GeriSeyahat New York’la yarışan Doğulu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
New York’la yarışan Doğulu

New York’la yarışan Doğulu

Günü 24 saat yaşayan, her saniye büyüyen, yenilenen, değişimin ritmiyle başınızı döndürecek bir şehre yolculuk yaptınız mı hiç? Çin’in 23 milyon nüfuslu kenti Şanghay işte bu şehirlerden. Adeta New York’la yarışıyor. Merkezinden geçen Huangpu’nun kıyısında ise geçmişi yaşatıyor. Okurumuz Zeynep Kanra, şehirde üç gün kaldı, izlenimlerini yazdı.

Şahghay, sizi bütün ihtişamıyla karşılarken, nasıl bir değişimde ve ne kadar hırslı olduğunu fısıldayacak size. Belki biraz gözünüzü korkutacak ilk başta ama sizi sevecek, mutlu edecek ve bütün hikayelerinde doğunun incisi olduğunu anlatacak uzun uzun.

 

Hava kararmaya başlayıp, akşam olunca, şehir bütünüyle farklı bir atmosfere bürünür. Sokaklar renklenir, büyük bir akım başlar her yanda. Olağanüstü bir gece hayatının habercisi olan her detay sizi daha da içine çeker. Şanghay sizi sokaklarına bekler, yaşatacağı unutulmaz anlar için her zaman hazırdır. Başınızı kaldırıp sisler içinde kalmış gökdelen tepelerine bakarsınız, hayretler içinde. Dünyanın en hızlı gelişen kentindesinizdir. İnanılmazdır etrafınızdaki her şey, belki de bir rüyadır, ama her ne olursa olsun Şanghay’dır işte, ta kendisi.

 

ALIŞVERİŞİN KALBİ THE BUND’DA ATIYOR

 

Havaalanından sizi hızlı treniyle karşılar: Saatte 430 kilometre hızla giden, dehşete kapıldığınız. Kent bir çok sürpriz hazırlamıştır, bulmak size kalır; ona ne kadar iyi davranırsanız, o size bin katını verecektir. İlk “hoşgeldin”i The Bund (Zhongshan Dong Yi Lu) semtinden duyarsanız. Neoklasik yapılarıyla Huangpu Nehri’nin kıyısındadır. Bu 2 kilometrelik gerdanlık, 19 ve 20’nci yüzyıldan incilerle bezelidir. Yapılarında İngiliz, Fransız, Amerikan ve Japon etkisini hissetmemeniz mümkün değil. The Bund’da durup nehrin öteki ucuna baktığınızda gördüğünüz Pudong manzarası kentin gurur kaynağıdır, kentin bütün heyecanını ve hırsını gözler önüne serer, Şanghay’ın imzasıdır The Bund.

 

The Bund’da sırtınızı nehir kenarına verip yürümeye başladığınızda, o akıntı sizi alır götürür. Otomobiller, bisikletler, tuk tuklar, insanlar, koşturanlar, gülenler, dilenciler, hırsızlar, gece kulüpleri, yemek kokuları, ışıklar, zenginler, güzel oteller, kafeler, dans edenler... Herkes oradadır, sizin gibi..

Bu yol alışveriş cenneti Nanjing Lu’ya bağlanır. Işıklar bir anda etrafınızı sarar. Gökdelenler, beş yıldızlı oteller sağlı sollu sıralanmıştır. Pazarlık ustası satıcılar etrafınızı sarar. Saatler, paşminalar, çantalar havada uçuşur, peşinize takılan satıcılardan kurtulmak pek mümkün değildir. Bir bakmışsınız kolunuzda yeni bir saatiniz var. Güle güle kullanacak...

 

Bu sokaklarda çanta, cüzdana dikkat etmek gerekir. Ansızın birkaç parça eşyanız eksilebilir. Nanjing Lu’da alışveriş çılgınlığı yaşabilirsiniz, bilin ki karşınızdakilerin ustalığıyla boy ölçüşemezsiniz. Yine de bu tecrübeyi yaşamaya değer. Kendi küçük, gizli depoları büyük dükkanlarda çantadan giysiye, şapkadan oyuncağa herşeyi bulabilirsiniz.

 

Kentin merkezi o kadar renkli, o kadar hareketli ki üç gün boyunca ayrılamadım. Diğer semtlerin sıradan ve tekinsiz olduğu söyleniyordu. Şanghay’da görülmesi gereken birçok sanat galerisi ve müze olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Dünyanın en büyük Çin tarihi objeleri müzesi (Şanghay Müzesi), en büyük geleneksel sanat koleksiyonuna sahip müzesi (Sanat Müzesi), en büyük Chopin heykeli (Jessfield Park) bu şehirde.

 

İLETİŞİM KURMAK ÖZEN GEREKTİRİYOR

 

Sokaklarda, gündelik hayatla ilgili gözlemlerime gelince... Çinliler, sizinle fotoğraf çektirmek isteyeceklerdir, buna hazırlıklı olmalısınız. “Yabancı dünyalarda” arkadaşları olduğunu dosta, düşmana böyle kanıtlarlar. Bir akşam elimde fotoğraf makinesiyle gezinirken, bir grup Çinli asker yanıma gelip birlikte fotoğraf çektirmek istediklerini söylemişti. 10 Çinli askerin albümünde, diğer turistlerle birlikte yer aldım.

 

Yaklaşık beş yıl öncesine kadar şişman Çinli görmek mümkün değilken, hatta sokakta şişman birini gördüm mü “Aaa şişman Çinli” diyerek bakakalırken bugün durum değişmiş. Çinliler şişmanlıyor. Malumunuz bunun nedeni fast food restoranlardaki artış.

 

Sigara içmek diğer ülkelerde olduğu kadar yasağa maruz değil Çin’de. Sigarayı seviyorlar, hatta Sars salgını zamanında sigara dumanının mikropları öldürdüğüne dair bir inanışları olduğu da söylenir. Ülke, her geçen gün değişiyor. Bir kaç yıl once görenler tekrar Çin’e gittiğinde hayret içinde kalıyor, çünkü büyük bir hırs ve gelişim arzusu var. Yollar, binalar, insanlar kabuk değiştiriyor. Gençler okulda iyi düzeyde İngilizce eğitim alıyor, kentli Çinliler şık giyinmeye, bakımlı olmaya özen gösteriyor.

 

Çin güzel bir şarkıyı andırıyor. Aşk ilanıyla başlayan, içine kahramanlık hikayesini katan, arada öfkelenen, sonra mutlu olan, ağlayan, coşan, huzur veren, şaşırtan, dinlendiren, mutlu eden bir şarkı. Böyle ihtişamlı bir şarkı dinlememişsinizdir. Eminim.

 

ÇAY SEREMONİYLE İÇİLİYOR

 

Otelinizde ya da kentte karşınıza çıkacak çay evlerinde oturup güzeller güzeli çaylardan içmeden dönmeyin. Oolong’dan, yasemine, beyaz çaydan yeşiline geniş bir seçenek sunuluyor. Çay seromonisine tanık olmak için bile çay evlerine gitmeye değer. Tadım sonunda çay satın almak zorunda değilsiniz. Fakat dayanamayıp alacaksınız. Eve dönüşte bu çayları yudumlayıp Çin’deki günlerinizi anacaksınız. Çinliler her öğünde çay içiyor. Çorba, şarap içerken bile çaydanlık geliyor sofraya. Ofiste çalışırken Türkiye’deki gibi demli çay, kahve yerine, çok az demlenmiş o güzel kokulu çaylar masalarında hazır duruyor. Uluslararası kahve zincirlerinin hızla yayılması bile bu alışkanlığı değiştiremiyor.

 

KORKMAYIN, AÇ KALMAYACAKSINIZ

 

Çin’e giderlerden şunu duyarsınız: “Gittik, aç kaldık” Kesinlikle böyle birşey yok. İnanmayın. O kadar çeşitli mutfağa sahip ki Çin kültürü, aç kalmanız mümkün değil. Bol baharatlı yemek mi seviyorsunuz Sichuan mutfağı sizi bekliyor, biraz macera yaşamak istiyorum mu diyorsunuz, sizi Anhui mutfağına davet ediyoruz, klasik Çin olsun, içinde tavuk olsun, çıtır Pekin ördeği olsun diyorsanız, Hunan mutfağı var... Hem zaten siz oralara gitmişken Pekin ördeği yemeden de dönmeyeceksiniz değil mi? Eğer Çinli dostlarınız sizi yemeğe davet ettiyse, unutmamanız gereken bir ipucu vereyim: İkram edilen, sipariş edilen her yemekten tadın. “Ben bundan yemeyeyim” dediğinizde çok üzülüyorlar. Benim öyle bir yemekte hatır kırmayayım diye çıtır çıtır deniz anası yemişliğim vardır.

False