Sosyete Porto Cervo’da takılsın
İtalya’nın Sardunya Adası, son yıllarda dünya jet sosyetesinin gözdesi Porto Cervo kenti sayesinde popülerliğin zirvesinde. Ada Porto Cervo ve Costa Smeralda sahilleriyle biliniyor. Oysa, üç bin yıllık tarihi, zengin mutfağı, cennet doğası ve kendine has yaşam kültürüyle Akdeniz’in ikinci büyük adasında keşfedilecek çok şey var. Okurumuz Şule Yücebıyık yazdı.
Süpermodel Kate Moss nişanlısı Jamie Hince ile düğün öncesi burada stres attı. Heidi Klum, bikinisiyle burada görüntülendi. Christiano Ronaldo, lüks butiklerinden bir seferde 10 bin Euro’luk alışveriş yaptı. Bruce Willis, 28 yaş küçük sevgilisiyle ilk kez bu yaz, burada demir attığı yatında boy gösterdi.
Burası neresi mi? Biraz magazin takip eden herkes Sardunya Adası’nın ünlü limanı Porto Cervo’dan bahsettiğimi anlayacaktır. Son yıllarda Avrupa’nın jet sosyetesinin yanısıra dünya çapında ünlülerin uğrak yeri haline gelen Porto Cervo kenti, Sardunya denince akla gelen ilk yer oldu. Hal böyle olunca internette ada hakkında bilgi arayınca karşınıza Porto Cervo’yla ilgili haberler yığınıyor. Oysa, bilinen tarihi 3 bin yıl öncesine uzanan, Romalılar’dan Emeviler’e birçok medeniyetin geçtiği, Avrupa’nın uğruna yıllarca savaştığı, Akdeniz’in Sicilya’dan sonra ikinci büyük adası Sardunya, Porto Cervo’nun ötesinde bir yer olmalı.
OLBIA’YI TURGUT REİS YAĞMALAMIŞ
İşte bu merakla, İstanbul’dan yola çıkıyoruz. Amacımız, başkent Cagliari’den otomobil kiralayıp adanın en popüler bölgesi Olbia-Tempio’ya gitmek. 3.5 saatlik yolculukla vardığımız Olbia önemli bir liman kenti, Sardunya Adası’nın kuzeydoğusunda. Ünlü Costa Smerelda Sahilleri’nin bulunduğu Gallura Bölgesi’nin merkezindeki kent, 1553’te Turgut Reis tarafından ele geçirilip, yağmalanmış.
Olbia, solgun ve yorgun bir kent. Balkonlarda asılı çamaşırları, eski otelleri, tedirgin arka sokaklarıyla orijinal, merkezi ama “turistik beklentileri” karşılamaktan uzak. Otelimizde, bir plaj kataloğu tutuşturuluyor elimize. İçinde Costra Smeralda yani Zümrüt Sahilleri’ndeki yüzlerce cennet plaja ait bilgiler var. Fotoğraflar nefes kesiyor, hangisine gideceğinizi şaşırıyor, hepsini göremeyeceğiniz için telaşa kapılıyorsunuz.
San Teodoro ve Budelli tarafından başlıyoruz. İlk plaj deneyimimizde temmuz ve ağustosta adaya gelmenin çılgınlık olduğunu anlıyoruz. Milyonlarca İtalyan, en ücra plajlarını bile istila etmiş. Kalabalığa alışınca, sahillerin keyfini çıkarmaya başlıyorsunuz. Akdeniz’in en temiz kıyılarında denizin rengi zümrüt yeşili ile turkuaz mavisinin karışımı. Pudra inceliğinde bembeyaz kumları tropik adaları çağrıştırıyor.
ŞEMSİYE, ŞEZLONG VE DUŞU UNUTUN
Sardunya plajlarında Çeşme - Bodrum hattındaki konforu bulmak hayal. Çoğunda şemsiye, şezlong, güzel bir kafe, hatta duş yok! İtalyanlar şikayetçi değil. Bunun adayı vahşi kitle turizminden koruduğunu düşünüyorlar. Kıyıların turizm devlerinin eline geçmesini hiç istemiyorlar. Korumaya özen gösteriyorlar, yerde bir izmarit bile görmek imkansız. Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına bakınca hak vermemek mümkün değil.
Zümrüt Sahilleri’ndeki beş günün herbirinde en az üç cennet plajı keşfediyoruz. Biraz yorucu ama değer. Bazı plajlar sarp kayalıkların dibinde, birkaç kilometre yürüyüş gerektiriyor. La Cinta, Budelli, Cala di Volpe, Baia Sardinia, Capriccioli ve Il Principe plajları mutlaka görülmeli.
İTALYAN DEĞİLİZ BİZ SARDUNYALIYIZ
Yolculuğumuzun kalan kısmında, Costa Smeralda kıyılarına veda edip Cagliari’ye yola çıkıyoruz. Adanın güneyindeki başkent, kuzeydoğu bölgesi kadar popüler değil ama yine de çok kalabalık.
Sardunya Adası, İtalya’nın 20 özerk bölgesinden biri. Bağımsız bir yönetimi ve kendine ait bayrağı var. Adalılar, kendini İtalyan değil Sardunyalı olarak tanımlıyor. Canayakın, telaşsız ve yardımseverler. İngilizce bilene rastlamak zor. Kısa süre sonra, İngilizce İtalyanca ve beden dili karışımı bir lisan gelişiyor kendiliğinden ve gayet güzel anlaşıyorsunuz.
Cagliari, Olbia’ya kıyasla daha düzenli. Surları, katedralleri ve çarşıları etkileyici. Sahilleri, Costa Smeralda’yı aratmayacak güzellikte. Akdeniz’in en uzun plajı Poetto, şehir merkezinde. Capo Carbonera sahilinde Ada’nın sembollerinden flamingoları yakından izleyebilirsiniz. Solana Plajı’nı, Sardunya’da rastladığım duşu
ve restoranı olan tek plaj olması açısından tavsiye ederim. Chia bölgesinin denizleri de mutlaka keşfedilmeli.
Başkentin renkli bir gece hayatı var. Surların bulunduğu La Citta bölgesi ve Piazza Yenne mağazaları, barları, restoranları, neşeli kalabalığı ve güvercinleri ile insana yaşama sevinci veriyor.
EN GÜZEL YEMEKLER AGROTURISMO ÇİFTLİKLERİNDE
Sardunyalılar, tarih boyunca denizden gelen saldırılara maruz kaldığından adanın iç kesimlerine çekilip, tarım ve hayvancılığa dayalı bir mutfak geliştirmiş. Çeşitli kültürlerin etkisinde, zengin bir yeme içme geleneği oluşmuş. Sardunya’da akşam yemeği bir şölen. Saat 21.30 civarı başlıyor, en az dört saat sürüyor ve beş tabaktan oluşuyor. Önce, adaya özgü Pecorino’nun da içinde bulunduğu leziz peynirlerden, ev yapımı sucuk ve mezelerden oluşan başlangıçlar geliyor sofraya. İkinci yemek makarna, taze peynirli ravioliler, pizzalar. Zuppa Galurese adındaki hamur, peynir ve etle yapılan yemek benim favorim. Ana yemek et çeşitlerinden oluşuyor. At, eşek ve yaban domuzu eti rağbet gören hayvanlar. Yemek sonunda ikram edilen Sardunya kurabiyeleri çok lezzetli. Adaya özgü Cannonau ve Vermentino üzümlerinden yapılan yerli şaraplar ve ünlü likörleri Mirto bir harika. Sardunya mutfağını keşfetmenin en keyifli yolu, Agroturismo adı verilen tarım çiftliklerindeki restoranlara gitmek. Devletin desteklediği bu çiftlikler, butik otel hizmeti de veriyor. Doğanın ta kalbinde konforlu bir çiftlik hayatı yaşıyor, burada üretilen yiyecekleri yiyor ve şarapları içiyorsunuz. Bu deneyimi yaşamak için Arzachena bölgesindeki Tenuta Pilastru adındaki Agriturismo çifliğinde konakladık. Costa Smeralda’nın kalabalığından uzak, doğayla başbaşa kalmak ve adanın leziz mutfağını yakından tanımak için iyi bir seçimdi.
PORTO CERVO’NUN PLAJLARINDA ŞEZLONG KİRASI 300 EURO
1960’lı yıllarda Kerim Ağa Han’ın bölgeyi keşfetmesiyle, Sardunya’nın ismini dünyaya duyuran Porto Cervo olmuş. Ağa Han, bir trilyon dolara villalar, marinalar, şık restoranlardan oluşan Porto Cervo ve yakınındaki Porto Rotondo’yu hayata geçirmiş. Burada, Sardunya’nın doğallığı, tevazusu ve sahiciliğinden eser yok. Cetvelle çizilmiş nizamda ve güzellikte evleri, ihtişamlı tekneleri, sokaklarda cirit atan Ferrari’leriyle size ait olmadığınız bir dünyaya ayak bastığınızı hissettiriyor. Billionaire, Cipriani gibi lüks gece kulüpleri burada. Restoranlarda mütevazi bir yemeğin fiyatı 150 Euro’dan başlıyor, özel plajlarında günlük şezlong kirası 300 Euro civarında. Porto Rotondo’da uygun fiyatlı barlar ve restoranlar da mecut.
MADDELENA ADALARI NEFES KESİYOR
Adanın gizli kalmış cennetlerinden Maddalena’ya Palau’dan yarım saatlik feribot yolculuğuyla ulaşılıyor. Tıpkı Prens Adaları gibi bir takımada. Tepeleri birbirinden şirin evlerle bezeli, irili ufaklı yedi adacıktan oluşuyor. Vaktimiz sınırlı olduğu için sadece İtalya’nın en büyük kahramanı Garibaldi’nin evinin ve mezarının bulunduğu Caprera Adası’nı ve La Maddalena’yı keşfediyoruz. Costa Smeralda’yla kıyaslanmayacak sakinlikteki bakir plajlar, tertemiz suları ve incecik kumlarıyla büyüleyici. Takımadanın en büyüğü La Maddalena’nın neşeli, canlı atmosferini görünce, Piazza Garibaldi’de bir akşam yemeği şart oluyor. Meydanda kurulan takı ve hediyelik eşya tezgahlarını dolaşmak, limana bakan kafelerinde spritz yudumlamak, minik balık restoranlarında taze deniz ürünleri ve adaya özgü balıkları tatmak büyük keyif.