GeriSeyahat Tarakları tarih, kaşıkları süs oldu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tarakları tarih, kaşıkları süs oldu

Tarakları tarih, kaşıkları süs oldu

Taraklı ilçesi bir zamanlar İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan başlıca kervan yolunun üstündeydi. Şimşir tarak, kaşıkları Ortadoğu’ya satılırdı. Karayolu Bolu’ya alınınca kaderine terk edildi. Şimdi 100’e yakın tarihi konağı, Sakin Şehir titriyle yeniden canlanıyor.

Kapıorman Dağları’na bu yıl sonbahar geç geldi. Üstelik geçmişteki kadar bol yağmur getirmedi. Dağların eteklerindeki Taraklı’nın çarşısında kanlıca mantarı dolu sepetlerini yan yana dizen köylüler yok bu yıl. Kilosu 10 TL’ye kararmaya yüz tutmuş mantarları satan büfeci “Yağmur yağmadığı için mantar çıkmadı, inşallah bundan sonra yağacak” diyor. Yağmur azalırken, ilçeye gelen ziyaretçi sayısı arttı. Arastada yerel ürünler satan dükkanlar da... Neler yok ki bu dükkanlarda... Kadınların evde hazırlayıp kavanozladığı köpük helvaları, uhud tatlıları, pekmezler, kuşkonmaz marmelatları, Taraklı dokumaları...
Bir zamanlar Taraklı, tarihi kervan yolunun durakları arasındaydı. İpekyolu’nun tüccarları, hac yolcuları Hacı Atıf Hanı’nda konaklardı. 1516’da Memlüklere kızıp Mısır seferine çıkan Yavuz Sultan Selim bile burada konaklamış, misafirperveklikten etkilenmişti. Yunuspaşa Camii’ni yaptırmıştı.
Evliya Çelebi bu seferden 130 yıl sonra Taraklı’ya uğradığında müreffeh bir kasabayla karşılaşmıştı. “Bağlı, bahçeli, akarsulu, bir dere içinde 11 camili, 500 haneli şirin bir kasabadır” diye yazmıştı. Kasabanın 6 mahallesinde 6 han, 6 mektep, 200 dükkan vardı. Dağları şimşir doluydu. Ustaların oyduğu tarak ve kaşıklar “Arap ve Acem’e” gönderiliyordu. Bu nedenle kasabanın ismi Taraklı’ydı.
Ahilik geleneğinin güçlüydü Taraklı’da. Dükkanlar sabah Yunuspaşa Camii’nde topluca okunan esnaf duası sonrasında açılırdı. Ahiliğin ustaları aynı zamanda yalaza denilen söz sanatında da mahirdi. Öyle esprili ya da hüzünlü öyküler anlatırlardı ki dinleyen kendinden geçer, hayat dersleri çıkarırdı.

DÖNÜM NOKTASI 2006

Cumhuriyet döneminde, gözükara mühendislerin İstanbul - Ankara karayolunu Bolu Dağı’na taşımasıyla müreffeh kasabanın kaderi değişmiş üstüne adeta ölü toprağı serpilmişti. 2006’da valilik ve belediyenin girişimiyle tarihi çarşıda restorasyonunun başlatılması, Kültür Bakanlığı ile Sakarya Sanayi Odası’nın desteğiyle Ulucami Mahallesi’nde tarihi evlerin restore edilmesi ilçe için dönüm noktası oldu. Bugün 100’e yakın tarihi ev ayakta. 45’inin restorasyon projeleri Anıtlar Kurulu’nca onandı. Tümü şahıslara ait olan yapılar TOKİ ve bakanlıktan alınan kredilerle adım adım restore ediliyor. 10 tarihi köşkün restorasyonu bitirildi, otel, müze, restoran olarak hizmete açıldı.
Taraklı geçen yıl da uluslararası Sakin Şehirler ağına kabul edildi. Taraklı Sakin Şehir Derneği Başkanı Şahin Akı “Haftada bir turist otobüsü görünce sevinirdik. Şimdi 15 otobüs geldiği oluyor” diyor.
Ziyaretçi artışı ilçe ekonomisine de yansımış. Hanımeller Konağı’nın açılmasıyla, butik otellerin sayısı üçe ulaşmış. Tarihi Yunuspaşa ve Orhangazi çarşısındaki restorasyonu tamamlanan 70 dükkandan önemli bölümü hâlâ boş olduğu halde kiraları artmış. Birkaç yıl önce 10 kadının bir araya gelerek aylığı 100 TL’den kiraladığı, yerel ürünler sattığı dükkan başarılı olunca, bu ekipten ayrılanlar kendi dükkanlarını açmış. Şimdi çarşıda kiraların 300 TL’ye ulaştığı konuşuluyor. Birkaç yıl içinde ilçedeki restorasyonlar tamamlandığında, çarşıda dükkan bulmanın çok zor olacağı söyleniyor.

Tarakları tarih, kaşıkları süs oldu

HÜZÜNLÜ KÖŞKLER

Taraklı’ya son bir yılda üç kez yolum düştü. İstanbullu yürüyüş gruplarının gözdesi Çubuklugöl- Sülüklügöl parkurunda bahar başında yürüdüm. Kıyısında yel değirmenlerinin sıralandığı, Alpler’i hatırlatan Çubuklu’ya, ormanın ortasına düşmüş pırlantayı andıran Sülüklü’ye hayran kaldım. Eylül sonunda kasabada birkaç saat geçirip Kapıorman Dağları’nın yükseklerindeki yaylaları gezdim. Karagöl kıyısında hayatımda gördüğüm en iri sonbahar çiğdemlerine rastladım. Fakat bir türlü ilçenin panoramik fotoğrafını çekememiştim. Taraklı’nın koruyucusu Hızır Aleyhisselam’ın beklediğine inanılan Hıdırlık Tepesi’ne tırmandım olmadı, Hisar Tepesi’ne çıktım olmadı. Mutlaka bir elektrik direği, teller, çirkin tabelalar giriyordu kadrajıma. Gözüme kestirdiğim Aşağı Cami’nin çifte şerefeli minaresine çıkmam gerekiyordu, fakat hocayı bulamamıştım.
Bu kez kurşuni renkte bulutların gökyüzünü kapladığı, zaman zaman güneşin başını çıkarabildiği yağmurlu bir pazar günü düştüm yollara. Bir grup fotoğraf avcısıydık. Kimimiz yeni aldığı makinenin heyecanını yaşıyordu. Önce tarihi çarşıda geçen yüzyılın başında Almanların yaptırdığı, tepesinde Manheim yazan tuhaf çeşmenin fotoğraflarını çektim. Ardından Aşağı Cami’ye koştum, müezzinden izin alıp şerefeye çıktım. Tarihi Hisar Tepesi’ndeki restore edilmiş köşkleri, Ulucami Mahallesi’nde kümelenen tarihi evleriyle biblo gibi bir ilçeydi Taraklı. Sararmış kavaklar, çınarlar bu güzelliğe renk katıyordu. Sonra tarihi çarşıdan geçip Alt Rüştiye Sokak’taki tarihi evleri gezdim. Restorasyonu süren yapıların kapıları açıktı. Sallanan tahta merdivenlerden, üst katlara çıktım. Kimileri dört katlı evlerin ferah, aydınlık odalarında yerlere eski takvimler, okul kitapları atılmıştı. Zemindeki kırık tahtalardan alt katlar görünüyordu. Geçmişten çocuk sesleri geldi kulağıma. Geçen yüzyılın başındaki hayatı hayal ettim. Pencerelerden çevredeki köşklerin fotoğrafını çektim. Beni en çok etkileyen görüntü sarı boyalı bir köşktü. Duvarına tırmanan Japon sarmaşığının yaprakları kıpkırmızıydı. Çok uğraştım, bir türlü istediğim kadraja oturtamadım. Yine de epeyce fotoğraf çektim. Bisikletli çocuğun peşine takıldığımda, yanıbaşından kristal berraklığında bir derecik akan köşkü keşfettim. Yapıların çoğu terk edilmişti. Kırık pencerelerinden eprimiş perdeler sarkıyordu...
Şunu düşündüm: Bu güzelliğe bu hüzün yakışmıyor. Dilerim Taraklı’nın eski köşkleri yine canlanır, bacaları tüter, sokaklarında neşeli çocuk sesleri çınlar...

Nerede kalınır

Taraklı, İstanbul’a 190 kilometre uzaklıkta. Merkezdeki altı odalı Hanımeli Konağı’nda hafta sonunda iki kişi, kahvaltı dahil 200 TL (www.hanimelikonagi.com). Yedi odalı Kadirler Konağı’nda hafta sonunda iki kişi kahvaltı dahil 150 TL. (kadirler- konagi.com)

Her kaşığı 16 kez elden geçiriyor

Akif Bostancıoğlu (59), arastanın karşısındaki kaldırıma yerleştirdiği tezgahında, şimşirden kaşık oyuyor. Tanesini 4 TL’den satıyor. Emekli olunca köyü Esenyurt’a dönmüş, 12 yaşında öğrendiği kaşıkçılığa başlamış. “Şimşir değen yemek tatlanır. Şimdiki nesil bunu bilmiyor. Bu kaşığı süs yapıyorlar” diyor. Ormandan kestikten sonra kaşık yapmak için ağacı tam 16 kez elden geçirdiğini anlatıyor. Kazancından mennun: “İki çocuk evlendirdim bu gelirle, boş durmaktan iyidir.”

False