Çanakkale’den Antep’e tüm yurtta bahar sevinci

Güncelleme Tarihi:

Çanakkale’den Antep’e tüm yurtta bahar sevinci
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 2011 00:00

Tabiata, toprağa dayalı kültürlerin hayatında bahar, hayati öneme sahip. Uygarlık tarihinin aşamalarını, geçim tarzına göre avcı-toplayıcı, tarım ve sanayi diye sıraladığımızda, ilk iki dönemde tabiatın çok önemli olduğunu anlarız.

Sanayi toplumu aşamasına gelmiş bizler için tabiatın uyanışı, baharın gelişi, park ve bahçelerde yeni açmış çiçeklerin görülmesiyle sınırlı. Avcı-toplayıcı, tarım toplumlarında ise açlıktan, kıtlıktan, soğuktan, ölümden kurtulmak, hayata tutunmak, bolluğa ulaşmak için adım atmak, hastalıktan, kötü ruhlardan uzaklaşmak demek. Anadolu’daki bahar şenliklerini araştıran MS Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Muharrem Kaya, bu geleneğin geçmişini ve bugününü yazdı.

Türkiye’deki folklorik yapıya baktığımızda Türklerin, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç sürecinde bu coğrafyaya taşıdığı kültürel kodlarla, Anadolu’da bulduğu eski medeniyetlere ve yerleşik kültürlere dayalı kültürel yapıların bir bağlaşıklık oluşturduğu görülür.
Hıdrellez’de bunu çok daha iyi anlarız. Halk takviminde tabiatın kıştan yaza geçişini belirten bu dönem bir insan olarak düşünülmüştür. Bu bile başlı başına mitolojidir. Çünkü mitoloji, tabiattaki unsurların bir kişilik ve işlev üstlenerek, soyut planda yaptırım gücü olan, bir anlatı haline dönüşmesidir. Hızır ve İlyas’ın halk inanışlarında iki nebi, arkadaş, kardeş, hatta birbirini seven bir çift olmaları da bunun bir başka örneğidir. Biri suyu, biri toprağı temsil eder, ikisinin birleşmesi tabiatın uyanışını sağlar. Orta Asya’daki Türk mitolojisine baktığımızda Hızır’a atfedilen niteliklerin, Yakut tabiat tanrısı Ürün Aar Toyon’a benzediği görülür. Eski uygarlıklarda ise Sümer’de İnanna, Samilerde İştar ve Tammuz, Babil ve Suriye’de Adonis, Frigya’da Attis ve Kibele, Eski Mısır’da Osiris, Kenanilerde Baol ve Mot, Hititlerde Telepinu, Ege ve Trakya’da Demeter ve Persefone mitleri, bereketle ve havanın ısınarak tabiatın canlanmasıyla bağlantılıdır.
Hıristiyan kültüründeki Aya Yorgi, Saint Georgios, Aya Theodoros, Müslüman halk inançlarına Cercis peygamber olarak girmiş ve yine mevsim dönüşümüyle, bereket, sağlık ve iyi talih getirmek işlevini üstlenmiştir. Kısacası hem Türklerin yaşadığı tarihsel süreç içinde Orta Asya’dan getirilen kültürel unsurlar hem de bu coğrafyada bulduğumuz medeniyetler, bizi tabiat gibi bütün insanlığın ortak kullanım alanında birleştirmiştir.
Bu konu mitoloji kökenli olmakla birlikte tek tanrılı dinlere de kendi kutsal anlatılarıyla girmiştir. İşin sözel yönü, mit, efsane, menkıbe olarak karşımıza çıkar. İnanç ve uygulamaya dayalı törensel boyutu ise ana hatlarıyla benzerlik göstermekle birlikte yöresel farklılıklara da sahiptir.

BAYRAMİÇ’TE 3 GÜN SÜRÜYOR

TRT’de Servet Somuncuoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı bir belgeselin çekimi için geçen yıl, Hıdrellez’de, Koşuburnu köyüne gitmiştik. Eski Türk geleneklerini, Anadolu’daki eski kültürlerin inanç ve uygulamalarıyla da birleştirerek günümüze taşıyan bu köyde kutlamalar üç gün sürüyordu: 5 Mayıs’ta evlerde yiyecekler hazırlanır. Evler önceden temizlenmiştir, son güne bırakılmaz. 6 Mayıs’ta köy mezarlığına, sabah erkenden gidilir, aile mezarlıklarının yanında ateşler yakılıp, oğlaklar kesilir, yemek pişirilir, salata, kahve, çaylar hazırlanır, yenir, içilir, misafirlere ikram edilir. Genç ve çocuklar, salıncak yapar, top oynar. Öğlen yemek duası yapılır, ibadet olarak semaha durulur. Kul Himmet’in demeleri, nefesleri, tıpkı Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i gibi bir dini metin olur. 7 Mayıs’ta, herkes traktörleriyle köyün dışındaki Düz Dede türbesini ziyaret eder. Niyaz edilir. Aileler, oturma yerlerini düzenler, ateş yakıp, oğlak keser, yemek hazırlar. Öğleden sonra yemek duası edilince, evli çiftler musahipleriyle, yine deme ve nefeslerin eşliğinde, semah eder. Tam bir ibadettir bu tören. Sonra yavaş yavaş toplanıp köye dönerler. Tören sırasında sohbetler edilir, köyün ortak sıkıntıları, bunların çözümleri konuşulur. Gençler ve çocuklar oyunlarla sosyalleşir.
Ata kültü başta olmak üzere, ateş ve su kültü de en önemli inanç unsuru olarak bu törenlerde karşımıza çıkar.
1990’da Kültür Bakanlığı’nın yayınladığı Türk Halk Kültüründen Derlemeler adlı kitapta Türkiye’nin pek çok yöresinde Hıdrellez’in nasıl kutlandığıyla ilgili çok ilginç bilgilere rastlıyoruz.
Kısacası, geçimini toprağa bağlı şekilde sürdüren toplumların inanışlarına dayalı olarak başlayan, çok eskilerde animistik inançlarla, daha sonra dini inançlar kisvesi altında, günümüzde ise kapitalist ekonominin getirdiği tüketim kültürü çerçevesinde, popüler kültür eğlencesi olarak kutlanan Hıdrellez, insanımızın hayata daha güzel bakmasını sağlayabiliyorsa daha yüzyıllarca sürdürülecek demektir.

KİM, NE YAZMIŞTI

Anadolu’da Hıdrellez geleneği hakkında daha ayrıntılı bilgiyi bu yazıya kaynak olan metinlerde bulabilirsiniz: * Gürbüz Erginer, “Ayların Gelini Hıdrellez”, Toplumsal Tarih, sayı: 137, Mayıs 2005, s. 32-39. * Fatma Ahsen Turan, “Anadolu’daki Hıdırellez Kutlamalarına Dair İnanmalar, Ritüeller, Yasaklar ve Yaptırımlar”, Gazi Türkiyat, sayı: 2, Bahar 2008, s. 91-100. * Metin Özarslan, “Erzurum’da Hıdrellez ile İlgili İnançlar ve Kimi Uygulamalar”, Türkbilig, 2000/1, Nisan 2000, s. 203-208. * Türk Halk Kültüründen Derlemeler, 1990, “Hıdrellez Özel Sayısı”, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yay., Ankara, 1990, 157 s. * Ahmet Yaşar Ocak, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, TKAE Yay., Ankara, 1990, 256 s.

NEREDE, NASIL KUTLANIYOR

TEKİRDAĞ: Araştırmacı Erman Artun, Kumbağ, Barbaros, Muratlı, Kazandere, Misinli, Vakıflar gibi köylerde hıdrellezin kutlandığını belirtiyor. Gün doğmadan uyanıp kırlara çıkanlar salıncak kuruyor. Falı çağrıştıran Martafal adeti yerine getiriliyor. Toplu yemek yenilip türküler söyleniyor, halay çekiliyor.

* SAFRANBOLU VE KARABÜK: Araştırmacı Uğurol Barlas, bu yörede kutlanan Hıdrellez’le ilgili yazısında soğanın iki sürgünün kesilmesiyle gelecek tayininin yapıldığını, açığa konan sütün mayalanıp yoğurt olmasının Hıdır’ın oraya uğramasına yorumlandığını, gül dalına para bağlanıp, Hıdrellez sabahı bu paranın alınıp cüzdana konmasıyla bereket getireceğine inanıldığını belirtiyor. Su başında yapılan kutlamalarda yemeklerin yendiği, ip atlayıp, salıncakta sallanıldığı, çam kozalağıyla top gibi oynandığı, eşeğe binilip koşturulduğu da tespit edilmiş.

* TOKAT: Meltem Emine Cingöz, kutlamalar şifa, sağlık, bereket, kısmet, şans, mal, mülk talebine yönelik uygulamaları çok ilginç örneklerle anlatır. Mesela akşamdan tuzlu su içip uykuya dalan genç kızların rüyalarında evlenecekleri erkeği gördüklerine inanırlarmış.

* GAZİANTEP: Gaziantep’teki kutlamaları anlatan Hülya Çelik, gül ağacının dalına bağlanan bez bebek, para kesesi, dilek kâğıtlarının insanların isteklerinin taşıyıcısı olduğunu belirtir. Hıdrellez’de yenen yemekler ise sülüklü pancar, peynir böreği, kelle, dolma, sarma, lahmacun, kızartma, pasta ve köftedir.

* MUĞLA: Mücella Kahveci, Muğla’daki Hıdrellez kutlamalardan bahsederken 5 Mayıs gecesi evin dışına s harfi ile başlayan 7 tür yiyeceğin (soğan, sarımsak, sakız, susam, simit, su, süt) bırakıldığını, Hızır’ın bunlara dokunarak bereketi arttırdığına inanıldığını belirtir. Diğer şehirlerdeki kutlamalarda da görülen bahtıbar, mahtubar denilen küpe, küçük kişisel eşya konup, bunların mani söylenerek Hıdrellez günü çıkartılması, Hıdırlık denilen yerlerde piknik yapılması, Muğla’da da görülmekte.

TEKİRDAĞ: Erman Artun, hazırlıklar yapıldıktan sonra Hıdrellez sabahı gün doğmadan kalkılıp kırlara çıkıldığı, ağaçlara kurulan salıncaklarda sallanıldığı, bir gün önceden çömleğe atılan küçük nesnelerin kime aitse, okunan maninin onun falı olduğu “Martafal âdetinin” yerine getirildiği, toplu yemek yenildiği, türküler, maniler söylendiği, halay çekildiği, çeşitli ritüel kökenli seyirlik oyunlar oynandığını anlatıyor.

* ÇANKIRI: Nilgün Karabulut, Çankırı’daki kutlamalardan bahsederken ev ve vücut temizliğiyle bu işin başladığını, başka yörelerde de görülen benzer bereket, kısmet, şans talepleriyle ilgili uygulamaları, yemek hazırlıklarını anlatır.

* İNEGÖL: Numan Kartal, Martufal Küpü’nü, Hıdrellez Yumurtası’nı, niyet tutma ve niyet bağlamasını, manileri aktarır.

* İZMİR: Hasan Köksal, İzmir’de 5 Mayıs gecesi kırlardan gül, papatya, ısırgan otu toplandığını, ateş yakılıp üzerinden üç kez atlandığını, 6 Mayıs sabahı ise annelerin çocukları ısırgan otunu çocukların ayaklarına vurarak uyandırdığını, yine Martıval Çömleği’nin fal niyetiyle kullanıldığını, kırlara çıkıp piknik yapıldığını anlatır.
Halkbilimiyle ilgili kaynaklarda Kütahya, Sivas, Afyon, Antalya, Mut, Malatya, Erzurum, Elazığ, Tunceli, Bingöl’deki Hıdrellez kutlamaları sırasında da benzer ritüellerin uygulandığı belirtiliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!