Kapadokya’nın madalyaları turizm temasına dönüşüyor
Kapadokya bağlarındaki üzümlerin olgunlaşması bu yıl bereketli bahar yağmurları ve haziranın serin geçmesi nedeniyle gecikti.
Beş yıldır Ürgüp’te yaşayan altın madalyalı şarap ustası Edouard Guerin “Üzümler yavaş olgunlaşıyor. Tahminime göre, 2011, Kapadokya şaraplarında son yılların en iyi sezonu olacak” diyor. Son üç yılda uluslararası yarışmalarda 14 madalya kazanan bölge şarapçıları, bağlarda yeni ödüllerin olgunlaştığından emin. 2005’te Kapadokya’da şarap turlarını başlatan turizmciler ise, artan madalyaların bu turlara ilgiyi artırmasını bekliyor. Bölge şaraplarıyla, şarapçılığınya tanışmak, bağbozumunu izlemek istiyorsanız ağustos ortasında yola çıkmak için hazır olun.
Termometreleri zorlayan sıcak bir temmuz ikindisinde Uçhisar sokaklarındayım. Birkaç saat önce, güneş tam tepemizdeyken etrafı saran volkanik beyazlık yavaş yavaş kayboluyor, şiddetli ışıkta silikleşen renkler geri dönüyor. Parke taşı kaplı sokaklar, kehribar renkli kesme taştan tarihi evler, Uçhisar Kalesi’nin eteklerine oyulmuş mağaralar, butik otellerin çim kaplı bahçeleri, güneşin gittikçe sararan ışıklarıyla boyut kazanıyor. Yaklaşık 1200 metre irtifadaki Nevşehir platosundan, bir kule gibi 200 metre yükselen Uçhisar’ın sokaklarındaki balkonu andıran kafeler dünyanın dört bir yanından gelmiş turistleri ağırlıyor. Şafak sökerken balonla gökyüzününe çıkan, gün boyu vadilerde peri bacalarını keşfeden gezginler günlük turlarını tamamlayıp Uçhisar’a dönmüş. Hafiften esen poyrazla serinleyip, bir yandan içeceklerini yudumlarken diğer yandan aşağıdaki peri bacalarını, Göreme Milli Parkı’nı, Masa Dağı’nı kuşbakışı seyrediyorlar. Kuş uçumu 70 kilometre batıdaki Erciyes’in kar kaplı zirvesi elle dokunulabilircesine yakın.
Bahar yağmurlarının etkisiyle olsa gerek Uçhisar’ın sokaklarını bu yıl insan boyunda gülhatmiler süslemiş. Pembe, eflatun, kırmızı çiçekleri sokakları renklendiriyor. Kimileri köşebaşlarında öbeklenip, küçük bahçeler oluşturmuş. Çevredeki manzara o kadar güzel, o kadar gerçeküstü ki insan zarif butik otellerin sıralandığı sokaklarda saatlerce yürüyüp, aşağıda mucizevi yer şekilleriyle kaplı ovayı doyasıya seyredebilir.
EMİRİN YILDIZI PARLIYOR
Ben ise “Kapadokya Şarap Günleri” kapsamında düzenlenen bir söyleşiyi izleyeceğim. Taşotel’e girdiğimde, derinlerden gelen çello sesi dikkatimi çekiyor. Akşam “Klasik Keyifler”in açılış konserinde dinleyeceğim Ankara Solistleri prova yapıyor olmalı bir odada. Otelin girişinde, taşa oyulmuş, mini konferans salonunun serinliğinde 20 şarap meraklısı Fransa’dan gelen Lydia - Claude Bourguignon çiftini dinliyor. Şaraplarıyla ünlü Bourgogne bölgesinde çalışan, toprak uzmanı mikrobiyolog çiftin söyledikleri ilginç: “Yeryüzünün sadece yüzde 3’i Kapadokya gibi volkanik toprakla kaplı. Dünyanın en güzel şaraplık büyük beyaz üzümlerinden bazıları bu topraklarda yetişir. Yörenin emir üzümünün, bağcılıktaki hatalara rağmen şarapta iyi sonuçlar verdiğini gördük. İyi işlendiğinde dünya çapında bir ürüne dönüşebilir.”
Kapadokya’da Hititlerden beri şarap üretiliyor. Yöredeki şarap kültürü ilk Hıristiyanlardan, Mübadele’de bu toprakları terk etmek zorunda kalan Rumlara kadar adım adım gelişmiş. Çorak topraklarda güvercin gübresinin gücüyle bağlar kurulmuş, kayalar oyulup şarap tankları yapılmış, testilere konulan şaraplar Kızılırmak yardımıyla bölgedeki şehirlere dağıtılmış.
Bugün Kapadokya bölgesindeki bağların toplam yüzölçümü 30 bin hektara ulaşıyor. Bölge halkı, yerel üzümler para etmediği için bağlarını söküp, son yıllarda fiyatı artan kabak çekirdeğine yönelirken, dışarıdan gelen kişi ve firmalar modern teknikleri kullanarak pinot noir’dan kalecik karasına, chardonnay’den narinceye pek çok üzüm türü yetiştiriyor. Türkiye genelinde üretilen üzümlerin sadece yüzde 5’i şarapçılıkta kullanılırken, Kapadokya’da bu oran yüzde 30’a kadar yükseliyor. Bölgedeki Kavaklıdere, Turasan, Kocabağ gibi büyük firmalar ve beş küçük şaraphanenin yıllık toplam şarap üretiminin 6 milyon litreyi bulduğu tahmin ediliyor.
Bir zamanlar turizm sektörüne ucuz, dökme şarap sağlayan Kapadokyalı üreticiler, son 20 yılda hızla kalitelerini artırdı. Uluslararası yarışmalarda adından söz ettirmeye başladı. 1987-2000 yılları arasında Uluslararası Bağ ve Şarap Birliği’nin (OIV) onayladığı dünyadaki yedi uluslararası yarışmadan birini düzenleyen Kapadokya, bugün kendi yarışması olmasa da Avrupa’daki yarışmalarda önemli ödüller kazanıyor. 2007’de ailesiyle Göreme’ye yerleşen, Türkçe öğrenen genç Fransız şarap ustası Edouard Guerin’in yardımıyla sadece Turasan firması Brüksel Şarap Yarışması’nda dördü altın, toplam 10 ödül kazandı. Kapadokya şarapları Kavaklıdere’ye de geçen yıl Verona’da düzenlenen Vinitaly’de altın madalya getirdi. Vinolus son üç yılda İngiltere, Belçika ve Fransa’da düzenlenen yarışmalarda üç gümüş madalya aldı.
BAĞBOZUMU İKİ HAFTA
Şarap kültürünün canlanması, Kapadokya’nın altı yıl önce şarap tarihi ve bağbozumu turları rotasına girmesini sağladı. Bölgedeki ilk şarap tarihi turlarına rehberlik yapan Murat Yankı “Türkiye dünyada şarap ülkesi olarak bilinmiyor. Buna karşın Kapadokya’da şarap turlarına ilgi gün geçtikçe artıyor” diyor. Birkaç yıl önce Türkiye turuna çıkan Lydia - Claude Bourguignon çifti de onun sayesinde bölgenin şarap kültürüyle tanışmış. Emir ve narince üzümlerinden yapılan yerel şaraplara hayran kalmış.
İngilizce, Fransızca, Japonca rehberlik yapan, şarap turizmine yönelik Vinotolia web sitesini kuran Yankı “Şimdilik sadece şarap kültürünü tanımak için gelenlerin sayısı kısıtlı. Şarap meraklıları Kapadokya turları sırasında bir günlerini şarap kültürü konusuna ayırıyor. Gelecekte sadece şarap kültürü için geleceklerin artmasını bekliyoruz” diyor.
Anadolu şarap tarihini ve yöre şaraplarını tanıtan turlar genellikle Kapadokya’nın turist sezonu olan baharda ve yazbaşında düzenleniyor. Kapadokya’da bağbozumu turları ise hasat zamanına bağlı olarak temmuzla, ekim arasında. Bu turları düzenleyenler Kavaklıdere, Kayra gibi büyük şarap üreticileri, Saltur, Koptur gibi turizm firmaları. Firmalar tur tarihlerini ve ücretlerini kendi web sayfalarında ilan ediyor.
Bu yıl Kapadokya’da üzüm hasatının, iki hafta gecikmeli olarak, ağustos ortasında başlaması, ekimin ilk haftasına kadar sürmesi bekleniyor.
DÖRDÜNCÜ TURİZM TEMASI KLASİK MÜZİK
Peri bacaları, balon ve şaraptan sonra Kapadokya’nın dördüncü turizm teması klasik müzik. Yorumculuk ve bestecilik alanında atölye çalışmaları yapmak, sonuçlarını müzikseverlere sunmak üzere kurulan “Klasik Keyifler” üç yıldır Kapadokya’da konserler düzenliyor. Temmuz, ağustosta konservatuvar öğrenimi gören yetenekli gençler, uluslararası isim yapmış virtüözler, bestecilerle atölye çalışması yapıyor. Konser hazırlığı niteliğindeki atölye çalışmaları müzikseverlere açık. Atölye çalışmalarının sonunda Kapadokya’nın Saklı Vadi, Osmanlı Medresesi, Saruhan gibi tarihi mekanlarında, butik otellerinde konserler veriliyor. Bu yıl temmuzda 13, ağustosta 14 konser verilecek. Bu haftanın konserleri: * Devrimler ve Fanteziler (Kemancı Ellen Jewett, Özcan Ulucan, piyanist Özgür Aydın / 19 Temmuz, saat 21.00 Argos) * Avlu Keyfi (Klasik Keyifler Müzisyenleri / 21 Temmuz, saat 22.00 Villa Columba) * Klasik Keyifler Oda Müziği Şenliği (Klasik Keyifler Sanatçıları ve öğrenciler / 23 Temmuz, saat 21.00, Saklı Vadi) * Genç Müzisyenlerle Oda Müziği (24 Temmuz, saat: 17.00, Osmanlı Medresesi) (www.klasikkeyifler.org)
BAĞLARDA EKO TURİZM
Erdoğan Ailesi, 100 dönümlük bağlarında yetiştirdikleri üzümü Yeşilyurt köyündeki tesislerinde işleyip, yılda 300 ton şarap üretiyor. Aile, bu tesisin kavları için kayalar içine 150’şer metrelik iki yeraltı tüneli kazdırmış. Kocabağ şaraplarıyla bugüne kadar 20 civarında altın ve gümüş madalya almış. Memduh Erdoğan şimdi bu tesisleri eko turizme açmaya hazırlanıyor. Bağbozumu döneminde “kendi şarabını kendin üret” turları düzenleyecek. Şarap meraklıları bağlardan kendi üzümünü toplayacak, fabrikada sıkımına eşlik edecek, daha sonra şaraplarını mağaradaki kavda dinlenmeye bırakacak. Bu süre içinde Yeşilyurt’ta yapılacak butik otellerde konaklayacak.