Sonbaharda Alaçatı’ya gitmeniz için 12 neden
Türkiye’de çoğunluk için yaz üç ay sürer, haziranda başlar, ağustosta biter. Oysa Ege ve Akdeniz’in en güzel günleri sonbahara saklanmıştır. Yakmayan güneş, klimaya ihtiyaç duyulmayan geceler ve gereksiz kalabalıkların el ayak çektiği sahil kasabaları sonbaharda bir başka güzeldir. Buna bir de doğanın devinimi, renklerdeki değişim şenliği eklenince tatiller unutulmaz olur.
Geçen hafta üç günlük bir Alaçatı kaçamağı yaptım. Avrupa’nın üç büyük balıkçılık yarışmasından biri olan Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası’na rastlamam, boğazkere üzümlerinin bağbozumuna şahitlik etmem benim için beklenmedik sürprizler oldu. Her şey İstanbul’un keşmekeşinden kaçıp Alaçatı’ya yerleşen arkadaşım Zeynep Erdem’in davetiyle başladı ve üç günlük bir koşturmacayla devam etti. Planlayıp da yapamadıklarımızı önümüzdeki hafta sonlarına bıraktık.
BİR DEĞİŞİMİN ÖYKÜSÜ
İstanbul ve İzmir’den bir grup girişimci kendi halinde bir kasaba olan Alaçatı’da, belediyenin de desteğiyle şık bir tatil beldesi yaratmış. Alaçatı’nın sokaklarında dolaşırken takdir edilmesi gereken bir değişime tanıklık ediyor “darısı diğer yerlerin başına” diyorsunuz.
Alaçatı adının Alaca attan ya da Alacık çadırlarından geldiği söyleniyor. Kasaba eskiden deniz kenarındaymış ama yavaş yavaş çekilen denizden geriye kalan bataklık olmuş. Sıtma kaynağı olan bataklık kurutulduktan sonra bağcılık ve tütüncülük bu bölgeye damgasını vurmuş. Mübadeleyle gitmek zorunda kalanRumların yerine Selanik, Girit ve İstanköy (Kos) Adası’ndan gelenler yerleşmiş. Nasıl olmuş bilinmez ama, Alaçatı tarihi dokusu talana uğramamış nadir sahil kasabalarından. Arnavut kaldırımı sokaklar, cumbalı taş binalar, şık restoranlar, sıra dışı oteller, dostane bir atmosferle müşterilerini ağırlayan kafeler, yel değirmenleri ve kiliseden bozma bir caminin etrafındaki otantik meydan kasabaya vardığınız anda sizi avuçlayıp bir hayal alemine misafir ediyor. Hele akşam vaktiyse etraftaki elektrik direkleri ve kablo benzeri çirkinlikler de ortadan kayboluyor, son birkaç yılda yaratılan tüm güzellikler, geçmişin görkemli mimarisinden aldıkları destekle ortaya çıkıyor. Binaların bir kısmı restore edilirken tarihi doku muhafaza edilmiş, bir yanda Avrupai bir dükkan görüyorsunuz, hemen yanı başında da mahallenin kasabını. Kıraathanenin etrafını ise şirin kahveler çevirmiş. Alaçatı’daki Dost Kırtasiye ünlü yazarları konuk edip imza günleri düzenliyor, sanat galerileri çok güzel sergilere ev sahipliği yapıyor, Camgeran Alaçatı ise üç ayrı teknikle cam eserler üretiyor. Farklı renklerdeki begonvillerin sardunya ve hanımelilerle flört ettiği sokaklarda, Rum ustaların yaptığı 150 yıllık binalar zamana meydan okurken insanda hayranlık uyandırıyor. Değişimin getirdiği nimetlerin farkında olan halkı Alaçatı’ya sahip çıkmış, tek tip mimari düşkünü müteahhitlere geçit vermemiş. Eskiden Rum kilisesi olan bina camiye çevrildikten sonra içindeki ikonalar aynen muhafaza edilmiş, araya bir perde çekilmiş, dolayısıyla namaz kılarken onları görmüyorsunuz ama perdeyi açtığınızda iki dinin kardeşliği ve Alaçatılıların hoşgörüsü ortaya çıkıyor. Anadolu’nun çoğu yerinde, kültürel mirasımızın parçası olan eski kiliseler harap edilip yıkılıyor, ahıra çevriliyor. Alaçatı’daki bu manzara umut verici. İlçe aynı zamanda sakız ağaçlarına da ev sahipliği yapıyor. Dünyada sadece Sakız Adası ve Çeşme Yarımadası’nda yetiştirilen ağaçlar, Alaçatı’da köy kahvaltısı ile meşhur Sakızlar Restaurant’ın yakınında bulunuyor. Alaçatı’da beni tek rahatsız eden, yağmurda sokakların göle dönüşmesiydi. Umarım belediye beldeye bu kadar yatırım yapanların emeklerini boşa çıkarmaz ve üstüne düşeni yapar.
Magazin güzellerinin istilası yüzünden karizması zedelenen Bodrum, Alaçatı ve etrafındaki güzel yerlerden korksun. Zira rakibi gün geçtikçe daha ön plana çıkıyor. Alaçatı Türkiye’nin aydınlık, batılı tarafını temsil ediyor. Hepimizin bu şirin yöreyi desteklemesi ve birkaç ay süren sezonun bir yıla yayılması için çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu gerçekleştiği takdirde, hem kışın sığınabileceğimiz bir cennetimiz olacak, hem yeni Alaçatı’ların önü açılacak.
1) GÜNE GÜZEL BİR KAHVALTIYLA BAŞLAYIN
Furun isimli fırının poğaçaları, Agrilia ile Orta Kahve’nin enfes kahvaltı tabakları günün ilk tavsiyeleri arasında. Benim favori yerlerimden biri ise Çamlıgöl Kır Kahvesi (Tel: 0537 885 46 87). Eski İzmir yolundan Urla’ya giderken Birgi tabelasını görünce sola sapın. Bir göletin kenarındaki tesisin kahvaltısı enfes. Kendi yaptıkları reçeller masayı daha da zenginleştiriyor. Kahvenin sahibi oradaysa rica edin, size piyano çalsın. Bu ülkenin köylerinde de ne dehalar yetiştiğini görün. Kahvaltıdan arta kalan ekmekleri göletteki kazlarla paylaşın. Çığlıklarıyla size teşekkür etsinler.
2) RÜZGAR SÖRFÜ YAPIN
Alaçatı rüzgar sörfü için dünyanın sayılı sahillerinden birine sahip. Çok iyi sörf okulları var. Burada rüzgarlı gün sayısı yılda 330 gün ile Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Merkeze 4 kilometre uzaklıkta, Alaçatı yat limanının yanında, eni 500 boyu 330 metrelik sığ bir sahil var. Yüzme bilmeseniz bile bu alan rüzgar sörfü öğrenmek için ideal. Rüzgar sörfü kulüplerinin yer aldığı Yumru Koy’un iki ucu arasındaki uzaklık 1900 metreyi buluyor. Koyun üç tarafının karayla çevrili olması güvenle sörf yapma imkanı veriyor. Kasımın 15’ine kadar havalar uygun, daha soğuk zamanlarda sörf elbisesi giyerek Alaçatı’da aylarca bu keyfi yaşayabilirsiniz.
3) ALAÇATI SOKAKLARINI KEŞFEDİN
Kemalpaşa, Hacı Memiş mahalleleri, sokaklarında kaybolmayı tercih eden gezginlerle birbirinden ilginç sırları paylaşıyor. Sıra dışı dükkanlar keşifleri daha da renkli hale getiriyor. Hacı Memiş tarafında çok güzel antika ve dekoratif malzeme satan mağazalar açılmış. Alaçatı’nın yerlileri gündelik yaşamını sürdürdüğü için sokaklarda yürürken kendinizi tamamen turistlerin istila ettiği bir yerde hissetmiyorsunuz. Dilerseniz köy kahvelerinde yaşama şahitlik edin. Orta Kahve, Köşe Kahve ve 15 Eylül Kıraathanesi benim en sevdiklerim arasında. Daha otantik bir yer istiyorsanız Hacı Memiş’teki Dutlu Kahve’ye uğrayın.
4) BİSİKLETLE ÇEVREYİ GEZİN
Alaçatı’nın ve Çeşme Yarımadası’nın çevresini pedal çevirerek keşfedebilirsiniz. İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle bisiklet rotaları belirlenmiş. 6 kilometrelik “Yeşil Yol” en kolayı. Ovacık Parkuru orta zorlukta, 28 kilometre uzunluğunda. Bu rotayı yaparken Ovacık Kahvesi’nde soluklanabilir, Çakabey’e çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz. Karaköy Parkuru terkedilmiş olan 300 yıllık bir köyde başlıyor, Zeytineli Köyü ve Mersin Koyu ile devam ediyor. 34 kilometrelik bu en zor rotada Port Alaçatı evlerini de görüyorsunuz. Port Alaçatı, basmakalıp mimari proje yapanların ders alması gereken bir örnek. Biraz Fort Lauderdale havası var. Ön taraftaki limana teknenizi bağlayıp, arka tarafa otomobilinizi park edebiliyorsunuz! Tek sorun tesisi daha da büyütmek istemeleri; bu sörfçülerin alanını daraltacak. Aklınızda olsun, bisikleti bazı otellerden kiralayabilir, parkur haritasını da alabilirsiniz. (www.bisikletlealacati.org.tr)
5) KIŞ BOYUNCA GÜNÜBİRLİK SAKIZ ADASI’NA GİDİN
Yıl boyunca feribotlar iki ülke arasında yolcu taşıyor. Pazarların kurulduğu günlerde çok sayıda Yunan akın halinde bizim topraklara geliyor. Schengen vizeniz varsa sabah feribotuyla Sakız Adası’na geçin. Yolculuk 45 dakika sürüyor. Gidiş - dönüş bileti sadece 10 Euro. Benim adada en sevdiğim yer Vessa Köyü. Mardin’i andıran taş evlerin olduğu köydeki İanthe Hotel’de konaklamaktan büyük keyif aldım. Mesta Köyü de çok ilginç. Pyrgi (Bizdeki Birgi’de aynı isimden geliyor) kasabasının da meydanı ve dar geçitli sokakları çok güzel. Feribot saatleri için www.erturk.com.tr adresinden ya da 0232 712 6768 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz.
6) AYAYORGİ’DE DENİZE GİRİN
Bölgenin en güzel koylarından Ayayorgi’deki gör-görül mekanı kulüpler çoktan kapandı ama Arif’in Yeri kasım ortasına kadar açık. Deniz suyu sıcaklığı geçen hafta 22 dereceydi. Öğleyin sardalyeyi salata eşliğinde yiyin, yanına da bir bira söyleyin, sonrası tam bir keyif, deniz ise en turkuvazından.
7) YEREL PAZARLARDA ALIŞVERİŞ YAPIN
Cumartesi günü meyveden yerel dokumaya kadar değişik ürünleri bulabileceğiniz Alaçatı pazarı kuruluyor. Çeşme Yarımadası’nın her yerinden hatta Sakız Adası’ndan alışverişe geliyorlar. Köylüler bahçelerinde yetiştirdikleri meyve, sebze ve otları satıyor. Diğer pazarların günleri ise şöyle: Çeşmealtı (cuma), Urla (cumartesi), Çeşme (pazar) ve Ildırı (pazartesi). Benim en beğendiğim pazar Urla’ya sekiz kilometre mesafedeki Bademler’de. Pazarcılar kendi yetiştirdikleri ürünler dışında el maharetlerini ortaya koyan eserleri satıyor. Sıradan turistik eşyalardan sıkılanları Alaçatı’da yaratıcılığın ön planda olduğu dükkanlarda hoş sürprizler bekliyor.
8) ERYTHRAİ’DE GÜNEŞİ BATIRIN
Bu sahiller eski kaynaklarda İyonya olarak geçiyor. Dilleri İyon’a dönmeyen Persler burada yaşayanlara Yunan deyince bizim dilimize de aynı kelime girmiş. Alaçatı tarihin sayfalarında ilk olarak İyon şehri Erythrai’nin sınırları içindeki bir yerleşim olarak görülüyor. Erythrai günümüzde Ildırı olarak geçiyor. Bekçi Hüseyin’i bulursanız rica edin, size şehrin tarihini ve önemini anlatsın. Sonra Akropol’e, ören yerinin en yüksek noktasına çıkın. Ege Denizi ve adalar manzarasıyla güneşi uğurlayın. Batı edebiyatını başlatan Homeros burası için “Güneşin en güzel battığı yer” demiş. Gün batımı öncesi ya da sonrasında Şirin Kafe’de gözleme yemeyi ihmal etmeyin. Adına layık bu mekan hafta sonu kahvaltıları için de ideal. (Tel: 0232 725 11 96) Ildırı’ya giderken Ilıca, Paşa Limanı, Şifne ve Germiyan’dan geçeceksiniz. Germiyan’da salaş ama deniz ürünleri ve mezeleri çok lezzetli Ada Balık var. Süper Star Ajda Pekkan bile keşfetmiş burayı, aklınızda olsun. (Tel: 0532 668 16 44)
9) URLA’DA ŞARAP TADIMI YAPIN
Provence, Toskana, Rioja, Wein Strasse, Porto, Napa, Napier ve Valparaiso şarap tadımı yapmak için dünyanın farklı köşelerinde gittiğim yerler arasındaydı. Urla’daki üzüm bağlarını ve şarap üretim merkezlerini gördükten sonra oralara gitmeye hiç gerek olmadığını fark ettim. Reha ve Bilge Öğünlü, 15 yıl ABD Michigan’da yaşadıktan sonra Urla’da Urlice isimli şaraplarını üretmeye başlamış. İsterseniz tadım yapıyorsunuz, isterseniz önceden haber vermek kaydıyla akşam yemeğine gidiyorsunuz. Kışın 15 kişiye kadar yemek organizasyonu yapıyorlar. Eğer Reha Bey’i ikna ederseniz gitarı muhteşem. (www.urlice.com) Urla Şarapçılık’ın tesisleri ise muazzam. Açılalı 13 ay olmuş ama ilk sene uluslararası yarışmalarda 16 madalya almışlar. Misafirleri ağırlamak için yaptıkları odalar ve şarap tadım merkezi ise çok güzel tasarlanmış, yurtdışındaki işletmeler gerçekten yanlarında sıradan kalır. Tarihte şarabın ilk üretildiği yer olan Türkiye dünyanın üçüncü büyük üzüm yetiştiricisi ama şarap üretiminde dünyada 31’inci sırada. Birinci Dünya Savaşı öncesi sadece İzmir ile Çeşme arasında yılda 72 milyon litre şarap üretiliyormuş, şimdi tüm ülkedeki üretim 70 milyon litreyi ancak buluyor. Ben denediğim şaraplardan en çok Bornova misketini sevdim. Tarihin babası sayılan Bodrumlu Heredot “Ben çok misket tattım ama Bornova misketi gibisini tatmadım” demiş. Unutmayın Boğazkere üzümlerinin son hasatı 25 Ekim’de. (www.urlasarapcilik.com.tr) Urla’da yemeklerini çok beğendiğim yerler ise Beğendik Abi (Tel: 0232 754 20 71) ve sahildeki Yengeç. İlki müşterilerine yemekleri nasıl bulduklarını soruyormuş, aldıkları cevabı restoranlarına isim yapmışlar. Beğendik Abi’de zeytinyağlının onlarca çeşidi önünüze geliyor.
10) UZBAŞ ARBORETUM’U ZİYARET EDİN
1800 dönümlük bu çiftlik doğanın ortasında bir cennet. Kendi özel koyu bile var. Urla Şarapçılık’ın devamında yer alıyor. 250 bin palmiyeyle Avrupa’nın en büyük palmiye plantasyonu. Bazı bitki türlerinin Anadolu’daki ilk üretimi yapılıyor. Bahçesinde hiç görmediğiniz tarzda bitkiler var. Sahibi Can Ortabaş’ı ülkeye kazandırdığı böyle bir değerden dolayı kutlamak lazım. Tarım ve şarap turizmi Türkiye için çok önemli, bunlara daha fazla yatırım yapıldığı takdirde yazlık yörelerde sezonu daha da uzatmak mümkün.
11) RESTORANLARDA LEZZET AVINA ÇIKIN
Alaçatı’da yıl boyunca açık olan çok sayıda restoran ve kafe var. Asma Yaprağı benim favorilerim arasında. Ev yemekleri muhteşem, özellikle ikinci katına çıkıp o güzel atmosferde yemeklerin tadına bakın. Agrilia, Tuval, Bu’ra, Barbun, İmren, Ferdi Baba, Kaptanın Yeri ve Avrasya Alaçatı’daki diğer gözdelerim arasında.
12) CAZ DİNLEYİN
Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin tüm yıla yayılmasını isteyen iki işletmeci, Buğra Özçetin ve Oğulcan Şişman, yaz boyunca esen rüzgarıyla ünlü Alaçatı’da sonbaharda caz rüzgarı estirecek. Caz Rüzgarı Festivali 22 Ekim’de başlıyor, 12 Kasım’a kadar sürecek. Türk caz dünyasına yıllarca emek vermiş solist ve müzisyenler Bu’ra Lokal’de sekiz konser verecek: Ayten Alpman 22 Ekim, Melis Sökmen 29 Ekim, Ayşe Gencer ve İmer Demirer 5-6 Kasım, Sibel Köse ve Önder Focan 7-8 Kasım, Sibel Tüzün 11- 12 Kasım geceleri saat 22.00’de sahne alacak. (www.alacatijazzruzgari.com)