Durusu'da leylek turu
Gıda fotoğrafçısı Mustafa Dorsay (58), doğa dostu gezginlerden.
Havayı kirletmeden, otoyollarda fazla yer kaplamadan bisikletiyle ya da toplu ulaşım araçlarıyla keşif turlarına çıkıyor. Yolculuk güncelerini, 2008’den bu yana, Bisikletle adlı bloğunda yayımlıyor. İki hafta önce, arkadaşı Firuzan Özoğul’la (39) leylekleri görmek için İstanbul’dan yola çıktılar. Karadeniz kıyısındaki Durusu (Terkos) Gölü’ne gidip, iki günde 223,5 kilometre pedal bastılar.
Mustafa Dorsay’ın “Bisikletle”si, okurunu kışkırtan bir internet güncesi. Sadece gezme, keşfetme, bisiklete binme arzusu uyandırmıyor. Farklı bir yolculuk türünü öneriyor: Araç içinde izole olmadan, saçlarınızda rüzgarı, teninizde güneşi hissedeceğiniz, yolda karşılaştıklarınızla sohbet edebileceğiniz, hayata temas edebileceğiniz yolculukları... Blogda fotoğraf, rota, şehir, köy, anıtlar, canlılar, yol restoranlarıyla ilgili bilgilerinin yanı sıra insan öyküleri de yansıtılıyor. Üstelik bunların bazıları video kliplerle, söyleşi şeklinde izlenebiliyor.
Bisikletle’ye geçen hafta “Ormanlı - Terkos Leylek Turu”nu ekledi Dorsay. Leylekleri görmek için, Firuzan Özoğul’la çıktığı, gidiş - dönüş 235,5 kilometrelik hafta sonu yolculuğunu anlatıyordu. Ancak leyleklerle ilgili bölüm, yol izlenimleri arasında kaybolmuştu. Dorsay’ı telefonla arayıp, “Peki, bunca yolu gittiğinize değdi mi” diye sorduk, gezginlik öyküsünü öğrendik.
OTOMOBİLE PAYDOS
Mustafa Dorsay, diplomat babanın iki çocuğundan biri. Hayatının ilk 20 yılı Almanya ve Ankara’da geçmiş. Doğduğu İstanbul’a, DGSA Endüstriyel Tasarım Bölümü’nde öğrenim için gelip daha sonra ayrılmamış. Çocukluğunda Avrupa’nın birçok ülkesini gezdiğini, ailesinden bağımsız ilk yolculuğuna 18 yaşında çıktığını söylüyor. “1969’da, bir arkadaşımla Ankara’dan Marmaris’e otostopla gittik. İlk kez babamın otomobilinden inip özgürlüğün keyfini yaşamıştım. O yıllarda yolda otostopçuya çok nadir rastlanırdı, çoğunlukla turistler gezerdi bu yolla. Bizi de turist sandılar. Hatta Almanya’dan gelen bir ailenin otomobiline Alman olarak binmiştim.”
Üniversite yıllarında arkadaşları hippi cenneti Hindistan’ı merak ederken, Dorsay keşifte önceliği Türkiye’ye vermiş. 1975’te eşini ikna edip otomobille Karadeniz’den Akdeniz’e sınır illerini içeren tura çıkmış. Yurtdışında Mısır, Hollanda, Avusturya, Almanya’yı gezmiş. Kültürünü, müziğini sevdiği Küba’ya gitmiş. “Türkiye’yi gezmeyi seviyorum, yurtdışına pek meraklı değilim. Yine de fırsat bulursam Latin Amerika ve Ortadoğu’ya gitmek isterim” diyor.
Mustafa Dorsay, otomobile paydos edip, bisikletli gezginliğe geçişini bir tesadüfe borçlu. “Bir gazetenin kampanyasından bisiklet çıktı. 2007’de, Kadıköy - Bostancı arasındaki sahil yolunda bisiklet turlarına başladım. Adım adım rotamı Kartal, Pendik’e kadar uzattım. Daha kaliteli bir bisiklet alıp İstanbul’u gezmeye başladım.”
Firuzan Özoğul’la da 2009 Martı’nda bisiklet gezisinde tanışmış. ABD’de biyokimya öğrenimi gören, uzun yıllar araştırmacı olarak çalıştıktan sonra 2007’de Türkiye’ye dönen Özoğul önce yol, sonra hayat arkadaşı olmuş. Çadırlı, bisikletli gezginliğe birlikte adım atmışlar. İstanbul’dan Edirne’ye uzanan turlar yapan ikilinin ilk uzun yolculuğu geçen yaz çıktıkları Gökova Körfezi turu. Muğla Bisiklet Topluluğu’nca düzenlenen “Gökova Pedallarımın Altında” organizasyonuyla Muğla Akkaya’dan başlayıp, Bodrum, Marmaris, Datça’ya ulaşmışlar. “150 bisikletçiyle, beş günde 300 kilometre yaptık. Bu bize yetmedi. Bozburun, Dalyan, Fethiye rotasında beş günde 350 kilometre daha yol yaptık. İzlenimlerimizi blogda yayımladık” diyor Dorsay.
75 YERİNE 111 KM
İkili önceleri arkeoloji eksenli geziler yaparken, bu yıl doğa temalı gezilere yönelmiş. Leylek gözlemi turuna çıkma fikrini veren ise arkadaşları, Trakyalı bisikletçi Gökhan Atila. “Gidin, Durusu Gölü’nde leyleklerini görün, çok seveceksiniz” demiş. Dorsay, internet başına oturup Google Earth’ten rotayı incelemiş, Imap.com’dan mesafeyi ölçüp harita çıkarmış. “Fakat mil/km hesabında hata yapmışım. 75 yerine 111 kilometreymiş rotamız. Hatamı yolun yarısında fark ettim” diyor gülerek.
Nişantaşı’ndaki evlerinden çıkıp, Işıklar, Bolluca, Arnavutköy, Çilingir, Kestanelik üstünden göl yakınındaki Ormanlı’ya ulaşmak için toplam 6 saat 57 dakika pedal çevirmişler. Dorsay’a göre, rotanın en zorlu bölümü Gaziosmanpaşa’ya bağlı Arnavutköy. “Kaotik trafikte, bizi turist sanıp üstümüze koşan çocukların arasından geçmek sınav gibiydi. Ardından Pirinççi yokuşunda epeyce terledik. Dönüşte farklı bir rota izledik. Nakkaş - Hadımköy arasındaki yokuşları çıkmak uzun sürdü. Aslında Sirkeci’den trenle Çatalca’ya gidilebilir. Fakat trenlerin yük vagonu yok, özel ricayla binmek gerekiyor. Banliyö trenleri mesai saatlerinde bisiklet almıyor.”
Peki bu zahmete değdi mi, sorusunun cevabına gelince: “Çevre koşullarındaki tüm değişimlere karşın doğanın kendi ritminin sürdüğünü görmek, leyleklerin yuva yapma sürecinin parçası olmak güzeldi. Kemerburgaz’dan itibaren, yol boyunca, hayatımızda daha önce hiç görmediğimiz türde kartallarla karşılaştık. Trakya köyleri hoşgörülü, dost canlısı, taassuptan uzak. Göle en yakın yerleşim Ormanlı. Köylerini görmek için bu kadar uzak yoldan bisikletle geldiğimizi görünce bize çok dostça davrandılar. Temiz, bakımlı bir köydü. Çeltikçilik ve turizm sayesinde ekonomik durumları iyiydi. Yemek ikram edip köy misafirhanesinde kalmamızı teklif ettiler. Fakat biz çadır kurmak istiyorduk. Bakkal Nejat Bey bizi Durusu Gölü’ne götürüp, göl kıyısındaki arazisinde konaklayabileceğimizi söyledi. Gece rüzgar sesiyle uyuduk. Sabah uyandığımızda gölde balıkçılar ağ topluyor, üstlerinde dev bir leylek sürüsü helezonlar çiziyordu. Bu etkileyici manzarayı görmek için gitmeye değerdi. Köy meydanın ortasındaki elektrik direğine yuva yapan leylekler huzur içindeydi. Yani, Ormanlı leylek dostu bir köydü. Çevredeki tarlalarda çok sayıda leylek gördük. Erkek leylekler gaga takırtısıyla dişilere kur yapıyordu. Bu arada leyleklerin her yıl aynı yuvaya döndüğünü, erkeğin birkaç hafta önce köye ulaşıp yuvayı onardığını, dişisini beklediğini öğrendik. Dönerken ikimiz de, birkaç gün daha kalabilsek, diyorduk.”
Dönüş yolunda yaşadıkları sürprizi unutamamışlar. “Sıcakta yokuş çıkarken sulu bir portakalın hayalini kuruyordum. Yanımda bir otomobil yavaşladı, camı açıldı. İçinde baba ve küçük oğlu vardı. Çocuk gülümseyerek bir portakal uzattı. Daha sonra beni geçip Firuzan’ın yanında durdular, bir portakal da ona ikram ettiler. Bu enerjiyle döndük geriye.”
Dorsay ve Özoğul, 23 Nisan tatilini uzatıp Antalya Korkuteli’nden başlayan - Finike - Antalya - Adana turu yapmaya hazırlanıyor. Ağustosta Kars, Ardahan, Erzurum yolculuğuna çıkmayı, sonbaharda Suriye’den Ürdün’e uzanmayı planlıyor. İkilinin seyahat güncelerini www.bisikletle.blogspot.com adresinde okuyabilirsiniz.