Danişmentlerin şehri Niksar geçmişini canlandırıyor
Tokat’ın Niksar ilçesi, Kuzey Anadolu’nun en güzel yaylalarına sahip Canik Dağları’nın eteklerinde, Kelkit Ovası’ndaki Çanakçı Deresi’nin kenarına kurulmuş. Roma döneminde Neocaesera’ymış ismi. Zamanla Niksar olmuş. Anadolu’nun en büyük beyliklerinden Danişmentliler’e başkentlik yapmış.
Son yıllarda ÇEKÜL Vakfı’nın desteğiyle zenginliklerini korumaya, turizme kazandırmaya çalışıyor. Okurumuz Ankaralı gezgin Timur Özkan yazdı.
Kuzey Anadolu Fay Hattı’ndaki Niksar 1939 ve 1942’de iki büyük deprem görmüş, buna rağmen çok sayıda tarihi eser günümüze ulaşmış. Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserleri arasında Niksar Kalesi ön plana çıkıyor. Kale, Kelkit Çayı’nın kollarından Maduru ve Çanakçı derelerinin arasındaki tepede. Yüzölçümüyle Diyarbakır’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük kalesi. İçinde Danişmentlilerin kurucusu Danişment Gazi’nin torunu ve kendisinden sonraki en büyük hükümdarı Nizamettin Yağıbasan’ın türbesi ve adını taşıyan bir medrese, hamam ve Taş Eserleri Müzesi bulunuyor. Yapı, içkale, kısmen kurtarılan orta surlar ve Çanakçı Deresi kenarındaki kaybolan dış surlardan oluşuyor. İç kaledeki çay bahçeleri panoramik ilçe manzarasına sahip. Bu sayede müşteri sıkıntısı yaşamıyorlar. İçkale’nin en önemli eseri 1158’de yapılan Yağıbasan Medresesi. Anadolu’nun ilk tıp okulu bugün restoran ve sergi salonu.
FATİH BU CAMİDE RAMAZAN GEÇİRDİ
Melikgazi Mezarlığı Kale’nin yakınında. Burada her ikisi de tipik birer Selçuklu eseri olan, Niksar fatihi Melik Ahmet Danişment Gazi’nin türbesi ve Ak Yapı Kümbeti ile pek çok tarihi mezar taşı görülmeye değer. Bir sonraki durağımız; 1145’te yapılan Selçuklu - Osmanlı mimari örneği Ulu Cami. Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan yapıda Trabzon seferine çıkan Fatih Sultan Mehmet ramazanı geçirmiş. Kemerlerle bağlanan 24 sütunun taşıdığı çapraz tonozları ve sonradan eklenen yan payandaları dikkat çekiyor.
Niksar’ın diğer tarihi camisi, Ulu Cami’ye göre küçük ve yeni. Buna karşın simgesel açıdan kentin tüm camilerinden önemli. Çöreği Büyük Camisi, İlhanlılar Dönemi’ndeki bir tekkeden kalan, taş işçiliğiyle göz dolduran kapının ardına inşa edilmiş. Adını kapıdaki çöreğe benzeyen figürden almış. Caminin bitişiğindeki, bir Roma lahdinin devşirilmesiyle yapılan Lülecizade Kardeşler Çeşmesi’ni görünce şaşırmamak olanaksız. Mutlaka bir müzede bulunması gereken tarihi eserin bir çeşme inşaatında kullanılmasına üzülmek kadar, en azından kaybolmamış bugünlere gelmiş diye teselli bulmak da mümkün… Kırkkızlar mahallesindeki Kırkkızlar Kümbeti’nin adı hakkında farklı efsaneler anlatılıyor. Altta mezar odası ve üstte mescit olmak üzere iki katlı kümbet 1220’de yapılmış.
NİKSAR EVİ’NDE BAKLALI YAPRAK SARMA
Sırada Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait eserler var: 19’uncu yüzyıla tarihlenen Taş Mektep bugün Prof. Dr. Metin Sözen Kültür Evi. Belediyenin ÇEKÜL danışmanlığındaki restorasyon çalışmaları buradan yürütülüyor. Sultan İkinci Abdülhamit zamanında yapılan Eski Hükümet Konağı, restorasyonla Belediye binasına dönüşmüş. Niksar’ın tarihi konaklarından Taş Bina, yakın zamana kadar Öğretmenevi’ydi. Belediye tarafından yaşayan kent müzesi yapılmak üzere devralınmış.
Böylece merkeze gelmiş olduk. Niksar’ı gezmeye devam etmeden bir yemek molası verebiliriz. Yöresel ev yemekleri yapan Niksar Evi’ndeki mönümüz; tutma çorbası, Niksar’ın meşhur yaprağından yapılan baklalı sarma, nohutlu pilav, ev usulü patlıcan kebap ve cevizli yufka tatlısından oluşuyor. Niksar’ın diğer meşhurlarından; cevizini, cevizli ekmeğini ve kuşburnu reçelini ise ertesi sabaha kahvaltıda tadacağız.
YATAY MİLLE DİKEY DÖNEN DEĞİRMEN
Seymenli Köprü, Çanakçı Deresi’ndeki dört köprüden biri. Yanındaki temsili değirmen, Niksar’daki dünyanın ilk dikey milli (yatay tekerlekli) değirmenlerini sembolize ediyor. Her nedense yatay mil üzerinde dikey dönüyor. Çanakçı üzerindeki köprülerin en büyüğü olan Leylekli (Yılanlı) Köprü adını kilit taşındaki leylek ve yılan motiflerinden alıyor. (Niksar’ın, bir diğer tarihi köprüsü Kelkit üzerindeki Talazan, Niksar Erbaa eski yolunda görülebilir.)
Niksar’ın geleneksel kahvehanelerinden Mahfel, Leylekli Köprü’nün yanında. Hamdi Çavuş’un Kahvesi ise Belediye’nin karşısında. Burada verilecek kısa bir çay molasının ardından sırada iki çarşı var: Restorasyonu tamamlanan Arasta ve Belediye’nin “Niksar Kadın Üreticileri Sokak Atölyeleri” projesi kapsamında açılan Keçe Ürünleri Sokak Atölyesi. Niksar’dan alınabilecek hediye veya anı eşyaları arasında, kilim desenli el yapımı çeyiz sandıkları öne çıkıyor.
Geregori Tamatogros Yeraltı Kilisesi’ni kazıp, gün ışığına çıkaran belediye. Kalıntılar üniversitelerin ilgisini bekliyor. İlgi bekleyen bir diğer eser, yeraltındaki mahzenler. Şimdilik bir Roma Arsenali olduğu düşünülüyor. İki sıra halinde ve üzeri tonozlu koridorlara açılan odalarda iskelet artıklarına da rastlanmış...
LUVİLER, NUH TUFANI’NDA BU MAĞARADA SAKLANMIŞ
Niksar’ın en eski eseri merkeze 15 kilometre uzaklıktaki Efkerit Vadisi’nde.Kanyonun yüksek yamaçlarındaki Luvi Mağarası, Anadolu’nun ilk halklarından Luvilere ait. Hatta Luvilerin buraya saklanarak Nuh Tufanı’ndan kurtulmuş olabilecekleri rivayet ediliyor. Daha akla yakın diğer bir tahmin ise bu mağaranın önceleri Hıristiyanlık baskısından kaçan Romalılar, daha sonraları ise inzivaya çekilen Hıristiyan din adamları tarafından kullanıldığı.
CAHİT KÜLEBİ’DEN ERZURUMLU EMRAH’A ŞAİRLER DİYARI
Niksar’ın tarihi ve doğal zenginliklerinin haricinde, her yere nasip olmayan bir zenginliği daha var. UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi unvanına sahip Kaval Ustası Yaşar Güç güleryüzlü ve alçakgönüllü bir sanatçı. Kendisiyle tanışmaktan, ikram ettiği ayran eşliğinde ve farklı kavallarla yaptığı müzikleri dinlemekten çok memnun kalıyoruz. Niksar geçmişte de büyük ustaların ilgisine mazhar olmuş. Hayatının son dönemini burada geçiren ve “Gönül gurbet ele varma / Ya gelinir ya gelinmez…” diye başlayan unutulmaz dizelerin şairi Erzurumlu Emrah’ın türbesi ile Zile doğumlu olmasına rağmen vasiyeti gereği Niksar’a gömülen bir diğer ünlü şair Cahit Külebi’nin anıtmezarı Karşıbağ mahallesinde. “Senin dudakların pembe / Ellerin beyaz / Al tut ellerimi / Tut biraz…” diye başlayan şiiriyle herkesin tanıdığı Cahit Külebi bir şiirinde Niksar’a da yer vermiş. “… Siz baksanız bir şey göremezsiniz. / Benim yurdumdur orası / Ardıçlar, gürgenler, tozlu yollar / Tokat Niksar arası”