yıllarca bu bölgede tabakhaneler varmış. Debbahane olarak bilinen tabakhanede çok fazla koku olduğu için insanlar daha sonra bu bölgeyi terk etmeye başlamış, ta ki dericiler Tuzla’ya taşınana denk.Derinin o dönem işlenmesinin de hayli ilginç bir hikâyesi var. Derinin çözülmesi için içinde asit barındıran köpek dışkıları tabakhaneye maşrafalarla taşınıyormuş. Öyle ki bu taşıma işlemini yapanlar tulumbacılar kadar hızlı olmak zoruntaymış. Ne kadar çabuk olursa asit miktarı da o kadar fazla imiş. Meşhur laf da buradan geliyor... Kazlıçeşme’nin hemen yakınında Yedikule Zindanları bulunuyor.
Bizans’ın ana kapısı olan Altın Kapı’da Yedikule’nin içinde yer alıyor. Altın Kapı’nın eski fotoğraflarını bize gösteren Rehber Yenen, bir zamanlar altın kaplama kapıları bulunan burada dört filin çektiği bir araba heykelinin varlığından da söz ediliyor. Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı ilk işlerden biri önce Rumeli ardından Anadolu Hisarı’nı yaptırmak. Amacı da Bizans’a gelecek yardımları kesmek. Ardından her sadrazamına 1452’de Bizans’ın tam da dibinde birer kule yapmasını emrediyor.
Fetihten sonra Altın Kapı hiç kullanılmıyor. Burası imparatorluğun hazinesi olarak uzun süre kalıyor. Altın Kapı’nın etrafı Osmanlı’nın son döneminde aslanhane olarak da kullanılmış. Ancak şimdiyse etrafı gecekondularla dolu... İstanbul’un en eski dini yapısı Stüdyos Manastırı’da yine Kazlıçeşme’nin yakınlarında. Bizans’ta minyatürlerin, ikonaların yapıldığı yer olan Stüdyoas’a girmek mümkün değil. Yıllardır bitmeyen bir restorasyon çalışması var. Ancak kapıyı tıklayın, bekçinin açtığı kapıdan biraz kafanızı uzatıp görkemli yapıyı gözucuyla görebilirsiniz...
Balıklı Meryem Ana Rum Manastırı, Samatya’daki Uşşaki Cami, Yehikaıpı Mevlevihanesi gibi oludkça önemli yapılar da yine Kazlıçeşme ve etrafında... Bu muhteşem semti keşfetmek için bir gününüzü ayırsanız yeter... Emin olun pişman olmayacaksınız...
Paylaş