Seçim sonuçlarında hile olabileceği şüphesini medyada ilk dile getiren yazı, 27 Temmuz tarihli "Yılın Adamı-Hollywood filmi gerçek mi oldu?" başlıklı yazımdı (günlüğüm neonebu.com’da okuyabilirsiniz).
Gerçeği söylemek gerekirse komplo teorilerine pek yüz vermeyen biri olarak o zamanlar bana da fantezi gibi gelmişti. Ama sonra birden yazım İnternet’te mesaj zinciri olarak dolaşmaya başladı. Yazıdan kaynaklanan kuşkularla pek çok insan YSK’nın sandık sonuçlarını açıklamasını beklemeye başladı. Can Ataklı, Yalçın Bayer ve Ruhat Mengi de benzer kuşkuları dile getirmeye başladılar.
YSK sandık bazındaki sonuçları açıklamayı geciktiriyordu. Tepkiler artınca, epey gecikmeli olsa da açıkladı. Sandık sonuçları İnternet’te yayınlandı.
Onpunto.com yazarı Serdar Temiz oy verdiği sandığın sonucuna bakınca verdiği oyun buhar olduğunu gördü ve bir yazı yazdı. Yalçın Bayer, İzmir’deki bazı sandıkların bilgisayardakilerle tutarsız sonuçlarını da yazdı. Kuşkular büyümeye baladı. Bilgisayar sisteminde doğru gitmeyen bir şeyler varmış gibi görünüyor. Bu illa kasıtlı bir hile olmayabilir, basit bir program hatası da olabilir, münferit hatalar da.
Sistemde Sun Microsystems’ın çok güçlü ve güvenilir bilgisayarları kullanıldı. Hatanın bu bilgisayarlardan kaynaklanıyor olma olasılığı yok denecek kadar düşük. Veritabanı olarak Oracle’ın güvenilir ve kararlı teknolojisi seçildi. Hatanın buradan kaynaklanma olasılığı da yok denecek kadar az.
Eğer varsa bu tip hatalar genellikle yazılımdan kaynaklanır. Bu projede kullanılan yazılım Havelsan tarafından yazılmış. Dolayısıyla yazılıma kasıtlı bir hata yerleştirilmiş olması da yine yok denecek kadar küçük bir olasılık. Ancak yazılımcılar bilir, hatasız kul olmadığı için hatasız yazılım da olmaz.
Sistemin ikinci yumuşak karnı ise sandık verilerinin merkeze iletildiği ağ.
Ne olursa olsun elle tutulmuş sandık tutanaklarının, bilgisayarla toplanan genel sonuçlarla karşılaştırılması zorunlu artık. Bunun zaten bugüne kadar yapılması gerekiyordu, neden bu kadar gecikiliyor anlamak mümkün değil.
Formula 1, sosyete ve bilgisayar
Formula 1 Petrol Ofisi Türkiye Grand Prix’sinin finalini Padok Kulüp’ün Ferrari takımı için ayrılan bölümünde izledim. Padok Kulüp, yarışları seyretmek için en kötü yer aslında. Ama piyasa yapmak için de en sosyetik yer yine burası.Buna rağmen bu seneki yarış benim için, geçen senelerdekilere göre çok daha heyecan vericiydi. Geçen sene İstanbul Park pistini gerçek bir Formula 1 otomobiliyle turlamıştım. Hem de geçen senenin şampiyonu Renault takımının yarışlarda kullandığı otonun, iki kişilik özel tasarımı dışında bire bir kopyasıyla... Bu nedenle bu seneki yarışı virajları birebir, yaşarcasına izledim.
Formula 1’de sadece pilotlar yarışmıyor. Arkada bir teknoloji yarışı var.
Örneğin Ferrari araçları, yarış sırasında pistteki her turun ardından, tur boyunca topladıkları milyonlarca veriyi padokun önünden geçerken bir, iki saniye içinde padoktaki bilgisayarlara geçiyorlar. Aktarılan yaklaşık 4 MB’lık veri bilgisayarlarca anında değerlendiriliyor, işlemlerden geçiriliyor ve yarış taktikleri buna göre şekillendiriliyor.
Ferrari takımı bu işlemlerde AMD marka işlemcilerin inanılmaz performansına güveniyor. İtalya’daki veri merkezinde AMD64 teknolojisine sahip AMD Opteron işlemcileri kullanılıyor. Yüzlerce işlemci paralel çalışıyor ve Linux işletim sistemi üzerinde koşan yazılım aracılığıyla tüm hesaplamalar inanılmaz bir hızda tamamlanıyor.
Kısacası Formula 1’de sadece pilotlar, yarış otoları değil bilgisayarlar da yarışıyor.
Las Vegas Spice Market Büfesi
W Hotels İstanbul Genel Müdürü Göktuğ Özdemir, "New York Spice Market Balonu" başlıklı yazıma bir açıklama göndermiş.
Açıklamanın büyük kısmı Spice Market’ın ne kadar başarılı bir restoran, şefi Jean Georges Vongerichten’in de ne büyük bir şef olduğuna dair subjektif yorumlardan ibaret.
Ancak açıklama mektubunda haklı oldukları maddi bir düzeltme de var. Yazımda Spice Market’ın Las Vegas’taki şubesinden bahsetmiştim. Spice Market’ın Las Vegas’ta bir şubesinin olmadığını söylemişler.
Araştırdım, haklılar. Las Vegas’ta Spice Market yok ama Spice Market Buffet diye bir yer var. Ancak Şef Vongerichten’in Las Vegas’ta bir başka şubesi var. Bellagio Hotel’deki Prime Steakhouse... Ve Prime Steakhouse’un diğer ünlü şeflerin şubeleri arasında sönük kaldığını da söyleyebilirim.
Tekrarlıyorum: Spice Market’ın ne kadar başarılı olacağını, bir büyük şefi ne kadar yansıtacağını, Vongerichten’in bu restoran için Türkiye’de geçirmeye ayırdığı zaman belirleyecek.
Oğlu Frank Savoy’un bana şahsen aktardığına göre Guy Savoy vaktinin üçte birini Las Vegas’taki şubesiyle ilgilenerek geçiriyormuş. Vongerichten’in İstanbul’da geçerdiği zaman ise şimdilik üç gün. Bakarsınız birkaç ayını, en azından birkaç haftasını ayırır da, bizim de dünyaca ünlü bir şefin imzasını attığı bir restoranımız olur. En başta ben sevinirim buna, Göktuğ Bey kuşku duymasın.