TARİHTE her dönemin kendisine has iktisadi meseleleri vardır. İçinde yaşadığımız ‘‘küresel kapitalizm’’ döneminin de en önemli problemi ‘‘sermaye hareketleri’’dir.
Latin Amerika ülkelerinin, bir türlü paçasını kurtaramadığı finansal krizler ve bunu izleyen ekonomik çöküşlerin bir numaralı nedeni (başka sebeplerin yanında), sermaye hareketleri serbestliğidir. Türkiye'nin de en kritik meselesi budur. Sermaye hareketleri serbestliği denince, bir ülkenin kendi vatandaşlarının ülke içindeki tasarruflarını dövize çevirip, yabancı ülkelere yollama özgürlüğü başta olmak üzere, her türlü finans kapitalin o ülkeye serbestçe girip çıkma serbestliğini kastediyorum. Meseleye biraz daha yakın planda bakarsak, sermaye hareketleri serbestliğinin, bir ülke için sorun kaynağı olmasının olmazsa olmaz diğer şartının, o ülkede uzun yıllardır devam eden yapışkan bir enflasyonun varlığı olduğunu görürüz. Tam burada çok önemli bir noktayı belirtmem gerek. Latin Amerika ülkeleri, sermaye hareketleri serbestliğine, yüksek enflasyon ortamında geçtiler. Bunların bir kısmı döviz çıpası veya dolarizasyon gibi yöntemlerle bilahare enflasyonu düşürmeyi başardı. Ancak bu şekilde ‘‘yapay’’ olarak enflasyonu düşürmüş ülkelerle, sermaye hareketleri serbestliği başlamadan önce, uzun süre düşük enflasyonla yaşamış ekonomileri birbiriyle karıştırmamak gerekir.
* * *
Yapışkan enflasyon, sürekli devalüasyon demektir. Sürekli devalüe olan bir para biriminin, tasarruf aleti olma cazibesi düşüktür. Bu sebeple enflasyonlu bir ülkedeki yerel paranın ‘‘reel faizi’’ (enflasyondan arındırılmış) risk primi ilave edildiği için, dövizli tasarrufların ve kredilerin de faizi yüksektir. İster ülke içinden, ister ülke dışından kaynaklansın, ister dövize, ister yerel paraya natık olsun, enflasyonlu ülkelerde ‘‘sermaye’’ pahalıdır. Yani faizler yüksektir. Faizlerin yüksek olduğu yerde de ‘‘büyüme’’ (milli gelir artışı) düşük olur. Üstelik bol miktarda şirket iflaslarına rastlanır. Bu da milli servetin azalması demektir.
Sermaye hareketleri serbestliği, başlangıçta öngörüldüğünün aksine sermaye birikimi düşük ülkelere, paranın bol olduğu ülkelerden sermaye akmasını sağlamadı. Tam aksine o ülkelerden, esasen kıt olan sermayenin dışarıya kaçmasına sebep oldu. Üstelik ancak yüksek reel faizlerle ülkeye gelen yabancı sıcak para, yurtdışına kaynak aktardı. Böylece, sermaye serbestliğini seçen gariban ülkeler, Dimyat'a pirince giderken, eldeki bulgurdan oldular. Buradaki sermaye hareketini, ‘‘yabancı yatırım’’la (Direct Foreign Investment) karıştırmamak gerekir. Yabancı yatırım çekmekle, sermaye hareketi-sıcak para serbestliği aynı şey değildir.
* * *
Enflasyon durdurulmadan, sermaye hareketlerini, yani servet transferlerini serbest bırakmak, Türkiye için büyük hata olmuştur. Ancak bugün, serbest bırakılmış sermaye hareketlerine yasak getirmek maalesef mümkün değildir. Çünkü köprülerin altından çok sular geçmiştir. Yasaklamaya gidilirse, başta ithalat faturalarını şişirmek ve ihraç fiyatlarını düşük göstermek dahil, inanılmaz sahtekárlıklara ve dış ticarette saçmalamalara yol açılır. Üstüne üstlük, döviz karaborsası da oluşur. (Devamı var).
SON SÖZ: Gemilerini yakan, karada ilerlemeye mecburdur.